Sürgünler...

Engin Aşkın, Kanada’da yaşar; Milliyet’te haberleri çıkar. Asıl adı Coşkun Zengin'dir. Otuz yılı aşkın süreden beri arkadaşım. Zenci ozanlarından çevirileri kitaplarda yayımlandı. Bir yazın adamı. Bayramda birkaç satırla anmak istemiştim. Kartla birlikte şu mektubu gönderdi.
"Çok Sevgili Ekmekçi,
Küçücük kartın, çok uzak bir zaman parçasının anılarına götürdü beni. Boyutsal dostlukların, sevgi ve içtenlikle bütünleşmiş günlerin anılarıydı bunlar. Sayısı her zaman çok az ve genelde hep uzak sürelerle, hep yaşam engebeleriyle kısıtlanmış gerçek arkadaşlıkların ürünüydü onlar.
Bizim dostluğumuz da o türden bir dostluktu. “Hep olanla yetinmenin" imkânsızlığında bizleri tutsak kılan o bitimsiz mutsuzluğun anti tezi bir dostluktu o dostluk. Hüsrevoğlu’nun (Felaket Ali) buralara uğradığı yıllar, görüşüp-tanışma olanağı bulamamış olsak bile, böyle bir dostluğun sıcaklığını duymuştum. Bir gizemli yanımızda taşıyıp durduğumuz o bitimsiz yalnızlığı, ancak bu tür arkadaşlıklar yatıştırırdı.
Amerikan ve Kanada'da uzun yılların deneyimleri içinde, kendi insanımızın bireysel ya da kitlesel yapısı, beni sürekli olarak kötümserliğe itti. Sevgisizliğin ve ilkelliğin doğrultusunda, anamalcılığı canavarca öykünmüş bireyciliğimizi tanımlamak istiyorum. Kültür ve hoşgörü geleneği olmayan bir çizgiden, bir rönesansı olmayan maziden başka serüvenler beklemek zaten hayal olurdu. Burada, Şükran Kurdakul'a dönüyorum:
“Neredeydi, nasıldı ne zamandı / Yaşamın çizdiği unutulmaz yollardan / Görülmemiş sınırlarla geçip gittiğim / Tutkuların mevsimlik çiçekleri / Korkulardan kokulara uçururken beni / Avucumda bir özlem mutsuzluğu kaldı / Ses gibi ışık gibi ölümsüz duyarlılıklardan.
İpini kopardığın yılların ötesinde / Yalnızmış gibi, bir umarsız, bir duygusal / Acıya düşmenin son resimlerinde / Sırçaköşkler masallar, varsayımlar / Bir bir yıkıldıkça böyle / Ellerim bilekten koparılmış gibi / Canımın hiç istemediği bir yere / Akıp gidiyorum damarlarımdan."
Kuzey Amerika'da ve daha önce birçok başka ülkede geçen 35 yıllık dış yaşamımda, bilinç ve sağduyunun yordamında çok ilginç sürprizler yaşadım. Kendi birikimimi etkileyen depremlerin kuytusunda, her şeye karşın “insan tükenmez" diye bir fısıltı geliyor kulağıma. Behice Boran, “Kuzey Amerika'yı gördüm, gerçeği tanıdım" demişti. Esenlikler. - C."
35 yıldır yurtdışında, Kanada'da yaşayan Coşkun, takma adıyla Engin, olmadığı halde, bana sürgünmüş gibi geldi, özlemle dolu bir mektubu ancak, bir sürgün yazabilir...
Bu yazıda, yalnız sürgünleri değil, cezaevlerinde kalan sol tutukluları, hükümlüleri de anlatacaktım. Onu, bir başka "Ankara Notları”na bırakıp, ölüsünü bile yurduna zor getirebildiğimiz sanatçı Sümeyra Çakır'ın yasaklanan adından söz etmek istiyorum. Sümeyra’nın eşi Hasan Çakır, Cumhuriyet'in Ankara bürosuna, şu fax notunu geçmiş. Şöyle diyor Hasan Çakır.
"Sevgili Mustafa Abi, değer bilir dost,
3 Mart 1991 tarihinde Köln Radyosu'nda (WDE'de) bir istek türkü çalındı. Sümeyra'dan “Allı Turnam” türküsü, türküyü isteyen Reyhan 10 yaşında. Bir de istek mektubu yazmış radyoya:
“Benim bir kardeşim var. Şimdi bir yaşında. Geçen yıl 3 şubatta doğdu. Adını Sümeyra koymak istiyorduk. Konsoloslukta bu ismi vermediler. “Türk adı değil" dediler. Zorluk çıkardılar. “Bizdeki listede yok” dediler. Bu dünyada yaşamak bile bizim gibi çocuklar için zor oluyor Televizyonu açıyorum, bombalar patladıkça korkuyorum. Sizlerden kardeşimin doğum günü için Sümeyra’dan “Allı Turnam" türküsünü çalmanızı istiyorum.”
Şu sıralar Sümeyra'nın şiir defterlerini inceliyorum. Bu defterlere Anday'dan, Rilke’ye, Lorca'dan Fried’e, türkü sözlerine kadar sevdiği şiirleri yazmış. Aralarında kendi yazdıkları da var:
“Bambaşka bu yıl sonbahar / İlk defa şirindi gözümde kocamak / Güneşle olgunlaşmış geç üzümler gibi / Rayihalı bir tad bıraktı / ağzımda yaşamak / Dostlara kavuşmak! / Ve yeniden sevdalanmak / Sevdalarla / Çoğalmış her şey ne güzel? / Sevgileri çoğaltmışız acılardan / Düşmana inat.
Biz zaten güzeldik oldum olası! / Bir açtım ki kapısını / Gönül bağının / Türküler, sevdalar, umutlar / Çiçeğe durmuş. (Frankfurt 19.10.86) Defterde bu şiirin (o, bunlara “Şiir Notları” derdi) bulunduğu sayfanın fotokoposini de gönderiyorum. Dost ziyaretlerinin verdiği sevinçle yazmış bu “şiir notu"nu sanırım.
Sümeyra'dan yeni bir türküler dizisi hazırladım. "Maddi durumlar" elverirse 25 mayısta (Sümeyra’nın 45. doğum günü) çıkmış olacak. Adı da belki "Vardar Ovası" olur. Sümeyra'nın türkü çalışmaları sırasında yaptığı bant kayıtlarından bir derleme. Sağlık ve esenlik dilerim hepinize. Hasan Çakır, 9 Mayıs 1991 Frankfurt."
Sümeyra Çakır, aydınlarımız için sürgün yatağı olan Avrupa'da öldü. Zorlukla getirilebilir cenazesi, dostlarının arasında Zincirlikuyu’da, öğretmeni Ruhi Su’nun gömülünün yanına gömüldü türkülerle. Hasan Çakır’la kalemlerimizi değişmiştik. Bende olanı Sümeyra'nın acısı olarak saklıyorum. Yitirmedim...
Güdük çıkan, "koşullu salıverme" yasası. Anayasa Mahkemesi'ndedir. Anayasa Mahkemesi kararını verene dek, solcu tutuklu ya da hükümlüler, cezaevlerinde kalacaklar. Bu haksızlığın günahı da, elbette haksızlığı yapanların olacak...