Taşlama ustası Hasan Çelebi, şu dörtlüğü düştü:
“Sözde toplumcu Deniz Baykal Ağa, / Sözleşmeli bir takma takım şirketi kurdu; / Gitmiyor baktı ki harmandalı pek, / Soldan sağa, çark marş! İşi çarlistona vurdu.’’
SHP'nin olağanüstü kurultayı, en heyecanlı haftasına girdi. Bu haftanın sonunda, cumartesi günü işler tamam! Hinthorozu Erdal Bey, SHP'de oynanan büyük bir oyunu bozuyor. Bu oyun şu: SHP olağan kurultayına, yani gelecek hazirana kalsaydı, işler çoook başka, bambaşka olacaktı. SHP'nin yapılan delege seçimleri, ilçe, il kongreleri baştan ayağa, ‘Baykalcı’larla doldurulmuş olacaktı. Bozulan oyun bu. Gelecek kurultayda yepyeni delegeler, yepyeni bir genel başkan! Karşınızda Deniz Baykal! Birçok yazar, çizer daha bunun ayrımında değil. Kastamonu'dan örnekler vermiştim. Şimdi Malatya'dan bir örnek vereceğim. Malatya'nın, Ankara'ya şimdi delege olarak gelen eski İlçe Başkanı Yaşar Öztürk anlatıyor, şöyle diyor:
Malatya'da ilçe kongresi yapılıyordu. Genel merkezden Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç gelmişti. Kongreye gelen delegeler arasında giysisi başka, sakallı, bereli biri vardı. Erdoğan Yetenç'e şu delegeye sorar mısınız Erdoğan Bey, 'bu kongre hangi partinin kongresi' diye. Ayhan Fırat da yanımızdaydı. Erdoğan Yetenç sordu:
Baba, bu kongre hangi partinin kongresi?
Vallahi bilmiyom babo! Mehmet Ekici bana dedi ki: “Pazar günü Renkli Sinema'ya gelip bana oy vereceksin!’’ dedi, ben de geldim! Erdoğan Yetenç, yeniden sordu:
Siz hangi partidensiniz?
Ben, Refahlıyım bey!
Deniz Bey, kongrelerin tümünü bu insanlarla yaptırdı. Bunu Erdal Bey'e de söyledim: "Bu yönetimle seçime giderse SHP barajı aşamaz!" dedim. İçimizde solcu tanınan PTT müdürünü vuran Yeniköy’den MHP militanı Behçet Bağlan, SHP kongresinde delege seçildi. Bana da MHP militanı Muhittin Turgut'un kardeşi saatçi Vahap Turgut'u üye kaydetmediğim için kınama cezası verdiler. Sonra kaldırıldı cezam. Malatya'da tek yerde delege seçimi yapılmadı. Tümü, masa başında saptandı. Malatya kongrelerinin hiçbirini genel merkeze iptal ettiremedik. Ama bu kurultaya eski delegeler, yani bizler geliyoruz. Oyumuz Erdal Bey'indir. Bir il başkanı fire verilebilir. Siz Ankara’dasınız. Lütfen Erdal Bey'e söyleyin, Malatya sağlamdır! Oyları Erdal Bey'edir!.."
SHP'nin yeni yapılmakta olan kongrelerinde neler olup bittiğini kimse bilmiyor. Hizipçiliğin, dar grupçuluk anlayışının özü burada yatıyor. Demokrasi, kurultaya gelinceye dek en küçük birimlerdeki toplantılardan, seçimlerden başlıyor çünkü.
Ankara’da Bulvar Palas'ta, geçen hafta cuma günü ‘Sosyal Demokrat' dergisinin yıldönümü dolayısıyla verilen yemekte, Hinthorazu Erdal Bey'e şunu sordum:
Erdal Bey, bu kurultaya gelecek delegeler, daha önce gelmiş delegeler değil mi? Bunlar bir çeşit “bindirilmiş kıtalar” değiller mi? Geldiklerinde yine Deniz Baykal'a oy vermeyecekler mi?
Haklısına, geçen kurultaya gelen delegeler; ama tümü, hatta çoğu “bindirilmiş kıtalar"dan değil. O zaman konuşup anlatmamıştım. Listelere karışmamıştım. Şimdi anlatacağım. Konuşunca, gerçeği görecekler...
Erdal Bey, söylemedi, ama gelecek kurultay hazırlıklarını sezdi sanıyorum. Onun için olağanüstü kurultaya zorladı; Deniz Bey'i de aday olmaya. Bir halk sözü var:
Yandı gülüm keten helva! derler.
