Yakın Tarihimize Yeni Işıklar

Baştan sona izleyemedim, üzgünüm. Ankara Antlaşmasının 75. yıldönümü nedeniyle düzenlenen kolokyum, ilk gününde çok etkiledi beni. 1. Dünya Savaşı’ndan günümüze Türk-Fransız ilişkilerini içeren konuşmalar belli gerçekleri ışığa çıkarıyor, kimi olaylar da yeni boyutlar kazanıyor. Her gün, her an yeni şeyler öğreniyor, bilmediğim ne çok şey var diye şaşırıyor insan. İlk gün izlediğim kimi konuşmacılar şaşırtıcı açıklamalar yaptı gerçekten. Örneğin Fransa ve hilafet. Fransa ve Sevr Antlaşması’nın hazırlanmasında yaşanan olaylar, 1921 Mart ayında imzalanan ilk Fransız antlaşması ya da 1921’de Kemalistlere karşı belirlenen siyasal değişimin tanığı ve savunucusu Le Temps gazetesinde yayımlanan yazılar ve Fransız Haber Ajansı’yla Anadolu Ajansı ilişkileri... Bir ayrıntı, bütünü etkiliyor kimi zaman. Kurtuluş Savaşımız da daha çok parlıyor bilimin ışığında. Savaş güçlenince Anadolu’ya başka bir açıdan bakıyor Fransız dostlarımız. Le Temps gazetesinde ilginç yazılar yayımlanıyor, Kemalistler başka bir konuma ulaşıyor Fransız kamuoyunda.

Le Temps ile ilgili bildiriyi Orhan Koloğlu açıkladı. Gazeteci kökenli bir araştırmacı, vaktiyle aynı gazetede çalıştık, mesleği doğrultusunda bir belgeyle olumlu bir katkısı var kolokyuma. Dahası, kamuoyu oluşturmanın önemini belirtiyor. Dinlerken çağrışımlar oluyor. Kurtuluş Savaşımızı düşünüyorum, halkımızı onurlandıran yiğit savaşçıları, tüm cephelerde kazanılan yengileri, sarışın bir kurda benzeyen Mustafa Kemal’i, ezilmişliğe son verip onurla dikilenleri, Sevr’i yırtıp Lozan’ı gerçekleştirenleri...

Konuşmacılardan biri de Büyükelçi Hamit Batu. Her zaman yazarım, kültür birikimine, gözlem ve deneyimlerine saygı duyduğum bir diplomat. Dostluğuyla övünür, her konuda çok şey öğrenirim ondan. Az yararlandığımız bir aydın diye üzülürüm. Türkiye ve Fransa arasındaki siyasal ve kültürel ilişkilerden söz etti bu kez. Şimdiki ilişkiler ne durumda, nasıl gelişmeler olabilir, sorularını yanıtladı. Bu konuşmaların basılıp yayımlanmasını diliyorum. Belli olanakları yakalamak kolay değil her zaman. Genç kuşaklar, eski ve nerdeyse orta kuşakları tanımıyor yeteri kadar. Hamit Batu, 1960’larda Kültürel İlişkiler Genel Müdürü olarak çağdaş sanatçılarımızın Batı’ya açılmasına büyük çaba gösteren bir diplomatımız. Üzülerek belirtiyorum, kültürel ilişkiler bugünkünden daha yoğundu o dönemde. Sonra Afganistan’da, Finlandiya’da büyükelçiliği var. Ardından merkezde Siyasal İlişkiler Genel Müdürü, sonra Paris ve Roma büyükelçimiz. Lise yıllarından beri tanıyor Fransa’yı, ilişkilerimizde doğrudan gözlemleri, yaşadığı olaylar var. Bu kez de çok gerçekçi biçimde ortaya koydu Türk-Fransız ilişkilerini. Güç şeyleri kolay söyleyen, köşeleri zarif çizgilerle belirten, geçmişten söz ederek geleceğe dek ışık tutan, uyaran özlü bir sesleniş, özellikle Mustafa Kemal ve De Gaulle arasındaki benzerliği belirten sözleri çok etkiledi beni. Yaşam koşulları, kişilikleri çok benzemiyor, ama ortak yanları da var. İkisi de güç günlerin adamı. Halklarına umut veren, soluk veren, onur veren devlet adamları. Aynı dönemde yaşamıyorlar, aynı koşullarda görev yapmıyorlar, ama ikisi de umutla, inançla bakıyor halkına. İkisi de kesin karar veriyor, karanlığı aşıp aydınlığa ulaşacağına inanıyor.

Onlar kararlarını gerçekleştirdi, ama geridekiler hayli yaya kaldı değil mi? Cumhuriyetimizin 73. yıldönümünde neler yaşanıyor bakın! Fransa Cumhurbaşkanı Chirac da Ortadoğu’da geziye çıkıyor, ama barış yolunda olumlu bir adım atabilecek mi? De Gaulle’ün öngördüğü büyük Fransa izlemi hayli değişmedi mi? Sevr’i yırtıp Lozan’ı imzalayanların ülkesinde de neler yaşanıyor bugün? Başta laiklik, Cumhuriyetimizin ilkeleri nasıl zedeleniyor! Atatürk’ün “Ülkede barış, dünyada barış” ilkesine dayanan dış politikasında ne ters rüzgârlar esiyor, ne çok kan, gözyaşı dökülüyor, nice canlar yitiyor dağlarda, alanlarda.

***

Şimdi Jülide Gülizar telefon etti, Onuncu Yıl Marşı’nı söyleyenlerden biri olarak TV’de bir programa çağırdı beni. “Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan” dizelerini ciğerlerim yırtılırcasına yeniden söylemek özlemiyle çarptı kalbim. Cumhuriyet kuşakları yaşlanmıyor galiba ya da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki kolokyumun etkisiyle yeniden soluklandım ben. Geçmişe bakıp geleceğe umutla gülümsüyorum yeniden. Karanlığı delmek için karar vermek gerekiyor her şeyden önce. Cumhuriyetimizin ilkeleri doğrultusunda yürümek.

Aydınlık bizim sonra!