Tanilli Mektupları...

Federal Almanya'da Stuttgart Başkonsolosluğu, Alman İşçi Sendikaları DGB'nin Şube Sekreteri olan İsmail Kahraman'ı kısa bir mektupla Başkonsolosluğa çağırır. İsmail Kahraman, Başkonsolosluğa şu yanıtı gönderir
“25.11.1986 tarihli yazınızda, 'şahsınızla ilgili bir hususu görüşmek üzere aşağıda gösterilen gün ve saatlerde pasaportunuz ve nüfus hüviyet cüzdanınızla birlikte bizzat Başkonsolosluğumuza gelmenizi, beraberinizde bu yazıyı da getirmenizi en iyi dileklerimle rica ederim' diyorsunuz.
'Şahsınızla ilgili bir hususu görüşmek üzere' sözü benca anlaşılır ve açık bir anlam taşımıyor. Diğer bir deyimle, Türkiye Cumhuriyeti Stuttgart Başkonsolosluğu olarak siz, keza Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yurttaşını huzura çağırıyor, ama o yurttaşla hangi konu üstüne konuşma yapmak niyetinde olduğunuzu yazmıyorsunuz.
Bu ‘gizli' ve 'muğlak’ ifade, üzülerek belirteyim ki, demokratik hukuk devletinin bir yurttaşına reva göremeyeceği fevkalade bir kuşkulandırma, ürkütme, korkutma ve sindirme çabasından başka bir şey değildir. Bu nedenledir ki, hem sizin kıymetli zamanınızın ve hem de benim değerli zamanımın, hazırlıksız 'huzura çıkma' sebebiyle boşuna heba olmaması için, sizden, benimle hangi konu üstünde görüşmek ve bana hangi soruları sormak istediğinizi, Dünya İnsan Hakları Günü'nde kaleme aldığım bu mektubumla, tarafıma yazılı alarak duyurmanızı çok rica ederim. Soracağınız soruları bildiğim takdirde, yanıtları önceden hazırlayıp size getirmem olasıdır.
Ayrıca yadırgadığım bir başka husus da, DGB (Alman Sendikalar Birliği) gibi büyük bir emekçiler kuruluşunun adını doğru dürüst yazamayışınızdır. Çünkü siz, DGB yerine ’ABG' yazmışsınız. Hatta yazdığınız cadde adı bile yanlış! Stuttgart kentinde Willeleicher' diye adlandırılan bir cadde yoktur. Willelcher-Str, diye bir cadde vardır ve bu cadde on yıl boyunca, Hitler faşizminin Buchemvald adlı biriktirme kampında kalmış üstün bir işçi liderinin adını büyük bir gururla taşımaktadır. T.C. Stuttgart Başkonsolosluğumdan bu gibi ayrıntılara dikkat etmesini ve muğlak olmayan, açık seçik yazı yazmasını beklemek her yurttaşın doğal ve çağdaş uygarlık hakkı değil midir? En derin saygılarımın kabulünü rica ederim”
Stuttgart Başkonsolosluğu’nun çağrı mektubuna, işçi İsmail Kahraman’ın verdiği yanıt ile ders ilginçtir. İşçileri, “gel” deyince gelecek, ‘git” deyince gidecek birer “kul” ya da “köle” olarak görme alışkanlığından kurtulmak gerek. Daha önceleri, Strasbourg'ta işçilere verilen gözdağlarına değinmiştim. Prof. Server Tanilli, 26 Ocak 1907 günlü mektubunda özetle şöyle diyor
“Sevgili Ekmekçi,
Birkaç gün önce sana bir kartımla beraber, çeşitli belgeleri de içeren bir zarf postaya vermiştim. Arkasından Osman Ataman, senin mektubunla paketi getirdi. Bugün de telefonda sesini duydum. Şu satırları da, hemen sıcağı sıcağına, o senin de gördüğün 'İngiliz icadı' kürsüde, ayakta yazıyorum.
Önce kitaplara çok teşekkürler. Bu teşekkürü İletişim Yayınları'na da bildireceğim. Zaten programımda Mete Tunçay’a yazmak var. Bu teşekkürü sen, benden önce ilet lütfen. (Yakup Kadri'nin ‘Erenlerin Bağından'ını bulur ya da fotokopisini sağlayabilirsek, güzel olur. Onu, bizim Melikoff, Fransızcaya kazandırmak ister)
Ahmet Arif, beni ve Melikoff’u onurlara garketmiştir. O da, ben de ilk fırsatta yazacağız. Sen duygularımızı bizden önce dile getir kendisine.
