Tanilli’nin Mektubu - 2

Prof. Server Tanilli'nin yolladığı ikinci belge, Nihat Behram'ın Türkiye'de toplatılan yapıtlarıyla ilgili yazışmaları içeriyor. Kitapların toplatılması üzerine Tanilli, 'Türkiye Aydınlarıyla Dayanışma Girişimi" adına Avrupa’nın demokrat kuruluşlarına başvuruyor; yardım istiyor, Tanilli, Uluslararası PEN’ın Genel Sekreteri Alexandre Blokh'a, Londra'ya yazdığı mektupta şöyle diyor:
"Bundan birkaç yıl önce Türk hükümetince yurttaşlıktan çıkarıldığında durumunu size haber verdiğim, halen Kuzey - Ren Westfalya Kültür Bakanlığı Heinrich Böll bursu ile Almanya'da siyasal sığınmacı olarak yaşayan tanınmış şair ve yazanmız Nihat Behram’la ilgili yeni bir olayı size bildirmek isterim.
Geçen aralık ayı içinde Türkiye’de bu yazarın, bir hafta arayla iki kitabı birden yasaklandı. Yazarın “Yürekleri Şafakta Kıvılcımlar" adlı eserine, Devlet Güvenlik Mahkemesi Savalığı’nın sözlü emriyle, daha baskı sırasında polisçe el konuldu ve 15000 kitap matbaadan alınıp götürüldü. Yayıncısı ve iki çalışma arkadaşı altı gün süreyle siyasal poliste sorgulandılar. Bir hafta sonra ise yine aynı yazarın "İşkencede Ölümün Güncesi" adlı kitabının yeni basımına yayınevinde el konuldu ve 3300 kitap polisçe alınıp götürüldü.
Bu uygulama, yalnız bir tek kişi, Nihat Behram hakkında söz konusu olsaydı, özünde ne denli feci olursa olsun, sizi rahatsız etmekte -belki- tereddüt ederdim. Ne yazık ki bu örneklen arttırmak mümkün. Mahkemelerde yaptıkları savunmaları, kamuya duyurmak için kitaplaştırmaya giden kimi sanıklara da buna benzer işlemler uygulanmakta, yönetim, sanıkların -o pek doğal- haklarını baltalarken matbaacılara ve yayıncılara da gözdağı vermeye çalışmaktadır. Gorbaçov'un konuşmalarını içeren "Sovyetler Birliği Komünist Partisi 19. Konferans Belgeleri" adlı kitapta, komünizm propagandası yapıldığı gerekçesiyle, yayıncısına karşı dava açılıp 75-15 yıl arasında hapis cezası istendiğini söylersem, lütfen şaşmayınız!
Aslında bütün bu uygulamalar, Türkiye'de ilerici düşünce adamlarına ilerici başın ve yayına karşı uygulanan baskıların sadette bir parçasıdır. Ülkeyi yönetenler, Türkiye'de demokrasi olduğu izlenimini yaratmaya çalışmaktadırlar. Oysa Türkiye'de yaşanan gerçeği, yukarıdaki örneklerden de görüleceği gibi demokrasiyle uzlaştırmak mümkün değildir. Türkiye'de kitaba, düşünceye, ilerici sanat ve küttür adamlarına karşı reva görülen bu tür saldırılar, aslında tüm insanlık güçlerine yönelik bir suçtur. Bu suçu ve onun faillerini size duyururken onlara karşı çıkmada bizlerle dayanışma içinde olacağınıza ve bu doğrultuda -bizim için pek önemli olan- aktif çabanızı esirgemeyeceğinize inanıyorum. Size bütün kalbimle teşekkür ederken derin sevgi ve saygılarımı yolluyorum."
Dünya yazarlarının temsilcisi Alexandre Blokh, Prof. Tanilli ye verdiği yanıtta, Türk PEN'nin Başkanı Yaşar Kemal'in bu konularda gerekti girişimlerde bulunacağına inandığını belirtiyor.
Bütün bu yazışmalar olurken ben İbni Sina Sayrıevi’nde yatıyordum. 72 yaşındaki Savunman İbrahim Açan, bir cezaevinde kırk bir gün tutuklu kalmıştı. "Yargılanan Savunma" kitabının yazarı İbrahim Açan'la ilgili olarak DGM Savcısı, 27 nisanda esas hakkındaki görüşünü açıklayacak.
Savcı, iddianamesinde Savunman İbrahim Açan'ın 95 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasını istemişti.
Nihat Behram'ın yapıtlarına gelince; "İşkencede Ölümün Güncesi" kitabıyla ilgili yargılama DGM’de bitti. Nihal Behram, yurtdışında olduğundan onun devası ayrıldı. Kitabı yayımlayan "Yurt" Yayınları yöneticisi Unsal öztürk toplam beş buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sonra bu para cezasına çevrilerek 613.500 TL ödemeye mahkûm edildi. Nihat Behram'ın öbür kitabı, “Yürekleri Şafakla Kıvılcımlar - Cenk Çeşitlemesi" ise bir başka DGM Savcısı'nda, henüz onun iddianamesi hazır değil. Savcı, "Nihat Behram yakalandıktan sonra dava açacağını" bildirmiş Nihat Behram'sa yurtdışında. “Yüreklen Şafakta Kıvılcımlar 'Cenk Çeşitlemesi" basımevinde forma halindeyken basımevi polislerce basılarak toplanıp götürülmüştü. "Yurt Yayınları" yöneticisi Unsal öztürk, beş gün gözaltında kaldı. Unsal Öztürk, içeride kendisine herhangi bir kötü işlem yapılmadığını söyledi.
Nihat Behram'ın DGM'de yargılanıp mahkûm edilen 'İşkencede Ölümün Güncesi" İbrahim Kaypakkaya'yla ilgiliydi. "Yürekleri Şafakta Kıvılcımlar” kitabıysa, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı anlatıyordu.
PEN Kulübü Başkanı Yaşar Kemal’le konuştum, yasaklanan kitaplarla ilgili olarak ne yaptıklarını sordum; şu karşılığı verdi:
— PEN Kulüp olarak hiçbir şey yapamıyoruz. Daha PEN kurulmadı biliyorsunuz; aylar oldu, kuruluşumuza ilişkin onayı göndermedi İçişleri Bakanlığı, Kuruluşumuzu yaptık, başkanı var, ancak hiçbir faaliyetle bulanamıyoruz para toplayamıyor, üye yazamıyoruz. İçişleri Bakanlığı’ndan onay geldikten sonra kongre yapabiliyoruz, üye yazabiliyoruz. Başka çarem yok, bir basın toplantısı yapıp, mahkemeye başvurmayı düşünüyorum. "Türkiye PEN Kulübü" diye başvurmuştuk, bakanlıktan itiraz edildi; Rona Aybay'la birlikte, "PEN Kulüp"ü sildik, yeniden başvurduk, hâlâ bir yanıt yok. İki üç ayı çoktan geçti...
PEN Kulüp Başkanlığı'na seçilen Yaşar Kemal'e, çeşitli ülkelerdeki PEN kulüplerinden kutlama yazıları geliyor. Yaşar Kemal bunlara ne karşılık vereceğini kara kara düşünüyordu...