Yüzyıl yazarlarından Turan Dursun'un ölüsü, dirisinden güçlü çıktı. Öyle olacağı bilinen, bir gerçekti. Doğruları söyleyenler, öyle olurlar. Ölüleri, dirilerinden güçlü olur. Turan Dursun'la tanışma olanağı bulamadım. O, İstanbul'dan yazıp çiziyordu. 25 ağustosta imzalayıp, yolladığı "Kulleteyn" adlı kitabına “Sn.Mustafa Ekmekçi’ye saygı ve sevgilerle" diye yazmış "2000’e Doğru’ da, sonra "Yüzyıl "da çıkan yazılarını sürekli okurdum. Cemal Süreya’nın yazılarını da. Cemal Süreya öldü. Turan Dursun öldürüldü. Turan Dursun, kanımca şimdi, yaşamaya başlıyor asıl. Onu tanımayanlar, daha iyi tanıyacaklar şimdi. Muammer Aksoy'un, Çetin Emeç'in, Abdi İpekçi'nin ölüleri, dirilerinden daha güçlü çıkmadı mı?
Düşünceye, silahla karşı çıkıp, onu cezalandıracaklarını sananlar, aptallar bilmezler ki asıl cezalandırdıkları kendileridir, sakat, yanlış yollarıdır. İnsanlara kuşkuyu öğretenler, cezalandırılır mı hiç? Turan Dursun, yurt dışına, Almanya'ya gitmeye hazırlanıyormuş; çağrılar almış, konuşmalar yapacakmış Avrupa’da. Gericiliğin fokur fokur kaynadığı yer oraları. Türkiye'de yuvalanamayanlar. Avrupa'lardaki özgürlük havasından yararlanarak döküyorlar zehirlerini. Onların foyalarını ortaya çıkarmak için Turan Dursun gibi yürekli, bilgili biri gerekliydi. Yazık! Oradakiler de buradakiler de yoksun kaldılar Turan Dursun gibi bir beyinden.
“Yüzyıl'ın son sayılarından birinde, “Domuz eti" konusuna değiniliyordu. Şöyle deniyordu "Mustafa Ekmekçi, Cumhuriyetteki köşesinde yıllardır duruyor bu konunun üzerinde. Bütün bilimsel verileri ortaya döktü. Sonuç, Türk milletinin domuz etiyle beslenmesi halinde kazançlarının uzun bir listesi!.. Beslenme ve metabolizma uzmanı Dr. Üstün Korugan da üzerine basa basa domuz etinin protein ve “B” vitamini açısından yararlı ve besin değeri yüksek bir et cinsi olduğunu söylüyor ve "Domuzda parazit olduğu söyleniyor. Hangi hayvanda yok ki" diye de ekliyor. Dergimizin yazarlarından Turan Dursun ise başka bir boyutuna değinerek İslamiyet ve Yahudilikte domuz etinin "haram" ilan edilmesinin, puta tapıcılık dönemlerinden kaldığını vurguluyor. Domuzun aslen bir "Totem" hayvanı olarak kabul edildiğini, "yasak”ın nedeninin buralardan kaynaklandığını belirtiyor Dursun. Sahi, Hintliler, inek etinin hangi zararları üzerinde duruyorlar acaba?" (Yüzyıl,26 Ağustos 1990, sayı: 4)
Aynı sayıda, Turan Dursun, Suudi Arabistan’daki Amerikan askerlerine değinerek “Efendi ‘Tanrının Evi'ni melekler mi kâfirlerin uçakları mı koruyacak?” diye soruyor; yazısının sonunda da şöyle diyordu:
"Muhammed bir 'hadis'inde şöyle der:
Medine'nin kapılarında ve giriş-çıkış yerlerinde melekler vardır; Medine'ye ne tâûn (veba salgını), ne de deccal, girebilir."
Ve yine Muhammed şu açıklamayı da yapıyor:
"Hiçbir belde (ülke) yoktur ki DECCAL orayı çiğneyecek olmasın. Mekke ve Medine, bunun dışında yalnızca. Medine'nin her kapısında, her giriş ve çıkışında sıra sıra olmuş melekler vardır. Bu melekler orayı korurlar…”
Muhammed'in bu tür açıklamaları ve inanırlarına güvence vermeleri sürüp gider. Ve şimdi Müslümanlarsa birer “deccal" sayılan “kâfir'lerin askerlerini görüyoruz sözü edilen "kutsal beldeler”de "Deccal uçaklarını da 'sema'larında.. Hadislerde bildirilen şu "koruyucu melekler nerede" diye sormaz mısınız?"
Sen misin soran? Yedi el kurşun atıp, tarıyorlar Turan Dursun'u.
