Tahta Çanak Yapan Çocuk...

Çocukluğumda mezarlığın önünden gece geçerken korkardım. Bağıra bağıra türkü söyler, korkumu yenmeye çalışırdım. Bu kez, sesimin yankısı ürpertir, dudaklarım kururdu. Sesim çıkmaz olunca konuşmaya başlar, içimden dualar mırıldanırdım.
Daha büyüyünce, orada yatanların korkulacak kimseler olmadığını düşünmüş olmalıyım, korkumu yendim. Gece geçmiyorum ya, geçsem bile türkü çağırmam artık.. Dolmuşa bindim, Çankaya’da ineceğim, şoföre;
— Dolmuş durağında ineyim, kardeşim! dedim. Şoför durdu. Ama ineceğim durak o değilmiş. Hay allah!.
— Affedersiniz, dedim, bu durakta değil biraz ilerideki durakta ineceğim!.
Şoför parladı:
— Oldu mu ya kardeşim, yokuş çıkıyoruz. Sen ineceksin diye ben yolcu da almadım.
— Kusura bakma, burada da dolmuş durağı olduğunu bilmiyordum!.
— Bilmiyorsan, “münasip bir yerde ineyim” dersini Allah Allah...
Ağzım kurudu. Yanıt versem mi, vermesem mi? Yanımda oturan:
— Şoför bey, münasip bir yerde ineyim... dedi. İndi. Benim durak ondan sonra... inerken:
— Kusura bakmayın, orada bir durak olduğunu bilmiyordum, sizi üzdüm! dedim, karşılık vermedi, indim. Bir daha dolmuşa binmemek için kendi kendime söz verdim..
Otobüslerde de aynı sorun var. “Yürüyelim beyler” azarını işitmemek için, en arkaya yürümeye çabalıyorum. Kapıya değin gidiyorum. Bu kez, yolculardan biri sert sert konuşuyor.
— İnmiyecekseniz kapının önünden çekilin!.
Otobüste birbirlerine dargın gibi duruyor yolcular, ayakta. Erkekler, bir güzel bayan gelirse yer veriyorlar, öğrencilerin başında süslü bayanlar ayakta duruyor.
Öğrencilerden biri, sınıfta konuyu gündeme getirdi. Bayan öğretmene şöyle dedi:
— Hocam, okula gelirken otobüste başımızda yaşlı, kokular surunmuş hanımlar duruyor, kalkıp yer vermemizi bekliyorlar. İşleri güçleri yok. Belki de “Gün”e gidiyorlar!. Yer vermezsek söyleniyorlar. Ne yapalım, yer verelim mi, vermeyelim mi?
Öğretmen:
— Oturun, kalkmayın! dedi, özellikle kız öğrencilerin ayakta yolculuk etmelerinin daha da sorun yaratabileceğini düşündü...
Milli Eğitim Bakanlığı, okullara sevgi dersi koymalı. İnsanlar, sevmeyi, dilini sevmeyi öğretirdi öğretmenler bu derste. Kız—erkek arkadaşlığını örneğin, bu da ister açıklayalım, ister gizleyelim toplumun sorunları içinde değil mi?
İstanbul’da Hukuk Fakültesi’nde bir profesör, dil tartışması sırasında, “Kör inançlar” anlamına gelen “hurafat” sözcüğüyle, “harf”in çoğulu olan “hurufat”ı karıştırmış, “Atatürk hurafelere karşıydı” gibi bir cümleyi. “Atatürk yeni harflere karşıydı” biçiminde yorumlayarak, devrimlere veryansın etmiş! Eski harfleri iyi bilmese bile kişi, tümcenin gelişinden anlamı çıkarabilmeli, sözcüklerin bizim amacımıza hizmet etmediğini bilmeli. Bir arkadaşım, geçen gün şöyle dedi:
— Memurlara verilen yan ödemeler, emeklilerden kaçırılmış bir paradır!.
Şimdi hemen herkes, bir yan ödeme arıyor. Çeşitli basın danışmanlıkları da, bazı gazeteciler için bir “yan ödeme” gibidir. Emekliler ne yapsın, onlar da üç aylıklarını kırdırıp bankere yatırarak “yan ödeme” almak istediler, işte olmadı.
Özel girişimciler, üst derecedeki ya da yetkili genç memurlara, dolaylı ya da doğrudan “çengel” atarlar:
— Emekli olduğunuz zaman, başka yere gitmeyin, bizde yeriniz hazır! derler. Böylece, emekliliğine belki beş—on yıl olan bir memur o özel girişimciye o günden kapılanmış olur...
Devlet, memuruna kıt kanaat değil, insanca, onurluca yaşama koşulları hazırladığı zaman daha güçlü olur. Devlet gücüne hiçbir şey ortak edilemez. Bir arkadaşım “tahta çanak” fıkrasını anımsattı, şöyle:
Büyükbaba evde, sofrada yemek yerken ellen titrer, yemekleri sofraya dökermiş. Onu, sofradan kaldırıp bir başka masaya oturtmuşlar. Yaşlının sorunları daha da artmış. Bu kez, tabakları da düşürüp kırıyormuş. Karıkoca ne yapsınlar? Ona bir tahta çanak bulup, yemeğini onun içinde vermeye başlamışlar. Bu böyle sürüp gitmiş...
Ana—baba bir gün küçük çocuklarının elinde keserle bir ağacı yontmaya çalıştığını görmüşler. Çok heyecanlanmışlar.
— Aman! demişler, ne güzel! Çocuk, keserle ağaç arasındaki ilişkiyi kurmuş bir şeyler yapacak. İleride çok zeki bir adam olacak bu çocuk! diye düşünmüşler. Heyecanla çocuğa sormuşlar.
— Keserle ağacı yontup ne yapacaksın? Çocuk karşılık vermiş:
— Bu ağacı yontup çanak yapacağım. Siz emekli olduğunuz zaman, bununla size yemek vereceğim!..