Toprak Müsteşarlığında İmza Fişi Düzeniyle «Mesai» Başlatıldı

Toprak Reformu Müsteşarı Orhan Türköz'ün genelgesi kuruluşta çalışanların odalarına dağıtıldı. Herkes başına ne geleceğini adına gelen bir mektupla değil, böyle genelgelerden öğreniyordu bir süreden beri. Odalardan sesler geliyordu:
— Aaaa ben nakledilmişim!..
— Benim işime son vermişler!
— Ben de emekliye ayrılmışım.
Yeniden göreve alınanlardan, alınacaklara dek bu genelgelerde yazılıyordu. Müsteşar öyle herkese mektuplar yazacağına bir çırpıda, bir genelgede işi çözümleyebiliyordu.
Müsteşar her şeyden önce disiplin istiyordu. Yalnız ufak memurlar için değil, Genel Müdür Yardımcıları ve Genel Müdürler için de imza fişleri koydurmuştu. Sabah imza fişleri, akşam yine imza fişleri ..
— 8:30'da bütün memurlar ve şefler işlerinin başında olacak. Genel Müdürlere 5 dakika tolerans. 8:35 de Genel Müdürler de imza fişlerini imzalayıp bana getirecekler.
Özellikle sabahları ortalık savaş alanına dönüyordu. Çok kez memurlardan önce Genel Müdürler imzalıyordu fişleri.
Bu imza sistemini kim icat ettiyse gerçekte tembelin birisidir. Hiçbir zaman yararlı olmayan bir baskı, bir terör sistemi.
İmzayı atabildikten sonra kimse oturup işle - güçle uğraşmıyordu da ondan.
Hiçbir memura izin yoktu. Herkes işinin başında olmalıydı. Sonra bakıldı, izin bir yasal haktır verilmesi gerekir.
— Herkes tarihine kadar
15 gün izin yapsın. Sonra herkes gelsin, marş maaarrşş
Müsteşarlıkta böyle özlük işleriyle uğraşmaktan kimse toprak reformuna bakmıyordu.
Doktora sıkı sıkı tembih etmiş, kimseyi hastanelere sevk etmemesini istemişti. Böyle yerlerde daire doktorları genellikle dahiliyeci, yani iç hastalıkları uzmanı olurlar. Ama uzmanı olmadıkları konularda da memuru hastaneye gönderirler.
Başvuran memurlara doktor şöyle kuşkuyla bakıyor, soruyordu:
— Neyiniz var?
— Gözlerimden rahatsızım efendim.
— Gelin şöyle açın gözlerinize bakayım...
Bayan memurlar geliyordu iç hastalıkları uzmanı olan daire doktoruna. Hastaneye gönderilmelerini istiyorlardı.

— Sizin neyiniz var?
— Benimki nisaiye efendim. «Kadın hastalığı yani»
— Soyunun uzanın şuraya bakayım.
Bakmaya kalkıyordu.
Müsteşarı komando eğilimli olunca. Müsteşarlığa komandoların doldurulup doldurulmadığını yazmadım. Araştırayım onu da yazarım.
MSP'li Bakana bağlı Küçük Sanatlar Dairesi Başkan Yardımcısı İsmet Bey'in telefonu çaldı. İsmet Bey telefonu ağzına götürürken konuştu:
— Esselamünaleyküm.. Bir şeyler konuştular. Telefonu kapatırken sözü bağladı:
— Aleykümselâm..
İsmet Bey ve öbürleri de alo yerine kullanıyorlardı bu selamünaleykümü. Kapatırken de aleykümselam.. Hani okurlardan MSP'lilerle telefonla konuşanlar olabilir diye yazıyorum bunları. Öyle «Günaydın, alo» filan yok. Selamünaleyküm, aleykümselam..
MSP'lilerin bulundukları Bakanlıklarda memurlar yöneticileri sakallarıyla yahut sakalsızlıkları ile de daha kolay tanıyıp anlatabiliyorlar arkadaşlarına:
— Bayındırlık Bakanı Fehim Adak sakallı. Müsteşar Muammer Bey sakalsız. Yapı İşleri Genel Müdürü Mehmet Bey sakalsız. Yardımcısı Mustafa Bey sakallı. Müsteşar Yardımcısı sakalsız. Yapı İşleri Bölge Müdürü sakallı.
Bayındırlık Bakanlığında hemen çok yerde olduğu gibi bir «Mescit» de yapıldı. Mescit tam Yapı İşleri Genel Müdürü sakalsız Mehmet Bey'in odasıyla helaların arasında..
MSP'lilerin kim demiş partizanlık yapmadıklarını. Partizanlık yapmasalar bu kadar sakallı dolar mıydı Bakanlıklara.
Sakal makal da bıyık desin? Erbakan'ın «Modernize edilmiş badem bıyıkları» olduğunu yazmıştım. Gazeteci arkadaşım Cahit Albayrak taa Balıkesir'den bıyıkların listesini yollamış. Necmettin Bey'in bıyığı meğer «Pıypıtık bıyık» türüne giriyormuş. Ben anlamıyorum bıyıktan.
Gıda Tarım Bakanı Korkut Özal'ı 1958'lerden önce tanıyanlar, şimdi çok şaşırırlar. O yıllarda Elâzığ gibi kentlerde o balo senin bu balo benim hiç kaçırmaz dolaşırmış. İyi de kavalye imiş ileri sürüldüğüne göre, İçki mi, bulduğunu içer elbet. Bir ara Amerika'ya gitmiş. İşte ne olmuşsa Amerika dönüşünde olmuş. Eşini sıkmabaş başörtülerine sarmış. Evinin dairesinde haremlik - selamlık. Kafes...
CHP - MSP ortaklığında bu denli ortaya çıkamıyorlardı belki de.. Süleyman Bey döneminde gemi azıya almalarından daha doğal ne var? Bulgar Devlet Konseyi Başkanı ve Komünist Partisi Sekreteri Todor Jivkov'la görüşmezden bir gün önce cuma namazına gidip gazetelerde resmi çıkan Süleyman Bey, aslında din sömürücülüğü yapmıyor muydu? Süleyman Bey'in bunu yaptığı ülkede Necmettin Bey yapınca suç mu oldu?
Ama politika kulislerinde söylendiğine göre Süleyman Bey'in tepesi Senato seçimlerinden sonra atacakmış iyice.
— Ecevit haklıymış. Bu MSP ile çalışılmaz, diyecekmiş.
İsmet Paşa sağ olsaydı, uzun bir «Hadi canım sen de» çekerdi buna.. Ama neden olmasın Kendini toparladığını, MSP'ye güneydoğularda olduğu gibi oy kaptırmamak gerektiğini sezdiği an bozar ortaklığı. «Hadi seçime gidelim» der. Bitmiş tükenmiş, umut olmaktan çıkmış Süleyman Bey'e seçim ne yapar, iktidar ne yazar, o da ayrı konu...
Devlet kadrolarını şimdiye değin görülmemiş biçimde bölüşmüştür cepheciler. TRT'de en kötü programlar. Her kuruluş bir arpalık durumuna getirilmiştir.
Atamalar, nakiller «Çıkar»larla çok yakından ilişkili.
Ne Anayasadan, ne yasalardan çekindikleri var.