Emin Özdemir, Basın - Yayın Yüksek Okulu'nda, “yazı türleri" dersine girer. Öğrencilere, bir gün şöyle bir konu verir:
“Günlük gazetelerde yazılan makale, fıkra, söyleşi gibi türlerin o gün okunup geçtiği, geleceğe bunlardan bir şey kalmayacağı kanısı vardır. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?”
Kimi öğrenciler ilginç yanıtlar verirler. Aralarında:
Neden yarına kalmasın? Bir İlhan Selçuk, bir Uğur Mumcu, yazdıklarıyla elbette yarına kalacaklardır., diyenler vardır. Kimi de, "Ankara Notları"nı anar bu arada. Bir öğrenci de, “İlhan Selçuk”un yazıları, her biri birer öykü niteliğindedir” der. İlhan Selçuk’la konuşuyorduk, ona açtım. O anlattı, şöyle dedi:
Sovyet yazarı Simonov gelmişti. Benimle de görüşmek istemiş. Konuşurken ben, “Biz günlük fıkralar yazıyoruz, yarına kalmayız” dedim. Simonov:
O belli olmaz, dedi, anlattı: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Sovyetler’de, bir roman yazma tutkusu başlamış. Herkes savaşın romanını yazmış. Bir dolu roman çıkmış ortaya...
Daha sonra Simonov şöyle demiş İlhan Selçuk'a:
O romanlardan hiçbiri kalmadı, tümü unutuldu bugün. Birkaç fıkra kaldı!
Fıkralarla, öykülerle günümüzü yazmaya çalışıyoruz.
Günlerdir, 1402'likler üzerinde durmak istiyordum. 1402'ye göre, görevlerinden alınmış olanlardan kimileri, haklarındaki işlemin yeniden gözden geçirilerek, kararın düzeltilmesini istemişlerdi.
Sıkıyönetimce, görevlerine son verilenler basında çıktı da, kaldırılan uygulamalar çıkmadı. Birde ortaya bu kez başka sorunlar çıktı, anlatacağım:
Milli Eğitim Bakanlığında, 12 Eylül'den sonra sıkıyönetimce, çok sayıda müfettişin görevine 1402 uygulamasıyla son verilmişti. Bunlardan bazılarının adları şöyleydi:
Saim Açıkgöz, Hurşit Tuna, Ali Köksal, Doğan Salar, Adil Bozkurt, Güngör Altay, Eyüp Ak, Mehmet Budak, Rasim Baran, Mahmut Kaya, Adil Onuk, Osman Kaptan (Genel Müdür Yardımcısı). Nizamettin Aydın (Gn. Md. Yrd.), Mustafa Türkmen (Şube Müdürü)...
Daha var. Bunlar arasında emeklilikleri gelmiş olanlar, emekli aylığı aldıkları için pek sıkıntı çekmediler. Yirmi yılı aşkın emeği olup da, emeklilik hakkını kazanmamış olanlar ise, "açlık eğitimi" gördüler. Ünlü deyişle, “açlığa talim" ettiler! Bunların çoğu, kamu görevlerinde çalışamayacaklarından, özel işler aradılar. Özel kuruluşlar da, “sakıncalı" olan bu kişilere iş vermek islemedi, vermedi...
Açlık eğitimi görenlerden kimi, haklarındaki kararın gözden geçirilmesi için başvuruda bulundular. Haklarındaki "sakıncalı" kararı kaldırıldı. Bu durumda, eski görevlerine dönmeleri gerekir değil mi? Ne gezer! Bu kez, bakanlık "güvenlik soruşturması"na geçti...
Görevinden alınalı şu kadar yıl geçti; bakalım bu boş kaldığı zamanlarda, ne yaptı? Bilmediğimiz işlere karıştı mı, karışmadı mı?
Sıkıyönetimden kararı alan, yakasını bakanlığa kaptırdı. Kamu görevinde yıllarını vermiş kişinin emekliliğine birkaç ay bile kalmış olsa, gözünün yaşına bakılmadı. "Güvenlik Soruşturması”nın sonucu gelsin hele bir...
Özel büyük kuruluşlar, “1402”likleri almadılar, görev vermediler. Ne yapsınlar? "Pazarcılık" yaptılar onlar da; belediyecilerden kaça kaça gömlek, kazak sattılar. Gömlek, kazak satanlara dikkatlice bakın, belki biri 1402'liktir. Çankaya'da, bir eski öğretmen kapıcılık yapıyor...
Okul müdürlüğü de yapmış bu kişi, her sabah merdivenleri siliyor; bakkala, kasaba gidip geliyor…
Sıkıyönetimin kararlarına karşın, görevlerine döndürülmeyenler, kime, nereye başvuracaklar?
Buna karşılık bakanlıkta, "kadrolaşma" alabildiğine sürmekte, örneklerini vereceğim: Bakanlığın adı, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı olduğu için, ilçelerdeki ilköğretim müdürleri de, baştan sona değişti. Değişirken de, çoğu yerlerini liselerin ya da imam hatip liselerinin din dersi öğretmenlerine bıraktılar. Muğla'nın Merkez ilçesiyle birlikte, dokuz ilçesinden altısında atamalar böyle. Bu ne demektir, nasıl yorumlanır? Onu ilgililerine, yetkililerine bırakıyorum.
Bakanlıktaki "müfettişler” olayına döneyim; kimileri ile ilgili olarak “güvenlik soruşturması" yürütüledursun, yine 12 Eylül’ den sonra, "sakıncalı" görüldüğü için görevinden alınan bir müfettiş, yakında görevine başladı. Ancak bu müfettiş, adı “A.B.” 8-17 Ekim 1980 günlerinde yapılan müfettişler toplantısında ve komisyon çalışmalarında, imam hatip liseleriyle ilgili muhtıra çalışması sırasında, denetim muhtırasında geçen “pozitif bilime yönlendirme ve laik eğitime uygunluk" sözcüklerinin muhtıradan çıkartılmasını istemiş, tartışma açılmış. “A.B.”nin önerisi, çoğunluktaki müfettişlerin oylarıyla benimsenmişti. 11 Ekim 1964 günlü Resmi Gazetede ataması yayımlanan A.B., imam hatip liselerini denetlerken, "pozitif bilime yönlendirme, demokratik ve laik öğretim esaslarına uygunluk” ilkesini arar mı, aramaz mı?
12 Eylül'den sonra görevden alınıp, yeniden Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı müfettişliğine atanan “A.Ö” de, “A.B.” gibi düşünenlerdendi.
1981 yılında. "Y” ilinde milli eğitim müdürlüğü yaptığı sırada hakkında, çeşitli konularda soruşturma açılıp, kimi davranışları nedeniyle, soruşturma sırasında bulunduğu “N" ili ilköğretim müfettişliğinden alınması, mahkemeye verilmesi, müfettişlerce düzenlenen “fezleke”de belirtilen, R.Y. 15.10.1984’te müfettişliğe getirildi...
Bizler yarına kalır mıyız, bilmem ama, bu partizanlıktan, kadrolaşmalardan yarına çoook tortu alır!
14 Mart 1985, Cumhuriyet