Yankılar...

Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) eski genel müdürlerinden Mehmet Erdemir, İnönü ile ilgili bir anısını anlatırken, şöyle diyor:
"Sevgili Ekmekçi,
Emekli olduktan sonra İstanbul'da oturuyorum; sık sık Ankara'ya da gelemediğim için görüşüp konuşamıyoruz. Bununla birlikte Ankara Notları'nı sürekli izlediğim için tek yanlı da olsa yine bir diyalog içindeyiz demektir.
Son günlerde İnönü ile ilgili anıları anlatıyorsun; başkalarına ait anıları anlattığını, kendinin "şişinerek" anlatacak şeylerinin bulunmadığını söylüyor, yine de bir anını yazıyorsun. Ben de hiç şişinmeden bir anımı anlatacağım:
Anımsarsın, 27 Mayıs öncesi günlerde dış basın organlarının ülkeye girmesi yasaklanmıştı. Ancak önemli bütün yabancı gazeteler Basın-Yayın'a geliyordu. Ben o sıralarda Etibank'ta çalışıyordum. Mühendis arkadaşlarımızdan birinin kardeşi de Basın-Yayın'da çalışıyordu. Mayıs başlarında bir pazartesi günü işte, bu genç İngiltere'de öğrenim görmüş olan ağabeysine Basın-Yayın'dan bir gazete getirmişti. Bu, "London Times" gazetesiydi. O gün İstanbul’da bir NATO toplantısı vardı ve toplantıya katılacak olanların çoğu pazar günü, yani bir önceki gün İstanbul'a gelmişlerdi. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı da güvenlik önlemi olarak sokağa çıkma yasağı koymuş, bir gün önce bu toplantı ile ilgili olarak İstanbul’a gelen London Times muhabiri de, bomboş olan Galata Köprüsü'nden çektiği resimle birlikte görüşünü gazetesine ulaştırmıştı. Bunun üzerine gazete, ikinci baskı yapmış, şu başlığı atmıştı: City of Silence (Sessiz Kent).
En büyük punto ile ve sekiz sütun üzerine atılmıştı başlık. Gazetenin birinci sayfası İnönü'nün bir resmiyle birlikte tümüyle. Türkiye olaylarına ayrılmıştı. Gazete, İnönü'nün kuruluşundan beri üyesi bulunduğu TBMM'den 12 oturum için çıkarıldığını belirtiyor, onun şu sözlerini iri puntolarla veriyordu:
Türk milleti, Kore milletinden daha az şerefli değildir!
Gazeteyi, İnönü'ye göstermek üzere arkadaştan aldım, çalışma bitince, doğruca CHP Genel Merkezi’ne gittim. Kapıda Ordu milletvekili Ferda Güley'e rastladım, gazeteyi Paşa'ya göstermek istediğimi söyledim. Birlikte yukarı çıktık ve verdik. İnönü gazeteyi aldı, dikkatle okudu ve sonra, bizdeki sıkıyönetim sansürüne değinerek şöyle dedi:
Bizimkilerin yazamadıklarını da yazarak gerçekleri dile getirmiş: fakat İngiltere'nin bu önemli gazetesine bu tarzda konu olmamalıydık!
Bana da arkasından şu soruyu yöneltti:
Bu gazeteyi nereden ve nasıl ele geçirdin?
Anlattım, bunun üzerine şunu söyledi:
Gazeteyi hemen alındığı yere ulaştırın, yoksa getiren memurun başına bir iş gelir!
Deneyimli kişi, hemen ilgili memuru düşünmüştü Selam ve sevgiler."
İstanbul'dan Turan Örs de, İnönü'nün Mareşal Çakmak'ı hastanede ziyareti konusuna değinen mektubunda özetle şöyle diyor:
"Sayın Ulusu ile ilgili yazınızda "Kuleli Köşk"ten söz ederek sözü Mareşal Çakmak'a getirip çok ilginç bir konuya değinmiştiniz. Yazınızda rahmetli İsmet Paşa’nın Mareşal’i ziyaret için Teşvikiye Şifa Yurdu'na gittiğini, bunu tanıklarından dinleyerek yazıyorsunuz.
Mareşal emekli olduğu zaman, o günkü hükümet kendisi için özel bir kanun çıkartmıştır. O kanunu bulur da yayımlarsanız, Mareşal’in unutulmak istenmediği, bir kadirşinaslık örneği olarak, kendisine yaptığı hizmetlerden ötürü ölünceye dek üniformasını taşıma, makam arabası ve lojman ayrılması gibi bazı haklar verildiğini herkes öğrenmiş olacaktır. Bir okurunuz olarak sizden bütün Cumhuriyet okurlarına bu hizmeti bekliyorum. Böylece 1946'lardan beri, bu memlekete büyük hizmetlerde bulunmuş Mareşal Fevzi Çakmak üzerine sağcı grubun yapmış olduğu spekülasyon balonu sönmüş olacaktır. Gerçekler hiçbir zaman yalan ve tezyif ile durdurulamayacaktır. Saygılarımla."