Keten helva yapımı çok güçtür. Helvacı ustaları, içinde ağdalanmış şeker halkası ve un bulunan büyük bir bakır tepsinin çevresine toplanıyorlar; dua okuduktan sonra tepsiyi çevirme işlemi başlıyor. ‘Ana Britannica'ya baktım. Bu bilgiler var da “Yandı gülüm keten helva" kalıpsözü yok. Ömer Asım Aksoy'un sözlüklerinde de yok. Emin Özdemir'le konuşuyoruz; ‘Yandı gülüm keten helva' sözü, “kaçırılmış bir fırsat" anlamına geliyor. Helva tepside döndürülürken, kıvamında yakalanmazsa yanıyor, bir şeye yaramıyor. “Gül gibi helva, boşa gitti" demek oluyor. Deniz Bey, şimdi elden kaçan bu fırsatı yakalayabilmek için neler yapacak bakalım? İsmail Cem İpekçi'yi yanına alması iyi mi, kötü mü oldu göreceğiz. Helvayı, kurultay sonrasında kimler yiyecek, onu da...
Kim ne derse desin, kulak asmıyorum. Deniz Bey'in beklediği helva yandı! Bunu gördüm, bunu söylüyorum. Deniz Bey, helvanın kıvamını, tadını kaçırdı da ondan. Güneri Civaoğlu, Zafer Mutlu, Teoman Erel, Yavuz Donat daha kimler istediklerince şanslar versinler, sürprizler beklesinler boşuna! Hinthorozu, kıvamında yakaladı işi. Soruna bu açıdan bakmak kanımca, daha sağlıklı yöne götürür gibime geliyor. Belki de yanılıyorum, ne bileyim?
Deniz Baykal’ı CHP'ye getirip tanıtan Prof. Besim Üstünel'di. Haluk Ülman’la birlikte, Ecevit’e götürüp tanıştırmıştı. Yıl 1967-68 filan. Deniz Bey, güzel konuşuyordu. Birlikte, Üstünel'in memleketi Gaziantep'e gittiklerinde, ilk konuşmalarından birini Baykal, orada yaptı. Konuşması bittikten sonra bir Gaziantepli, Besim Üstünel'e şöyle sitem etti:
Besim Bey, böyle güzel konuşan birini neden daha önce bize tanıtmadınız. O Deniz değil, bir derya, derya!
Deniz Baykal, güzel konuşmaya okul sıralarından beri meraklıydı; okulda aytışmalara (münazaralara) katılır, başarılı olurdu. Ah, işte, hizipçiliği, dar grupçuluğu olmasaydı! İlle de kazanma, bir yerlere gelme hırsı, insana neler, neler yaptırabiliyordu. Demokrasinin 'abecesi'nde, kazanmak da vardı, ama yalnız o değildi...
Bir arkadaşına sordum, Deniz Baykal'ın ‘solculuğunu'; şöyle dedi:
Deniz Bey, yaşamının hiçbir döneminde solcu olmadı ki. O, solcuyla solcu, sağcıyla sağcıdır! İdeolojik hiçbir yanı yoktur...
Biraz da ürkek, hesaplı belli. Tufan Doğu'nun evinde milletvekilleri iki toplantı yaptılar. Baykalcıların “Baykal aday olsun!" diyenlerin sayısı 41'i bulsaydı, adaylığını bir hafta önceden açıklayacaktı. 32'de kaldı. Adaylığı açıklama da, İsmail Cem İpekçi'nin yardımına kalmış oldu.
* * *
'Dil Derneği'nin düzenlediği Dil Bayramı’ yarın, Ulus'ta ‘Altındağ Küttür Merkezi’nde kutlanacak. Hinthorozu Erdal Bey de toplantıya katılacağını söyledi. Yarın sabah, saat 11.00'de Anıtkabir'e gidilerek saygı duruşunda bulunulacak. Saat 17.00'de de izlence başlayacak. Dil Derneği Başkanı Prof. Şerafettin Turan'ın konuşmasından sonra Kerim Afşar, dil ödülü alanların şiirlerinden örnekler okuyacak. Müjdat Gezen de bayrama katılıyor. Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği 'Dil Kurultayı' ise bugün. Bugünkü toplantıya gidecek olan Prof. Şerafettin Turan ile Genel Yazman Sevgi Özel, “Dil Kurultayı, Kültür Bakanlığı'nın işi değil" deyip, yarkurullara katılmayıp, toplantıdan ayrılacaklar.
Dil bayramı, Türk dilinin özleştirilip, “yabancı diller boyunduruğundan" kurtulmasından yana olanlara kutlu olsun!
25 Eylül 1990, Cumhuriyet