Yargıtay’da Yaşam Seçimle Geçer!

Yargıç güvencesini sağlıklı irdeleyebilmek için, Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını incelemek gerekiyor. Yüksek Kurul yedi kişiden oluşuyor. Bu yedi kişinin bakan ile müsteşar çıktıktan sonra, kalan üyeleri, Yargıtay ile Danıştay’dan geliyor. Üç asıl, üç yedek Yargıtay’dan, iki asıl iki yedek Danıştay’dan, kendi genel kurullarınca, üç misli aday seçilerek saptanıyor. Cumhurbaşkanı, bunların arasından istediklerini atıyor. Cumhurbaşkanı da, en yüksek oy alana filan bakmayabiliyor. Uygun gördüğü üçten birini atıyor. Önce, Yargıtay’ın yapısına bakmak gerekiyor. Hangi ortamda, ne biçim bir aday seçimi?

Bilenler bilir, bugün Yargıtay, kendi işlevini büyük ölçüde askıya almış durumda. İşlerini inceleme yargıçlarıyla (tetkik hâkimleriyle) yürütüyor gibi bir şey. Yüce Yargıtay’a yılda ortalama 240.000-250.000 dava gelir; bu davalara bakan, otuz daire var; bunların 20’si Hukuk Dairesi, 10’u da Ceza Dairesi. İlk derece mahkemeleriyle, Yargıtay arasında, eskiden olduğu gibi “İstinaf Mahkemeleri” benzeri mahkemeler olmadığı için bütün işleri, büyük oranda Yargıtay’dan geçer. Bundan başka Yargıtay’a, kendi görevlerinin dışında birçok görevler de yüklenmiştir. Yargıtay, yılın büyük bölümünü seçimlerle geçirir. Bunlardan kimileri şöyledir:

1-Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu’nun asıl üyeleriyle, yedek üyelerinin seçimi. 2-Kendi dairelerinin dört yılda bir başkanlarının değişimi olur, onların seçimini yapar. 3-Yargıtay başkanının seçimi, 4-Yargıtay başsavcısının seçimi. 5-Uyuşmazlık Mahkemesinin seçimi. 6-Anayasa Mahkemesine gidecek üyelerin seçimi. 7-Yüksek Seçim Kurulu seçimi...

Seçimler sürekli olduğu için, gündemeçi (takvimi) de belli. Bu durumda, Yargıtay üyeleri, sürecin büyük bölümünü seçimle geçirirler. Seçim demek, aynı zamanda bir kulis çalışması demek değil midir? Abartma sayılmazsa, sürekli olarak Yargıtay’da uygulanan politika, hiçbir partide yoktur, denilebilir. Bunlar, bir yandan bölgecilik esaslarına göre, bir yandan laiklik ilkesine, daha pek çok esaslar göz önüne alındığında, çok değişik gruplara ayrılmışlardır.

Yargıtay’a üye olan bir kişi, ilk ağızda ileriye dönük olarak:

Ben buraya geldim, 65 yaşına dek buradayım. Burada üye olarak kalmayıp, hiç olmazsa bir yerlere ulaşmalıyım! hesabıyla ileriye dönük olarak, ilişkilerini iyi tutma, bütün gruplarla “dirsek temasında” bulunma zorunda kalabiliyor. Bunların içinde her şey var; bölgeciler, dinciler, vb. de var. Tam kulis için bir çalışmanın, politik davranmanın biçimlenmesine giriyor. Yargıtay’a gerçekte çok idealist, ilkeli kişiler geliyor; ancak kısa süre içinde, bütün ilişkilerini koparmış, o çarkın içerisinde ileriye dönük olarak, “Bana, şu belki ileride bir iş için gerekebilir!” diyenler de çıkmaya başlar.

Bunların arasında şunlar da gözlenir: Bir yerde çalışmıştır, dünyalarca çevresi vardır, dostları vardır, onların işleriyle ilgilenmek zorunluluğu vardır. Bir de bunlar eklenince, sürekli olarak bir etkileşim içerisinde bulurlar üyeler kendilerini. Yani, artık Yargıtay’daki çalışmalar tümüyle, kendi bilimsel yeteneklerini yitiriyor, bu tür ilişkiler, birçok insanı “al gülüm ver gülüm” havasında bir çalışmaya sürüklüyor.

Düşününce kişi şaşırıyor: Üye, “merhaba” demediği bir kişinin odasına giriyor, saygılarını sunuyor:

Şu konuda aday oldum, bana oy vermeni rica ediyorum diyor.

Ayrıca, kendisine gidilenler, bir kez gitmeyi de kabul etmemekteler. Kız evi gibi nazlanırlar, yanlarına birkaç kez gitme zorunluluğu vardır sanki. Aksi halde, anında aleyhte bir ortam hazırlanıverir. Bir söylenti ama, şöyle anlatılır:

Oltan Sungurlu, Adalet Bakanı olduktan sonra, Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu’na girip çıkmaya başlar. Bir ara şöyle der:

Yahu, ben buraya gelmeden önce yıllarca politika yaptım, ama ben politikayı hiç öğrenememişim. Ben, Yargıçlar-Savcılar Yüksek Kurulu’na girdikten sonra politikayı öğrendim!

Değindiğimiz gibi, Yargıtay bu durumuyla sürekli ileriye dönük olarak, karşılıklı iletişim, karşılıklı çıkar işbirliği içine giriyor. Böyle olunca da, kurum, kendiliğinden çürümeye başlıyor. Bu ortam içinde seçime giriyor üyeler, kimlerle işbirliği yapacak, kimlerden oy isteyecek? Hepsi, taa önceden tasarlanmış bunların. Üç tane üye seçilecek bu ortam içinde. Bu biçimde, değişik insanların çıkarları ile de uyuşabilme yeteneği kazanmış kişiler Kurul a giriyor. Yargıçlık kürsüsündeki, o sırf hakkı adaleti düşünme yeteneği, büyük oranda yumuşamış, sivrilikleri törpülenmiş. Yargıtay’a gittikten sonra, oranın bu politik sayılabilecek kulis çalışmaları içerisinde, büyük oranda yeni bir biçimlenmeye girmiş olan insanları düşünmek ilginçtir. Bunlar, her çeşit gruplarla işbirliği yapacak duruma geliyorlar. Bu ortamda seçilip, Yüksek Kurul’a giriyorlar…