Yasaklar

Ankara’da, Atatürk Spor Salonu'nda, kapalı gişe oynayan "Devekuşu Kabare" oyuncuları, Metin Akpınar-Zeki Alasya'nın “Geceler”inin sonuna yetişebildim. Siyasal taşlamalarında, çıkardığım sonuç şu:
Yasaklılar sandıkta kalsınlar!
Turgut Bey de taşlanıyor oyunda, ama bir Süleyman Bey, bir Erbakan, bir Bülent Bey denli değil. Metin Akpınar'la Zeki Alasya’ya gülmeye gelenler, alkışlarla, oylarının rengini de belli mi ediyorlar ne? Kalabalıklar, beğenmedikleri espriyi niye çılgınca alkışlasınlar? Oyunda Bülent Bey kendi kendisiyle kavga eden bir adam, Necmettin Bey hâlâ kadayıfı ile uğraşıyor, Süleyman Bey "Rüya görmekle geceler aşınmaz" havasında. Arkasından espri patlatılıyor:
Böyle de kaşınmak olmaz!
Devekuşu oyuncuları, yasaklılara "Oturun beş yıl daha oturduğunuz yerde!" demeye getiriyorlar, anladığım...
Sağda solda konuştuklarım da, halkoylaması konusunda ya kararsız ya ikircikli. DSP’li biri:
Göreceksin Sayın Ekmekçi, sandıkta kalacaklar! dedi. Çok şaşırdım...
Bir başka DSP’li ise, Karadeniz dolaylarında SHP'lilerin, "hayır" oyu vereceklerini gözlemlemiş. Bu gözlemlerini de Ecevit'e anlatmış. Hinthorozu Erdal Bey, yasakların kalkmasından yana, bunda kuşku yok, ancak sözünü dinletebilecek mi, orası pek belli değil gibi. Kafalar epeyi karışık...
Yasaklarla ilgili halkoylamasının gereksizliği gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuru, mahkemenin raportörüne verildi. Çok sürmez, bir haftaya kalmaz, Anayasa Mahkemesi’nden karar çıkar, izlenimlerim, Anayasa Mahkemesi’nden olumlu bir sonuç çıkmayacağı yolunda. Neden mi? Çok açık, Anayasa Mahkemesi'nin, anayasa değişiklikleriyle ilgili olarak, -Yalçın Küçük'ün deyişiyle- 1982 "belgesiyle" eli kolu bağlanmış durumda. Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerinde esasa giremeyeceği, salt biçimsel aksaklıktan inceleyebileceği, 12 Mart döneminde yapılan bir değişiklikle anayasaya geçmişti. 1982 "belgesi", bunu daha da pekiştirdi, biçimsel değişiklikleri de sınırladı, bağladı. Buna ilişkin 148. maddede şöyle denildi:
"Anayasa Mahkemesi... Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler... Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı, anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır..."
İşte bu denli açık, Anayasa Mahkemesi'nin eli kolu böyle bağlanmış durumda. Anayasa Mahkemesi ne yapsın? 1961 Anayasası'nda, Anayasa Mahkemesi'nin yetkileri bu konuda daha genişti. Önce, 12 Mart'ta daraltıldı, sonra 1982'de. Onu da Anayasa Mahkemesi'ni bu duruma getirenler düşünsün!
Uzun sözün kısası, Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerinde, hiçbir biçimde, konunun esasına giremiyor. Bu yönden, beşte bir imza ile yapılan başvurunun sonucu olumsuz olursa, kimse şaşırmamalı...
Halk arasında bir söz var:
El, elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar! derler. Yasaklıların durumu da şimdi öyle.
DYP'liler, Turgut Bey’in oyununa gelip, 175. maddenin değiştirilmesini kolaylaştırdılar. Gerçekte, muhalefetteki işbirliğine ihanet ettiler. DSP'liler de pek tutarlı davranmış değiller. Yasaklılar sandıktan çıkmazlarsa, kimseyi suçlamasınlar. Ne demiş ozan Yunus?
Kimse kimseye etmemiş ola / Anı ki kendime, ben etmişem ben!
Siyasal yasaklama, nasıl olursa olsun, insan haklarına aykırı bir olay. Anayasa Mahkemesi’nden, olumsuz çıksa da, bu insan haklarına aykırı durum, sandıkta düzeltilmeli. Sonra, kimin kimde hesabı varsa görsün...