Biraz geç gitmiştim; İsmet Paşa'nın ölümünün 19. yılı dolayısıyla SBF'de perşembe günü yapılan anma toplantısının başlangıcında olaylar olmuş. Toplantıyı, İnönü Vakfı ile SBF ortaklaşa düzenlemişlerdi.
Olaylar, “yuhalama" biçiminde geçmiş. En büyük 'yuhalama'. "protesto" İhsan Doğramacı'ya olmuş. Öğrenciler bir ağızdan:
Doğramacı dışarı. Doğramacı dışarı! diye bağırmışlar. Doğramacı, protestolar karşısında, hiçbir şey olmamış gibi protokoldeki yerine oturmuş. Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’u ise kimi yuhalarken kimi alkışlamış, kimi sessiz kalmış. Anayasa Mahkemesi Başkam Yekta Güngör Özden de ıslıklanmış mı? Onu da tutucular ıslıklamıştır belki, ne bileyim? Ankara Belediye Başkanı Murat Karayalçın uzun uzun alkışlanmış. Açış konuşmasını yapmak için kürsüye gelen SBF Dekanı Prof. Güney Devre2 epeyce ıslıklanmış. Buna karşılık, İnönü Vakfı Başkanı özden Toker, uzun uzun alkışlanmış. "Hinthorozu " Erdal Bey, ben vardıktan sonra geldi. O da uzun uzun alkışlandı, ağabeyi Ömer İnönü'nün yanına oturdu
Açış konuşmalarından sonra, "İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin dış politikası" konulu açıkoturuma geçildi. Toplantıyı, eski bakanlardan emekli Büyükelçi Osman Olcay yönetiyordu. Ben vardığımda. İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Prof. İlhan Turan konuşmasını bitirmek üzereydi. Osman Olcay, daha sonra sözü, gazeteci-yazar Altan Öymen e verdi. Alton Öymen konuşmasına başlarken, bir bölük genç, salondan ayrılmaktaydı. Ayrılırlarken, bir genç "Neden böyle yapıyorsunuz?" diye soran arkadaşına, "Burjuvazinin bayraktarlığım yapmayalım!" diye karşılık veriyordu.
Ömer Aksoy, kapatılan Türk Dil Kurumu’nun eski genel yazmanı. 95 yaşında...
Milliyet gazetesi, okurlarına TDK sözlüklerini "promosyon" olarak vermeye karar verince, Ömer Asım Aksoy dayanamadı, Altan Öymen'e bir mektup yazdı. 4. 12.1992 günlü mektubunda Aksoy, özetle şöyle dedi:
"Sayın Attan Öymen,
Sekiz on gündür size bir mektup yazayım mı yazmayayım mı diye düşünüyordum. Sonunda, yazmazsam bir ödevi yapmamış olma suçunu işlemiş olacağıma karar verdim.
Konu şudur: Milliyet gazetesi, okurlarına Türk Dil Kurumu'nca hazırlanan ve Milli Eğitim Bakanlığınca tavsiye edilen Türkçe Sözlük'ü armağan edecek.
"Türk Dil Kurumu’nca" sözünden iki kuruluş anlaşılıyor. Biri, Atatürk 'ün kurduğu ve Kenan Evren yönetiminin kapattığı dernek olan kurum; öteki, Kenan Evren yönetiminin bir devlet dairesi olarak kurduğu kurum.
Eski Türk Dil Kurumu, rahmetli arkadaşım Kemal Demiray in başkanlığında hazırlanan bir Türkçe Sözlük çıkarmıştı. Yeni Türk Dil Kurumu da, kendisini eski Dil Kurumu’nun devamı sayarak -ki hukuk bakımından da, tutumları açısından da öyle değildir- eski Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüğünü aynı adla, ancak kapağına ‘yeni baskı' sözünü ekleyip 1988'de yeniden bastırdı. Madde başı olan sözcükleri, kimisinin yazımlarını değiştirerek, olduğu gibi korudu. Tanımları da, kimi Türkçe sözcükleri Osmanlıca ile değiştirerek yine korudu...
Yeni Dil Kurumu, eski sözlüğe bilimsel bir katkıda bulunmak istemiş, bu amaçla dilimizde ses ve biçim değişikliği ile kullanılan Arapça sözcüklerin "aşinamı göstermek için çeviriyazı (transkripsiyon) yöntemini uygulamış; yani işaretli harfler kullanmıştır. Ne yazık ki bunu yaparken sözlüğe yüzlerce yanlış katmıştır. Bunlar bağışlanacak değişik görüşler değil, tartışılamayacak ve bağışlanamayacak bilimsel yanlışlardır. Benim saptadığım yanlış sayısı dört yüzü aşmaktadır. Sözlüklerde bir tek yanlışa bile göz yumulamayacağını söylemeye gerek yoktur. Devletin resmi ve bilimsel bir kurumunca çıkarılan ve herkesin doğruyu öğrenmek için güvenle başvuracağı bir ana kaynakta yüzlerce yanlış bulunması, ulusal kültürümüze karşı işlenmiş büyük bir suç değil midir?
Ben bu suçun zararlarından ulusal kültürümüzü korumayı ödev bilerek 1968'den beri Cumhuriyet gazetesinde ve Çağdaş Türk Dili dergisinde, sayısı on beşi geçen eleştiri yazısı yayımladım. Yeni Dil Kurumu’ndan bir savunma sesi çıkmadı. Bunun üzerine Turgut Özal'ın başbakanlığı sırasında özel bir dilekçe ile Başbakanlığa başvurdum. Yasaya göre yeni Dil Kurumu'nun Başbakanlığa bağlı olduğunu anımsatarak kültür alanımıza zehir saçan 'yeni baskı1 Türkçe Sözlüğün ortadan kaldırılmasını, yanlışları düzeltilmiş bir sözlük çıkarılmasını diledim. Gösterdiğim yanlışların yanlış olmadığı kanıtlanabilirse özür dileyerek teşekkür edeceğimi de ekledim. Yine bir ses çıkmadı...
Bu yazı ile durumu, sağduyusuna güvendiğim size duyuruyorum. Milliyet gazetesinin armağan edeceği sözlük bu sözlükse, kültür hizmeti yapmak gibi güzel bir düşüncenin, mikrop saçmak gibi bir sonuç doğuracağını söylemek istiyorum. Takdir silindir. Saygılar sunarım."
Altan Öymen, Ömer Asım Aksoy'un mektubuna yanıt vermedi. Ne yazık ki sözlük, o sözlüktü!..
27 Aralık 1992, Cumhuriyet