Yargı...

Bartın Cezaevi'nde, hükümlülere, tutuklulara kötü işlem yapıldığı haberleri geldi. Hükümlülere, isledikleri gazete, kitap verilmiyor; baskılar yapılıyormuş Bir süredir açlık grevindeymiş kimi bayan hükümlülerle, erkek hükümlüler. Bartın Çayı’ndan alınan su içiriliyormuş içerdekilere. Buna karşı yakınmalar oluyormuş hükümlüler arasında. Adalet Bakanı Eldem, görevinden ayrılmamış olsaydı, ona söyleyecektim; soruna çözüm bulmasını isteyecektim. Eldem, görevinden ayrıldı, ya da alındı ama, devletin işleri durmaz, yürür. Yeni bakanın olaya el koymasını istiyorum.
Hükümlü ailelerinden, içeride yatanların yiyip içtiklerine karşılık yiyecek parası istemişler. Kanımca bu da yanlıştır. İçeride yatanlar, turistik bir motelde dinlencede değiller ki. Cezaevindeler. Onlara bakmak, insanca yaşamalarını sağlamak devletin görevi. Onları topluma kazandırmak, yaşamlarından bıktırmamak için, devlet elinden geleni yapmalı değil mi?
Hükümlü aileleri gelir; kiminin çocuğu, kiminin eşi, kiminin babası, anası cezaevindedir. Cezaevleri nedeniyle aileler, çoluk çocuk, Türkiye’yi bir uçtan, bir uca dolaşıyorlar görüşme amacıyla, insanlar, görmedikleri yerleri görüyorlar, karşılaşmadıkları olaylarla karşılaşıyorlar, iyi karşılanmıyorlar, kötü karşılanıyorlar. Cezaevlerinin kiminde, çok iyi işlemler görüyorlar. Kiminde, kolları kanatları kınlıyor, üzülüyorlar. Cezaevlerinde yönetici olanlar, kamu görevlileridir. Kamu adına orada, halktan toplanan vergilerle çalışıyorlar. İçerdeki hükümlülere, hoş davranmaları görevlendir. Görevlerini yaparken, düşünecekleri tek konu bu olmalı. Halk söyler; “İnsanın iyiliği sütüne kalmış" derler. Eziyet edenin, kötü davrananın yanına da kalmaz, bilinmeli...
* * *
Ankara’da AST’ta "Yargı" oyununu izledim basın gecesinde. Polonyalı yazar Barry Collins'in "yargı" oyunu tek kişilik Sovyet Yüzbaşısı Andrei Vukhorv rolünde Zafer Diper oynuyor. Sahneye koyan da Zafer Diper. Bir buçuk saat boyunca oyunu soluğumuzu keserek izledik Ara da yok oyunda. Bizden sonraki bir akşam, bir kadın hıçkırarak dışarı fırlamış, sonra bayılmış. Kadının çocuğu işkence gördüğü için oyunu izlemeye gücü yetmemiş.
İstanbul'dan gelen "Bizim Tiyatro" oynuyor "Yargr’yı. Dağıtılan bültende gördüm. "Yargı" üzerine ilginç şeyler yazıp, söylemiş yazarlar. Cevat Çapan şöyle demiş özetle:
"Bir tren yolculuğu yaptığınızı düşünün. Puslu bir güz sabahı, ya da batan güneşin kızıllığına bulanmış bir yaz akşamı. Uçsuz bucaksız bir ovadan geçiyor treniniz. Kompartımanınızın penceresinden bir tepenin yamacındaki yıkık bir yapıya takılıyor gözleriniz. Bir manastır olmalı, diye düşünüyorsunuz dalgın. 'Evet' diyor karşınızda oturan bir yolcu. Savaş sırasında bombalanmış bir manastır'. Sonra büyük bir serinkanlılıkla ikinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde burada yaşanan olayları anlatıyor size. Polonya'nın güneyindeki bu manastırın Alman birlikten tarafından nasıl bir hapishane olarak kullanıldığını, bu hapishanenin kurt köpekleriyle nasıl korunduğunu, Sovyet ordusunun yaklaşmasıyla yiyecek ikmalinin kesildiğini, Almanların kaçmadan önce aç köpekleri serbest bırakıp birliklerine katıldıklarını, köpeklerin de hapishanede kapalı kalan bazı savaş tutsaklarını yedikten sonra gidişlerini, sağ kalan tutsak subayların yaşamak için birbirlerini öldürüp yemelerini.. Barry Collins'in ‘Yargı' adlı oyununun çıkış noktası İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanmış bu gerçek olay..."
