Vicdan Özgürlüğü Sınırsız Değil!

Aczmendi şeyhi Müslüm Gündüz’le ilgili olarak, Elazığ 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği Karar, belleklere ka­zınacak, unutulmayacak niteliktedir. Mahkeme kararı, Yar­gıtay 7. Ceza Dairesince onanarak kesinleşti.

Elazığ Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı Metin Çetinbaş, kararını "devrim yasalarına”, “Atatürk’ün açıklamalarına " dayandırdı. Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Koksal, Müslüm Gündüz'le ilgili davayı açarken, iddianamesinde 677 sayılı, 30 11.1925 tarihli devrim yasasına aykırı davranıldığını ileri sürmüştü. Bu. "tekke ve zaviyelerle türbe­lerin kapatılmasına” ilişkin yasadan başkası değildi.

Elazığ 1 Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı, kararında bir yerde şöyle dedi:

Sanık ve vekilince, sanığın suç kastı ile hareket etme­diği, dini inançlarını yaşamak arzusu ile hareket ettiği ile­ri sürülmüş, savunmaları din ve vicdan özgürlüğü çerçevesine oturtulmak istenmiş ve beraat kararı verilmesi talep edilmiştir.

Kuşkusuz ki, din ve vicdan özgürlüğü konusunda yazıl­mış birçok eser mevcuttur. Ancak, davamıza açıklık getir­mesi bakımından, 137 ilmi eser ve makaleden araştırıla­rak Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan, Milli Eğitim Bakanlığı'nca onaylanıp basılan, bilimselliği ve ta­rafsızlığı en az tartışılacak durumda olan. 3 cilt halinde ba­sılmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturan ATA­TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE’nin açıklanıp izah edildiği ‘Atatürk­çülük’ adlı eserin 3. kitabından alıntılar yapmak gerekmiş­tir.

Günümüzde özellikle birçok kişi, idareci, politikacı ve din adamı tarafından unutulmuş ya da göz ardı edilmiş gi­bi gözüken, bazen de unutturulmaya veya yozlaştırılma­ya çalışılan, zaman zaman istismar edilen ‘ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE' Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk mil­letinin temelidir.

Kendi varlığı ve temelini inkâr ederek ya da yozlaştırıp istismar ederek bir ulusun ve devletin varlığım sürdürme­si beklenemez. Her kişi ve kurumun ATATÜRKÇÜ DÜ­ŞÜNCE’ye sahip çıkması, ulusumuz ve devletimizi geliş­tirmek ve yüceltmek için bütün gayreti ile çalışması ge­rektiği kanaatındayız.

Atatürk'ün düşüncelerinden derlenen kimi sözler de şöyle: Atatürk ’e göre:

Allah kavramı, insan beyninin çok güç kavrayabilece­ği fizik ötesi bir meseledir. Ancak din, lüzumlu bir mües­sesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şu­rası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır..

…Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü var­dır. Bu değer ölçüsü ile herhangi bir şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur, biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin çı­karına. İslam çıkarına uygunsa, kimseye sormayın, o şey dinidir, eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı en son din olmaz­dı.

İslam dini akılcılığın, bilimin bulduğu ve geliştirdiği esas­lara ve bunlara uygulanarak toplumların yaptığı uygulama­lara karşı değildir, onları olduğu gibi kabul eder (s 227).

Bizi yanlış yollara sevkeden yaradılışlar, bilirsiniz ki, ço­ğu zaman din perdesine bürünmüşler sal ve temiz halkı­mızı hep dini kural sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din perdesi arkasın­daki kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. (s 235)

Nasıl ki, her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahiple­ri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin gerçek felsefesini ince­leyecek, araştıracak, bilimsel ve teknik olarak telkin kud­retine sahip olacak seçkin ve gerçek din ilim adamlarını da yetiştirecek yüksek öğrenim kurumlarına sahip olmalı­yız.

Cumhuriyet hükümetimizin bir Diyanet İşleri makamı vardır. Bu makamın müftü, hatip, imam gibi görevli birçok memurları bulunmaktadır. Bu vazifeli kişilerin ilim ve vazi­felerinin derecesi bilinmektedir.

Vazifeli olmayan birçok insanlar görüyorum ki, aynı kı­yafeti giymekte devam etmektedirler. Bu gibiler içinde çok cahil hatta okuması yazması olmayanlara rastladım. Özel­likle bu bilgisizler bazı yerlerde halkın temsilcisi imiş gibi onun önüne düşüyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum: bu tutum ve yetkiyi nereden almışlardır?’ (s. 236)

'Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mah­suplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki yol mede­niyet yoludur' (s.237).

'.. Atatürkçülük, Hazreti Muhammet tarafından açık­lanan İslam dinini, Hazreti Muhammet'in kurup başına geçtiği Arap ırkına dayalı İslam devletliden ayırmaktadır. Atatürkçülük, İslam dinini o bölgedeki medeniyet düzeyi­nin ve Müslümanlığı kabul eden insanların, özellikle Arap- İslam Devletinin kültür ürünü olan İslam medeniyetinden de ayırmaktadır' ıs.233).

Açıklanan ve aktarılan bilgilerden de anlaşılacağı üze­re, din ve vicdan hürriyeti sınırsız olmayıp bazı kanun ve kurallara tabidir. Sanığın Aczmendi tarikatı kurup tekke aç­ması ve liderliğini üstlenmesi kanunları ve toplumsal barışımızı ihlal etmesi demektir. Bu nedenlerle sanığın ve avu­katının, sanığın eyleminin din ve vicdan özgürlüğü çerçe­vesinde değerlendirilmesi ve beraatine karar verilmesi ta­lepleri kabule şayan görülmemiştir."

Sanığı altı ay hapis cezasına çarptıran Yargıç Metin Çetinbaş, ayrıca Aczmendilerin Elazığ ile Elazığ dışındaki tüm şubelerinin kapatılmasına, tekke merkezi olarak kullanılan taşınmaz malların da zoralımına (müsaderesine) 21.12.1995'te karar verdi.

Yargıtay 7. Ceza Dairesi de kararı 23.12.1996'da ona­dı

★★★

Okurlara: Genelkurmay’ın yayımladığı “Atatürkçülük" yapıtını edinmek isteyenler, bilgi için Genelkurmay Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı'na başvurabilirler. (Telefonu: 0 312/402 10 36).