Tanilli Altmış Yaşında: (5) Hakkâri’de Uygarlık Tarihi...

İlginç bir rastlantı; bugün, Server Tanilli'nin vurulduğu günün yıldönümü. Geçmiş yıllardan birinde, böyle bir günde aradığımda o:
Ah, sevgili Ekmekçi, ben unuttum bile! demişti. 7 Nisandı...
Tanilli’yi vuran yakalanmadı, hiçbiri yakalanmadı. Ama onlar, bayrama yetişecek, bir çeşit “af” olan ertelemeden yararlanacaklar. Tanilli'yi vuran da yararlanacak. Doğan Öz’ü öldüren de Abdi İpekçi'yi öldüren de...
Cezaevlerinde, adam öldürmeden, haksız yere yatanlar da vardır bağışlama, af, adaletsizlikleri de örter.
Doğan öz, 24 Mart 1978 sabahı öldürülmüştü. Sanık olarak İbrahim Çiftçi yakalandı, dört kez ölüm cezasına çarptırıldı. Sonunda Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nda, 7’ye karşı 8 oyla, aklanıp salıverildi. Bir gün, bir bayan okur telefon etti: “Size önemli bir şey söyleyeceğim!" diyordu. Bir barda çalışan S.K. adında bir kadın:
Doğan Öz'ün katilini ben kurtardım! demiş. Daha birçoğunu kurtardım! (S.K.'nin ilk adı Sevtap)
Yazamadım. Yapabileceğim bir şey yoktu; günlerce barları dolaştım, S.K.’yi bulabilir miyim diye. Bulsam ne olacaktı ki? Doğrular mıydı? Olayı, savunman Veli Devecioğlu'na anlattım. Veli Devecioğlu, Doğan Öz davasını izleyen savunmandı. Devecioğlu 12 Eylül'ün civcivli bir gününde, son Yargıtay dilekçesinde, bir yerde şöyle demişti:
“Bu dava böyle biterse, adalet onulmaz bir yara alacaktır. Sesimiz adalet arayan mağdurların çığlığıdır. Bu haksızlığı her yerde haykıracağız. Katileri bırakıp aydın ve kitap kovalayan devlete, Doğan'ın katili Çiftçi değilse, kim olduğunu, neden yakalanmadığını bıkmadan, usanmadan soracağız.
Sayın Yargıçlar, yüreğimizin bütün acısı ve olanca gücüyle, son olarak size sesleniyoruz; Katil Çiftçi'dir. Bunu aklayan herkes tarih karşısında sorumlu olacaktır. Vakit varken yapılan yanlışı düzeltiniz ve tarihe ve çocuklarınıza, altın birer ad bırakınız. Yerel mahkeme hükmünü onayan önceki kararınız, bu vicdanın sesidir. O sese yeniden sahip çıkınız. Doğruluk ve haklılık, özünde bir güçtür, buna hem gücünüz hem de yetkiniz vardır. Biliniz ki hiç kimseye kin duymuyoruz, yalnızca adalet istiyoruz ve bunu sizlerden bekliyoruz.’’
Ben, cezaevlerinin boşalmasından yanayım. Cezaevinde beklemek çıldırtır insanı. Sabahattin Ali, Sinop Cezaevi'nde yatarken 1933'te, "Onuncu Yıl" dolayısıyla af çıkacağı söylenmektedir. Arkadaşı Ayşe’ye şunları yazar:
“Ayşe, bir satır yazacak halde değilim. İstibdâl (koyverme) havası derlermiş buna... Boğuluyorum. Teşbih falan değil, fizikman boğuluyorum. Nereden çıkardılar bu af lafını... Ancak bir iki ay istifade edebileceğim... Böyle olduğu halde tıpkı imtihan günlerindekine benzeyen bir heyecan duyuyorum..." ("İki Gözüm Ayşe", Ataol Yayınları, sayfa 130) Ramazan boyunca, laiklikten ne denli uzaklaştığımız çıktı ortaya. Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin Bursa’daki toplantısına giderken İnegöl'de, "Besler"de öğleyin bir köfte bile yiyememiştik. Öğleyin her yer kapalıydı.
Hakkâri'de, Orduevi’nde, tablodaki Atatürk'ün elinden kadehle sigarayı yok edivermiş biri! 180x140 tabloda, Atatürk'ün eli bir tuhaf kalmış; iyi mi? Dağ ve Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Kamil Başar, Marmara Üniversitesi'nden iki doçente “Askerin Duası" diye bir kitap mı hazırlatmış ne? Her askerin cebinde miymiş? Görenler söyledi. Hakkâri'de ramazan boyunca, büfelerde içki satılmıyormuş. Orduevi’nde de içki yasakmış. Akşam yemekleri de 17.30'a mı alınmış? Tekel Müdürü ameliyat olmuş da sağınlara zuladan içki gelmiş! Onlar bir şey mi? Çankaya’da iftarlar verildi, toplu namaz kılındı.
Server Tanilli'nin başı çektiği bir aydınlar grubu, Avrupa'dan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ı, Birleşmiş Milletlerin yetkili organlarını uyardılar, Kürt halkına karşı sürdürülen kırımın durdurulması için harekete geçmeye çağırdılar. Aydınlar, aynı başvuruyu Türk yetkililere de yaptılar. Başvurulardaki imzalar şöyle;
Dursun Akçam, Oya Baydar, Fakir Baykurt, Akgül Baylav, Cahit Baylav, Nihat Behram, Habip Bektaş, Nafiz Bostancı, Fuat Bultan, Gani Cansever, İsmail Çoban, Molla Demirel, Liliana Ege, Ragıp Ege, Ali Eriş, Aydın Engin, Gültekin Gazioğlu, Fatoş Güney, Doğan Görsev, Alp Hamuroğlu, Karabey Kalkan, Fevzi Karadeniz, Nevin Karadeniz, Barış Pirhasan, Merih Pirhasan, Nebahat Pohlreich, Sami Sülük, Prof. Server Tanilli, Vedat Türkali, Dr. Fikret Yıldız, Melike Yurdatapan, Şanar Yurdatapan. Dr. Fikret Zengin.
(Not: Ankara Notları'nı yazdıktan sonra öğrendim; cezaların ertelenmesiyle ilgili yasa taslağı Meclis'e sevk edilirken Bakanlar Kurulu'nda daraltıldı; 'devlete karşı işlenen suçlar’ kapsam dışı bırakıldı. Bu, büyük haksızlık; Meclis’te düzeltilmesini bekleyelim.)