İnanç özgürlüğünden söz edenler, onu düşünce özgürlüğüyle bir tutarlar. Yanlıştır. İnanç özgürlüğünden anladıkları, “Benim inandığıma inanmayanlar, yaşatılmazlar!" demektir. Sıkmabaşlar, "Başımı örtmenin nedeni, inancımdandır efendim, onun bir simgesi” derler, yalandır. İnanç özgürlüğü, başka inançlarda olanlara da inanmayana da özgürlük demektir. Hani, nerede? Turan Dursun, gerçek bir kahramandır!
Turan Dursun öldürüldüğü gün. Torbalı'ya geldim Torbalı'nın "2. Güz Etkinlikleri" vardı. Geçen yıl, ilkinde bulunmuştum. Geçen yıl, "Basın ve Gülmece"ydi, bu yıl "Çevre ve Gülmece" konusu. Gelecek yıl, bakalım ne olacak? 7 Eylül, Torbalı’nın kurtuluş günü. Belediye Başkanı Ertan Ünver, bu yıl şenlikleri 6 eylülde başlattı. Günlerden perşembeye denk düşüyor. Gelecek yıl, perşembe bir gün önceye, 5 eylüle mi denk geliyor? Perşembeyi şaşırmıyor Başkan Ünver.
Savaş çığlıklarının atıldığı, suratların asıldığı sıra bir yolunu bulup, ne yapıp edip "gülmece”yi yakalamaya çalışmak, ilginç.
Torbalı "gülmece" şenliklerine gelenler, yoğun günler yaşıyorlar. İlk gün, TRT, Ertan Ünver'in konuşmasını, radyodan yayımlarken ham hum şaralop kesiverdi; Ertan Ünver, tam “barış"tan söz ettiği sırada oldu bu kesmece. Açılış sırasında, yakın, uzak ilçelerden belediye başkanları gelmişlerdi. Gelenlerden kimileri şöyle:
İsmail Hakkı Süren (Mordoğan}, Efem Çalış (Seferihisar), Kâmuran Cevizci (Gümüldür), Mahmut Şentürk (Menderes- Cumaovası), Vedat Filiz (Yazıbaşı), Cihan Türsen (Karşıyaka), Hakkı Ülkü (Aliağa),Osman Özgüven (Dikili), Konak Belediyesi Sanat Danışmanını yollamıştı: Gülseren Alçı, Şeref Bakşık da eşiyle gelmişti Torbalı ya "Çevre ve Gülmece" toplantılarını izlemeye.
Perşembe günü, açılıştan sonra sergiler gezildi. Prof. Dr. Recep Meriç, Dr. Şadan Gökovalı'yla birlikte, konuklara "Metropolis Antik Kenti ve Anatanrıça Mağarası”nı gösterdiler "Gülmece ve Araçları" konulu söyleşide Şener Kökkaya, İsa Çelik, Doç. Ünsal Özünlü, Onur Şenli vardı.
"Çevre ve Teknoloji" konulu toplantıyı Jülide Gülizar yönetti. Prof. Dr. Nafiz Delen, Ahmet İsvan, Talip Sepici ile Prof. Dr. Orhan Uslu konuştular. İkinci günü, 7 Eylül cuma günü, "Kurtuluş Şenlikleri" vardı. Bu, çocukların gösterileriyle geçti. Kaymakam Suat Ergünük Caddesi açıldı. Reha İsvan, Bakraç’ta , "Gülmece ve Politika" konusunda yalnız konuştu. Bedri Koraman gelmemişti. Açılışlarda bulunup, açış konuşması yapan ilçe kaymakamı Bekir Ergök’le, Torbalı Garnizon Komutanı Binbaşı İbrahim Akpınar'ı açık oturumları, konuşmaları izleme sırasında göremedim. Dikili’deki etkinleri destekleyen Kaymakam Hayati Soylu'yla, Emniyet Amiri Çetin Yıldı'ın Dikili’den sürülmeleri, kimi kaymakamları, emniyetçileri de yıldırmış mıdır? Dilerim, öyle olmamıştır! Başka nedenlerden gelememişlerdir toplantılara. Kaymakamın, perşembe günkü konuşması ilginçti oysa. Torbalı şenlikleri dolayısıyla, İzmir'den bol sayıda güvenlik görevlisi -polis- gelmişti. Beylik giysilerle, siviller karışık. Onlar da oturup kuzu kuzu dinlediler eleştirileri, konuşmalar. Ses, saz sanatçılarının izleyicileri kalabalıktı; 2500 kişiyi buluyordu. Oysa, açıkoturumları, konuşmaları izleyenler yüz kişiyi bulmuyordu, onun da yarısı güvenlik görevlisi mi ne?
9 Eylül 1990, Cumhuriyet