Hayati Asılyazıcı da şöyle demiş özetle:
"Barry Collins'in ‘Yargı’sı, Zafer Diper’in uzun süren çalışmalarından sonra nihayet ramp ışıklanna çıktı. Bu 'şiddet oyunu' beni eski oyunlara, filmlere götürürken, insan vücudundan et parçaları koparırcasına etkili ve şiddetliydi.. Zafer Diper 'Yargı’da,- oyunculuk aşamasıyla, oyunu hazırlayışı, yorumu ve sunuşuyla, insan belleğine sürekli inen yumruklar gibi, Barış Yılı’nda'...".
Zafer Diper, daha önceleri "Nasrettin Hoca ve Eşeği”nde oynamış. Gülmeceye yatkın bir yapısı var. Bu ona, sevimlilik veriyor. "Nasrettin Hoca ve Eşeği”ni seyredip, arkasından "Yargı"yı seyretsem, doğrusu yadırgardım azıcık. Yıllar önce, lisede İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun "Akıl Taciri" piyesinde "hamal" rolünü oynadım. Çok tutundu. Hamallığı öyle benimsemiştim ki, daha sonra, "Hamlet”te, kral rolüne çıktığımda, eski oyunu izleyenler, gülümsemekten kendilerini alamıyorlardı. Hep uslarına Hamal Ali geliyordu! Bir törende Hamlet'te kral rolüne çıktığımı Müjdat Gezen duyunca, şöyle dedi:
Mustafa Ekmekçi'nin Hamlet'te kral rolünü nasıl oynadığını bilmiyorum ama o gazetecilikte kraldır!
* * *
14 Ekim Salı günkü "Sabah" gazetesinde birinci sayfada yayımlanan "Mehmetçik ülkeye döviz kazandırıyor" yazılı fotoğrafı görünce içim burkuldu. Fotoğrafta, havacı olduğu anlaşılan bir asker, Amerikalı çavuşun pabucunu boyuyordu. Sandığın üstünde de “25 çent" yazısı okunuyordu. Resmin yanındaki yazıda da şöyle denmekteydi; “Özal”ın döviz kazandıran faaliyetlere ağırlık veren politikalarına Mehmetçik de karınca kararınca katkıda bulunuyor. Akhisar'daki çadırlı ordugâhta Sivaslı Mehmet NATO manevraları için ülkemize gelen Amerikalı askerlerden epey döviz kazandı..".
Fotoğrafı görünce, 1968 yılında geçmiş bir basın olayını düşündüm. O yıl, arkadaşım Sait Başaran'la birlikte "Tüm" adında bir dergi çıkarmıştık. Derginin 11 Aralık 1968 günlü ilk sayısında Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "İkili Anlaşma Anıtı" başlıklı bir şiiri de yayımlanmıştı. Şiir, Çorlu'da Türk askerinin, Amerikan askerlerinin yüznumaralarını temizlemesi olayını konu alarak, eleştiriyordu. Birkaç dizesi şöyleydi:
"Mehmetçik al hela süpürgesini kavak ellerine sen,/Amerikalı silah arkadaşların istediler/Çorlu Havaalanında güneş doğar doğmaz./Gir içeri, pakla yüznumaraları, güney, kuzey birer birer/İkili anlaşma bu,/Sağlık temizliğini biz yapacağız, vay babu."
Şiir yayımlandıktan sonra ağır cezada mahkemeye verildik. Savcı, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Yazı İşleri Müdürü Sait Başaran için 25 yıla dek ağır hapis cezası istiyordu. Ben derginin sahibiydim. Duruşmalara sürekli gidiyordum. Savunmaya sıra geldi. Fazıl Hüsnü Dağlarca, kocaman gövdesiyle kalktı, yargıca şöyle dedi
Efendim, olaydan çok üzüntü duyduğum için bu şiiri yazdım. İzin versinler, helaları ben temizleyeyim, ama onu Mehmetçik'e temizletmesinler...
Yargıç, kararını bildirdi. Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Yazı İşleri Müdürü haklarında aklanma kararı verdi…