Kartımda yazdığım ve telefonda da belirttiğim gibi, yazıların buralarda büyük ilgiyle karşılandı. Türkiyeli emekçiler ayrıca sevindiler; çünkü onların, Türkiye'de basına pek yansımamış, yansıyamamış sorunlarını dile getiriyordun. Ne denli hoşnut olduklarını bana da bizzat açıkladılar.
Hasan Esat Bey'in (Işık) zarafeti ve aydın kişiliğinin örnekleri saymakla bitmez. Anlattıkların, sadece birer örnek. Melikoff da, daima sitayişle bahseder (övgüyle söz eder) kendisinden. Benim ise, sevgimin yanı sıra pek derin bir saygım vardır kendisine. Türk hâriciyesinin yüzakı olan kişilerdendir. Ne yazık ki sayısı da fazla değildir o örgütte. Tıpkı 'Seyfiyye'de (Silahlı Kuvvetler'de) olduğu gibi!”
Prof. Tanilli’nin istediği “Erenlerin Bağından”ı, Leman Karaosmanoğlu'ndan sağlayıp gönderdim. Şimdiye almış olmalı…
Tanilli, gözlediğim kadarıyla, Avrupa'da dert babasıdır, bir Markopaşa'dır Avrupa'nın dört bir yanından sorunlar ona gelir, çözüm istenir. Tanilli, Türkiye aydınlarıyla dayanışma girişimi adına çabalarda bulunur. Oralarda övünç duyulacak, saygın bir yeri var
Bir süre önce Tanilli, yurttaşlığı yitiren ozan Nihat Behram için PEN Kulübü Uluslararası Yazmanı Alexandre Blokh'a mektup yazmıştı Alexandre Blokh, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu üyelerine birer mektup yazarak özetle şöyle dedi:
“Dikkatinizi ozan Nihat Behram'ın durumuna çekmek ve tüm dünya yazarlarının örgütü uluslararası PEN adına, haziran 1986’da yurttaşlığı kaybettirilen bir ozana karşı girişilen uygulamaları protesto etmek zorundayım. Bu uygulamaların insan hakları anlaşma ve sözleşmelerine aykırı oldukları sanıyorum aşikardır; Fransız, Hollanda, İsveç ve Türkiye hükümetleri arasında yapılan ve bu ülkelerin 1 Temmuz 1986'da İnsan Hakları Komisyonu önündeki şikayetlerinden vazgeçmelerine temel olan anlaşma ile bağdaşmadığı ise kesindir. Bu, esef edilecek bir durumdur, zira demokrasi yolunda atılan adımlar bu tür uygulamalarla baltalanmaktadır.
Bunu, ülkeleriyle Avrupa Topluluğu'nun öbür üyeleri ve Türkiye yazar ve aydınlarıyla, onların PEN gibi uluslararası örgütleri arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini isteyen yetkili Türk makamlarına belirttiğiniz takdirde minnettar kalacağım.
Bu mektubu, ayrıca Fransa ve Federal Almanya Cumhurbaşkanlarına da yazarak, dikkatlerini çekiyorum. Girişeceğiniz etkinlikler için minnettar kalacağım. Şimdiden teşekkürlerimi bildirir, saygılarımı sunarım.”
★ ★ ★
Turgut Bey Amerika'ya giderken, AET konusunda Reagan’dan torpil isteyeceğini biliyordum. Bir ay kadar önce Brüksel'de Ortak Pazar Komisyonu üyeleriyle görüşürken bu olasılığı anımsatmışlar, şöyle demişlerdi.
Türkiye, Amerika'dan AET’ye girmek için yardım isteyebilir, Amerika da, Almanya aracılığı ile Topluluğa baskı yapabilir. Almanya, Amerika'nın sözünden çıkamaz. Burada unutulan bir şey var Avrupa Topluluğu, Amerika'yı sevmiyor. Onun aracılığı ile gelecek bir öneri hemen reddedilecektir!