Tepelerde Olup Bitenler!..

Ziya Paşa'nın şiirleri arasında “terkib-i bent"leri ne ilginçtir. Birkaçını yazmak istedim bugün şöyle:
“Her şahsı harim-i hakka mahrem mi sanırsın / Her taç giyen çulsuzu Ethem mi sanırsın? / Dehri arasan binde bir adem bulamazsın / Adem görülen harları adem mi sanırsın?" (Har; eşek demek.)
“Pek rengine aldanma, felek eski felektir / Zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir."
"Allah'a sığın şahs-ı halimin gazabından / Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir."
"İman ile din akçedir erbab-ı gınada / Namus-ü hamiyyet sözü kaldı fukarada" (Erbab-ı gına: Zenginler arasında anlamına).
"Bed asla necabet mi verir hiç üniforma / Zerdüş palan vursan eşek yine eşektir.” (Üniforma hiç, kötü soyluya soyluluk mu verir, altın kakmalı palan vursan, eşek yine eşektir.)
“İkbal için ahbabı siyaset yeni çıktı / Asiyab-ı devleti bir har da olsa çevirir." (Büyüklük arkasında koşmak için, eşi dostu koruma yeni çıktı / Devlet çarkını bir eşek de olsa çevirir... Ziya Paşa da bir "eşek" diyor, bir "har” diyor. Şunu halkın diliyle söylese yal)
Adalet Bakanlığı’nın üst düzeyinde bürokratlar arasındaki kapışmalarla, çekişmelerin kamuoyunda geniş yankı uyandıracağını sanıyorum. Bunun bir ölümle sonuçlanması, ayrıca düşündürücüdür. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdür yardımcılarından Muammer Coşkun'un ölümünün yankıları sürüyor. Bakanlıkta, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Atila Bengü'nün tutumu, davranışı izlenmeye değer.
Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'yla müsteşarı Arif Yükselt in arası doğrusu hiç iyi değil. Sürekli sürtüşme halindeler. Oltan Sungurlu, gazetecilere verdiği yemekte şöyle demişti:
Bakanlıkta ben hiçbir şey yapamıyorum. Bakanlar Kurulu'na da sözüm geçmiyor. Ne desem aksini yapıyorlar!
Bir gazeteci takıldı:
Efendim, o zaman siz "141-141 kalkmasın” deyin, belki kaldırırlar! (Kahkahalar)
Bakan öyle diyor, ama bakanın etkisizliği öncedendi, şimdilerde Müsteşar Arif Yüksel'in sözünün geçmediği söyleniyor. Müsteşar Arif Yüksel yokken Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Atila Bengü'nün kararnamesi çıktı. Müsteşar Arif Yüksel. Köşk’e, Çankaya'ya koştu. Yetişemedi. Atila Bengü’nün APK kurulundan, yanı kızaktan Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne atanması için üçlü kararname gerekiyordu. Müsteşar yokken bu hazırlandı. Durumu öğrenen Müsteşar Arif Yüksel, Hacı Turgut Bey'e vardığında iş işten geçmişti. Turgut Bey:
Geç kaldın, imzaladım gitti! dedi. Ne bileyim Arif?
Üzüntüsünden öldüğü söylenen Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdür Yardımcısı Muammer Coşkun, bakanlıkta dürüstlüğüyle tanınırdı. Cezaevlerine personel alınacağında sınava girenlere din soruları sorulmasına içerlemiş eşine:
Biz, laik bir ülkeyiz. Böyle sorular nasıl sorulur? diye dert yanmıştı. Sınavı yapan kurulda Ceza İşleri Genel Müdür yardımcılarından Hüseyin Bey de (Turgut) vardı. O, imam hatip okulu kökenliydi, hukuk fakültesini sonradan bitirmişti. Kurulda birde Mutlu Bey vardı. Hüseyin Bey, sınava giren memur adayına soruyordu:
İkindi namazı kaç rekattır?
Mutlu Bey de (Aksoy) şöyle soruyordu:
Atatürk devrimlerini say.
Sınav kurulunda sınavı yapanlar çelişkiye düşünce Mutlu Aksoy doğruca Oltan Sungurlu'ya gitti.
Bakan Bey, ben bu durumda bu komisyonda kalamam. Adaylara dini sorular soruluyor, bana ters geliyor...
İşine gelmiyorsa ayrıl, çık komisyondan! yanıtını verdi Bakan Bey!
Atila Bengü, aslında “dinci" filan değildi; kimilerinin ileri sürdüklerine göre bunları gösteriş için yapmaktaydı. Atila Bengü, özellikle imam hatiplileri mi cezaevi müdürlüklerine atamak istiyordu? "
Atila Bengü’nün teröristlerden çok korktuğu söyleniyordu. Arabasına ayna mı yaptırmıştı? Personel Genel Müdürü'yken valilikten "çelik yelek" istemişti. Vali:
Arif Yüksel'e bir sorun dedi, böyle bir konu var mı? İstiyor mu?
Arif Yüksel kızmıştı:
Bu adam deli mi? Çelik yeleği ne yapacak? Bizi bakanlıkta rezil mi edecek? Kaç dilekçesi vardı?
Şoförüne tabanca istediğine ilişkin dilekçesi valilikle duruyor muydu?
Personel işlerinde genel müdür yardımcılarından Celal Paksoy vardı, Atilla Bengü, onun da emekli olmasına mı neden oldu? Celal Paksoy, şimdi Kahramanmaraş'ta savunmanlık mı yapmakta? Emekliliğini isteyip Kahramanmaraş’a mı yerleşmiş?
Muammer Coşkun, öldüğü için konuşamıyor, Adalet Bakanlığında çektiklerini anlatamıyor. Muammer Coşkun’un onurlu bir kişi olduğu söyleniyordu tanıdıklarınca. Kırıkkale Cumhuriyet Savcısı'yken Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğümde "tetkik hâkimi" oldu. Sivas'ın Suşehri'ndendi. 1941 doğumluydu. Eşi Gül Hanım, eczacıydı. İki yıl önce adli sicile genel müdür yardımcısı oldu. Adalet Bakanı Sungurlu'ya, Atila Bengü'nün "Gümüşhane dayısı" dediği günler, bakanın bakanlıktan ayrıldığı sıralara rastlıyordu.
Oltan Sungurlu, yeniden bakanlığa dönünce seçimden sonra herkesin imza yetkisini aldı. Müsteşarın, tüm genel müdürlerin. Atila Bengü'yü de Personel işleri Genel Müdürlüğümden kızağa APK Başkanlığıma. ANAP'lı milletvekilleri. Atila Bengü'nün imdadına koşacaklar, onu genel müdürlüğe getirmesi için bakana baskı yapacaklardı...
Atila Bengü'nün. Muammer Coşkun'un odasının kapısının kilidini kırdırtması, odasını iki kez değiştirtmesi, Muammer Coşkun'u çok üzmüştü. Bu üzüntüler, Muammer Coşkun’un yaşamının sonu oldu.
Cezaevlerinde açlık grevi yapanlar, sözüm sizedir: Alt kat hücrelerde yatıp açlık grevlerini sürdürürken tepenizde olup bilenleri bilin diye yazdım bunları. Boşu boşuna ölmeyin. Bizleri, sizleri kimlerin yönettiğini anlayın. Bırakın açlık grevini, yaşayın! Gelecek için yaşayın...