Turgut Bey, Ameliyat Olmadı mı?..

Erzincan Cezaevi’nden, Selçuk Hazinedar’dan şu telgrafı aldım:
“Mustafa Ekmekçi, Cumhuriyet Gazetesi - Ankara,
Büyüğümüz, onurumuz, her şeyimiz, varlığımız, kardeşimiz, anamız, ablamız Didar Şensoy, bizi onulmaz acılara boğdu. Adı, onurdu, sevgiydi. Her zaman sevgiyle, saygıyla anacağız. Yüreklerimizde yaşayacak her zaman, rahmetle anacağız. Makamı cennet olsun."
Bir telgraf da Diyarbakır Özel Askeri Cezaevi'nden Salih Kubat, Didar Şensoy ailesine verilmek üzere çekiyor, şöyle diyor:
"Didar Şensoy'un verdiği kavgada, ölüm haberini gazetelerden öğrenmiş bulunuyoruz. Ailesine ve üyesi bulunduğu TAYAD ve İnsan Hakları Derneği üyelerine başsağlığı diliyor, olayı protesto ediyoruz..."
* * *
Yaşam bir başka yönde sürüp gidiyordu. Halkoylaması sabahı, Menekşe sokaktaki Yenişehir Hamamı'nın kesecisi kemikkıran Kasım Karadağ, yasakların kalkması için "evet" oyu verirken, aynı hamamın kesecilerinden Selahattin "hayır" oyu verip, işlerinin başına geliyorlardı. Karadağ'a, “palabıyık" da diyorlardı. “Kemikkıran" adı, iyi masaj yapmasından geliyordu. "Kemikkıran" adını da Teoman Erel, bir yazısında yazmış. Kasım böylece üne kavuşmuştu! Kasım'ın amcaoğlu Serhat da, Kasım gibi güreşçiydi, hem de o güreşi bırakmamıştı, hâlâ güreşiyordu. Kasım güreşi bırakmış, kesecilikte karar kılmıştı.
Hamamdaki iki keseciden birinin "evet" birinin "hayır" oyu vermesi düşündürdü durdu. Çankaya'da oy vermeye giderken, sokağı süpüren bir çöpçünün de, "hayır" diye bağırması ilginçti.
Hemen çok evde tartışmalar vardı; karısı "hayır" oyu verirken, kocası "evet" oyu veren evler mi, daha neler, neler? Ülkü Özen, "çekimser" oy vermeyi düşünüyordu; Haldun Özen "evet", kendi aralarında tartışıp duruyorlardı. Emrecan, daha ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordu. Hiç ilgili değilmiş gibiydi. Pazar sabahı annesine:
— Anne, iyi düşün! dedi, Turgut Özal'ın işleri bizi ilgilendirmez!..
Erdek yöresinden gece haberler geliyordu; Erdek köylüleri, “demokrasi için evet'ten yana"ydılar. Güneydoğudan gelen haberler ilginçti…
Turgut Bey’in pazar günü, daha oy sayımı bitmeden, saat 17.00'de basın toplantısı yaparak, erken seçim tarihi açıklaması, yasalara aykırıydı. Yasaklar sürüyordu, ama duramamış, gazetelere saat 17.00’den önce telefon ettirerek, 17.00 sıralarında basın toplantısını gerçekleştirmişti. Buna benzer bir olay, 1957 seçimlerinde olmuş; İsmet Paşa, bunu yapan DP iktidarının canına okumuştu. Menderes'in "Allah o seçim gecesini bir daha göstermesini" dediği 1957 seçimi… Yakın geçmişte, Houston'da kalp ameliyatı geçiren Turgut Bey, bir erken seçime -hemen- nasıl gider? Yoksa, Houston'da ameliyat olmadı mı?
Turgut Bey’in "erken seçim" kararı, hinthorozu Erdal Bey'i hemen hemen hiç şaşırtmadı. Karadeniz yöresindeydik, Turgut Bey, Yalçın Doğan’a, “erken seçim düşünmediğini" söylüyor, en erken seçimin 1988 haziranında, normal olarak da, 1988 güzünde yapılabileceğini belirliyordu. Erdal Bey, "Tamam diyordu, Turgut Özal erken seçime gidecek. Çünkü, ne diyorsa aksini yapar!"
Erdal Bey, bunu kaç kez yineledi; bir bildiği mi vardı, yoksa kestiriyor muydu?
"Evet" oyları yanında, "hayır" oylarının küçümsenmeyecek oranda oluşu göze çarpacak biçimdeydi Çok kişinin morali bozuluverdi doğrusu. Konunun bir "halkoylaması" olduğu gerçeğinden uzaklaştırıp, bir Özal - Demirel kavgasına dönüştürülmesi yanlış mıydı? Basın, taa ötelerden beri Süleyman Bey’i tutmadı Bülent Bey'i de tutmadı. Demokrasiden yana davranışları görenler, bunu kendilerine yonttular, bu yanlıştı...
Daha önce de "Ankara Notları"nda yazdım, "Hayır çıkarsa yasaklılar yaşadılar!" diye. Çünkü, "evet" oyları önce onları bitirecekti. Arkasından Turgut Bey'i. 12 Eylül'ün son ayakta kalan partisi, daha çok ayakta kalamazdı. Bir de “evet" oylarında “hayır", "hayır" oylarında "evet" düşüncesi vardı. Bir karmaşaydı; gözlediğim kadarıyla...
Didar Şensoy'un ölümünün, ‘evet’ oylarının kıl payı kıpırdamasında rolü olmuş muydu? "Kararsız" ya da "boşverici" aydınlardan kiminin oylarını etkilemiş miydi, Didar Hanım’ın böyle ölümü? Oran ne olursa olsun, kıl payı “evet"le de olsa, yasakların kalkmış olması, demokrasi açısından büyük aşamadır, büyük gelişmedir. "Evet" oyu verenler daha çok, sabahladılar dün. "Çekimser" verenler, vurup kafayı yattılar. “Çekimser”lerle, “hayır”cıların, “demokrasi”yle bir dertleri yok muydu? Tüm olanaklarıyla savaşa giren ANAP iktidarının da, şapkasını önüne koyup, değerlendirmesi gerekir durumu…
Bitlis'te Kâmran İnan'ın, Erzurum'da İsmail Hakkı Yıldırım'ın Süleyman Bey'e karşı giriştikleri savaşım, başarılı oldu! Turgut Bey’in, demokrasiden, insan haklarından hiç dem vurmadan, "Eskiyi istiyor musunuz?" biçimindeki soruları da etkili oldu kuşkusuz.
Bu halkoylaması, bir şeyi de ortaya çıkardı; kılpayıda olsa, laikliğe aykırı bir düzen özlemi, Atatürk devrimlerine karşı bir istek, böyle yüz-geri edilebilecekti.