"Çiftçiyi Topraklandırma” Yasası 11 Haziran 1945’te çıktı. Bunun çıkışı da "bayram" olarak yasayla benimsendi. 4760 sayılı “Toprak Bayramı" Yasası’nın 3 maddesi olduğu gibi şöyle:
“1. madde: Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun kabul edildiği 11 haziran tarihini takip eden pazar günü her yıl Toprak Bayramı olarak kutlanır.
2 madde: Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
3. madde: Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür'’.
Bu yasa da, 15 Haziran 1945'te çıkıyor. Aynı gün Cumhurbaşkanlığına tezkere yazılıyor; Cumhurbaşkanı gelen tezkereyi aynı gün onaylıyor, geri Başbakanlığa geliyor. Bayram olması için her şey tamam değil mi?
Çocukluğumda bu bayramın kutlanışını anımsıyorum. Çiftçilerin bayramıydı bu. Onların toprağa kavuşmasının bayramı. 1950 yıllarına gelinip de, DP iktidara geçince, bayram unutturulmaya çalışılıyor. DP'nin kurucularından Adnan Menderes, 1945'te “Çiftçiyi Topraklandırma" Yasası'na karşı çıkmış. Menderes, toprakları elden çıkacak, köylüye gidecek diye mi korkmuş olmalı? Komisyonda tasarının bazı maddelerine karşı çıkıyor. Genel Kurul'da, görüşlerini savunurken özetle şöyle diyor:
"... Büyük toprak mülkiyetinin hâkim ve şayi olmasından ve çiftçinin büyük bir kısmının topraksız veya tamamen proleteryalaşmış bulunmasından büyük ıstıraplar çekmiş memleketler çok görülmüştür. Bu gibi memleketlerde toprak dağıtma davası hakikaten zirai kalkınmanın ve sosyal barışıklığın ön planda gelen problemidir. Halbuki bilmûnasebe arzettiğim gibi Türkiye'de manzara bu değildir.
... Çiftçinin teknik bilgi ve aletle teçhizi, zirai kredi meseleleri, temiz ve iyi tohum, iyi cins hayvan vesair meseleler Cumhuriyetin yirminci yılında dahi henüz üzüntü halindedir...".
Menderes, söz üstüne söz alır, O da, zamanın tek partisi CHP Milletvekilidir. Kimi tarihçiler, Menderes'in bu yasaya karşı çıkışının, DP'nin doğuşu olduğu kanısındadırlar.
Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’na karşı çıkan Adnan Menderes, 1950’den sonra, “Toprak Bayramı”nı kutlatır mıydı? Unutturdu.
Bugün 15 haziran, unutturulan Toprak Bayramı! Topraksızlara kutlu olsun!
Unutturulan Toprak Bayramı ile kapatılan Köy Ensütüleri'nin yakın ilişkisi var. Birini unutturan, öbürünü kapatıyor. Köy Enstitülerinde söylenen “Ziraat Marşı” gerçekte, çiftçinin, köylünün de marşı. Behçet Kemal Çağlar yazmış, Adnan Saygun seslendirmiş. Marş şöyle
“Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine/Milletin her kazancı milletin kesesine/Toplandık baş çiftçinin, Atatürk'ün sesine/Toprakla savaş için ziraat cephesine.
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz/Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
İnsanı insan eden ilkin bu soy, bu toprak/En yeni aletlerle en içten çalışarak/Türk için yine yakın dünyaya örnek olmak/Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak.
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz/Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.
Kuracağız özyurtta dirliği, düzenliği/Yıkıyor engelleri ulus egemenliği, /Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği,/Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği.
Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz/Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz”.
Köy Enstitüleri’nin yıkılış hazırlıklarını, Kinyas Ağa(Kartal), eski CHP parlamenterlerinden Sabri Tığlı'ya, 1958 yılında şöyle anlatmış.
— Köy Enstitüleri kapatılması da devam etseydi, doğuda "Kürtçülük" kalmazdı. Doğunun en kültürlülerinden biri bendim, Rusya'da Harp Akademisi'nde okumuştum. Öbürleri bilgisizdi. Bir de Kasım vardı(Küfrevi). Köy Enstitüleri, benim köyümden çocuğu alıp tarih bilgisi veriyor, dili öğretiyor. Köye dönen çocuk, Türkçe konuşuyor. Köylü artık ağayı değil, öğretmeni dinlemeye başlıyor. Ben bile içime sindiremedim. Sistem çok iyi bir sistemdi, fakat bizi rahatsız ediyordu. Ağalığın gücünü kırıyordu...
Kinyas Ağa’nın bir ara Menderes'le arası açılır, onlar Van'da CHP adayı Ferit Melen’i desteklerler. Ama, plan tutmuş. Köy Enstitülerinin kapatılması kararlaştırılmıştır.
Talip Apaydın, "Köy Enstitüsü Yılları" yapıtının sonunda şunları yazar.
"...Evet bu destanlık bu romantik çalışma sekiz-on yılda olup bitti. Suyunu kesip kurutmasalardı, o bahçe daha genişletilseydi, bütün yurdu, bütün köylüyü içine alsaydı, bu yurt şimdiye belki baştan başa bir okumuş insanlar bahçesi olacaktı. Koca Bahçıvanın (Tonguç'un) asıl düşü oydu. Yirmi Köy Enstitüsü kırk bin köyün çekirdeği idi. Oraya doğru gidiyorduk. Elektriksiz köy, susuz kır, işlenmemiş kafa, yontulmamış gönül kalmayacaktı. Bu ülke baştan başa aydın insanların, çalışkan insanların ülkesi olacaktı. O zaman, Atatürk'ün özlediği 'Çağdaş uygarlığın üstüne çıkmış Türkiye' kurulacaktı. Ama gericilerin ağır bastığı yerde hangi iyiniyet toza dumana karışmamıştır? Hangi ışıklar söndürülmeye çalışılmamıştır?
Başbakan Turgut Bey, bugün Güneydoğuda GAP uygulamalarını inceleyecek, konuşmalar yapacak. Toprak reformu yıllardır savsaklandı, uygulanamadı. Toprakları sulamak için, yeni barajlar kuruluyor. "Efendim, buraları sulayalım, reformu sonra yaparız!" diyemezsiniz. Sulamadan önce yapamadığınızı, sulamadan sonra hiç yapamazsınız! O topraklarda köylü, topraksız köylü yine ırgat olarak çalışacak, GAP da, sakat uygulandığı ileri sürülen, Seyhan projesinin durumundan kurtulamayacak.
Dün Süleyman Bey'in İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesinin konuğu olarak Dedeman Oteli salonunda GAP'la ilgili konuşmasını dinledim. Salon çok kalabalıktı. Süleyman Bey terliyordu. Eski DSİ Genel Müdürü'nde -Süleyman Bey'de- barajlar konusunda bir susamışlık vardı. Teknik ayrıntılarda geniş bilgi verdi; olayı, büyük ölçüde “mühendislik" olayı olarak görüyor, “bakın, bu dediklerimi Turgut Bey bilmez" demek istiyor gibiydi. Konuşmadan sonra bir dinleyici sormasa, belki "toprak reformu"na hiç değinmeyecekti "Reform çok kullanıldı, sonra kullanılmaz oldu!" dedi. Süleyman Bey’e göre Urfa'da toprak reformu yapılmış, Diyarbakır'da ise, yasa maddesini Anayasa Mahkemesi iptal ettiğinden yapılmamıştı. “Toprak Bayramı" gibi "toprak reformu" da unutulmuş muydu?
15 Haziran 1986, Cumhuriyet