Yankılar, Tepkiler...

Yerel seçimlerle ilgili olarak, sosyal demokratların, sos­yal demokratlar dışındaki solun, sandıkta olsun birleşmele­ri konusunda yazdıklarımın olumlu olumsuz yankıları oldu.

Yazılarda, Bülent Ecevit’i de, Deniz Baykal’ı da -kimi za­man kaynak göstererek, kimi zaman da kendi sözlerini ak­tararak- sergilemeye, kamuoyunu bilgilendirmeye çalış­mıştım. Bunları yazdıktan sonra, gelecek yanıtlara da açık olmalıydım. Tepkiler daha çok, Deniz Bey’in CHP'lilerinden geliyordu. Okuyabildiğim kadarıyla Handan Kızılaslan, Ya­şar Özaslan, Hüseyin Bal ile adları açık okunmayan iki ki­şinin daha imzalarıyla gelen faks mektupta. "... Siz, Cumhuriyet gazetesinde Erdal İnönü ve SHP'nin dedikodu şubesi olmaya devam ediniz. Size bu tavır çok yakışıyor..." deniyordu. "CHP'li Atatürkçü gençler" imzasıyla gelen Ke­mal Avcı’nın adını açık okuyabildiğim faksta da "Kimin oto­büsüne binsen onun davulunu çalıyorsun... Yahu gazeteci­sin, gazeteci derneği başkanısın. SHP görüşünü yazıyor­sun. Hani CHP görüşü? Bu mu gazetecilik? Al da hayrını gör SHP'nin..." deniyordu.

Eski CHP'nin yayın organı "Ulus”un Müessese Müdürü O. Remzi Erkürem, dinlenceye gittiği Altınoluktan yolladı­ğı 10 mart günlü faks mektubunda özetle şöyle diyordu:

Muhterem Kardeşim,

8.3. günlü Cumhuriyet’te çıkan yazını iki gündür tekrar tekrar okudum. Uzun zamandır hep düşündüğüm ve 'acaba ben yanılgı içinde miyim?' dediğim bir özelliğe açıklık gel­mişti.

1960 öncesi yıllarda Kızılay'daki parti binasında Avcıoğlu (Doğan), Aksal (İsmail Rüştü), Feyzioğlu (Turhan), Satır (Kemal) gibi önde gelenlerin bir çalışma grubu vardı. Ecevit de bu grubun çalışmalarına katılırdı sanıyordum.

Bu nedenle yıllarca önce, birlikte çalışan Avcıoğlu'nun sözlerine güvenmeliyiz. 1966 yılında genel sekreterliğe Dr. Lebit Yurdoğlu'nun anahtar listesi yardımı ile seçildikten sonra, parti içinde bir hareketlilikle birlikte, bölücülüğün başladığını anımsarsınız, önce Feyzioğlu grubu ayrılmıştı. Aksal’a yapılanlar, Asım Eren ve diğerleri... İşte bu olaylar olduğu bir gün rahmetli Satır:

-Acaba, genel sekreter olmasına yardımcı olmakla hata mı ettik? diyerek endişesini meydana vurmuştu. Ve bu söz­leri defalarca sık sık söylemiştir? Bildiğin gibi arkasından Satır, Erim gibi değerler de kopmuştu.

Şimdi sorarım, 12 Eylül'de CHP'nin kapatılmasında kim kabahatli? Eğer kuvvetli bir lider olsa ve 12 Eylülü giden olayların iyi değerlendirmesi yapılsa, CHP kapatılabilir miydi? Atatürk'ün partisini kapatma, vasiyetnamesini par­çalama cesaretini kim gösterebilirdi?

Şimdi Erbakan’a saldırmanın bir günah çıkarma olduğu­nu dikkatine sunarım. Bugün eğer ülke bu hale gelmiş, sa­rıklılar yollarda nara atıyorlarsa, Erbakan alanlarda 'İslam birliği' diye toplu yeminler ettirme yürekliliğini gösterebiliyorsa bunda Ecevit'in hiç mi kabahati yok?

... Kusura bakma içimi dökmeme senin yazın neden ol­du. Saygılarımla.

(O. Remzi Erkürem, CHP’nin kapatılmasında, Deniz Baykal'ın da sorumluluğu olduğunu, mektubunu yayımlamak istediğimde söyledi.)

Yazılara bir tepki de, Ceyhan Mumcu'dan geldi. O da, 6 mart günü çıkan "Dost Acı Söyler..." başlıklı yazıdan alın­mış. özetle şöyle diyor açıklamasında:

... Yahu Mustafa, solda birleşmenin bizzat Karayalçın tarafından reddedildiğini bilmez misin?

Ama, benim yemek davetimi önce kabul edip sonra Prof. Altıntaş ve Prof. Kepenek'in ısrarları üzerine reddetmenin ardından böyle bir çıkışı, doğruyu söylemek gerekirse bek­liyordum.

Mustafa Kemal Atatürk'ün partisine girmek, buradan aday olmak sana göre suç mu yani?

Önce 'Özelleştirme proje basında bir etkinlik denemesi­dir' diye DİSK’lilere ders veren Karayalçın, 'Tabut yapımını bile özelleştireceğim' diyen Livaneli sence solculuk mu yapıyor?

özelleştirmenin taşeronlaştırmayı, oradan da iş ve ücret güvenliğini yok ettiğini her gün Şükran Ketenci’den oku­muyor muyuz?

Hemen gazetenizin arkasında, Kocatepe Camii'nin ora­da, Danıştay'ın iptal kararına rağmen okul yerine belediye bütçesinden cami ve otopark yapanlar böylece laikliği ko­rumuş mu oluyorlar?..

Yazında, adaylığıma karşı aile içinde tepki aldığımdan bahsedersin. Bunu nereden öğrendin? Cumhuriyet İzleme Kurulu üyesi, aile büyüğümüz, ablam avukat Beyhan Gürson'a bir zahmet edip sorsan, gerçekleri öğrenirdin.

Evet, bütün bunları bizzat ben sana açıklamak istedim, fırsat tanımadın 'iktidarda olan daima haklıdır' diye mi dü­şündün acaba?

SHP seçim bürosunda görev almış, Uğur’la ve benimle kan ve ideoloji bağı bulunmayan bir zavallı devlet memuru­nun, bir yerlere yaranmak için uydurduğu ve aday olduğum günden bu yana karşıma çıkartılan kişinin hezeyanlarına alet olacağına, madem dostumsun, gerçekleri bir de ben­den dinleyemez miydin?...

Daha var. Ceyhan Mumcu öfkesini faksa dökmüş. Çok da haksızlıklar etmiş. En son haksızlığı, açıklamanın sonunda­ki,-kimse? Tanıyorum- Uğur'la ve kendisiyle "kan ve ideo­loji bağı bulunmayan" yakınına etmiş, iyi etmemiş...