Sürek Avı...

Tarım Bakanlığı Merkez Av Komisyonu, hafta ortasında, çarşamba günü yaptığı toplantıda, şubat mart aylarında, yaban domuzları ile ilgili "sürek avı"nı yasakladı. Çünkü o aylar, yaban domuzunun gebelik, yavrulama ayları... Yasaklama ilk kez oluyor! Kara Avcılığı Yasası'nın ikinci maddesinde, av hayvanları üç gruba ayrılıyor. Her zaman avlanabilenler: Memelilerden vaşak, kurt, çakal, yaban domuzu, para, sırtlan, kaplan. Kuşlardan ise kargalar; yerde sürünenlerden yılanlar, kaplumbağalar. Ayı ise "belli zamanlarda avlanabilenler" bölümüne giriyor. Yaban domuzlarının sürek avı yasaklanıyor ama tek tek avlanmalarına yine izin veriliyor. Yaban domuzu, gebeymiş, yavruluymuş, kime ne? Sonra kaplana ne oluyor? Sanki ülkede kaplan varmış gibi. Kaplanlar artık soyadlarında kaldı!
Kara Avcılığı Yasası 1937'de çıkmış, hâlâ o yürürlükte. Kara avcılığı uzmanlarından Nihat Turan, bu yasayı değiştirebilmek için yıllarını vermiş, ancak hiçbir dönemde çıkartamamış, yasa tasarıları “kadük" olmuş. Bu, çağdışı yasalar değişmeli artık! Nihat Turan ormancı aslında Avrupa'da kara avcılığı konularında eğitim görmüş bir aydın. Ormancılar, domuzu seviyorlar, tarımcılar sevmiyor. Ormanda domuz, toprağı havalandırıyor, bitkilere ağaçlara yararlı oluyor, tarlalardaysa, mısırlara zarar veriyor. Nihat Turan, şöyle dedi:
Türkiye'de domuz eti yenseydi, Orman Genel Müdürlüğü yaban domuzlarını, alageyikler, yaban keçileri gibi korumaya alırdı. Yaban domuzunun nesli de tükenmezdi. Türkiye’de halen 80 bin kadar yaban domuzu vardır. Gebelik döneminde avlama sürerse, yaban domuzu nesli tükenebilir.
Sürek avı köylerde oluyor, şöyle: Köylüler, tenekeler çalarak, domuzları ayaklandırıyorlar, karşıdaysa avcılar bekliyor ve karşılarına gelen domuzları vuruyor! Bu arada, keçiler, alageyikler de vuruluyor!
Her an vurulabilen kaplumbağalardan deniz kaplumbağaları, 1979'da, Avrupa Konseyi’nin aldığı kararı Türkiye de onayladığı için "korunan türler" arasına alındı. Kara kaplumbağaları ise korunmasız, yaban domuzları gibi! Kimileri, köylülere toplattığı kurbağaları, salyangozları, dışarı satıyor. Başka ülkelerde bunların çiftlikleri var; ormancılar, böyle avlanmaya "eşkıya yöntemi” diyorlar...
* * *
Doç. Yalçın Küçük, pazartesi gecesi saat 01.00’de Karakusunlar Köyü'ndeki evinden güvenlik görevlilerince alınarak Emniyet Sarayı’na götürüldü. O gece, İstanbul’dan yola çıkan “Toplumsal Kurtuluş” Dergisi Sahibi Bilgesu Erenus ile derginin yöneticilerinden İlhan Akalın da, Yalçın Küçük’ün evinde karakol kuran polislerce alınıp, emniyete götürüldüler. Savunman Hüsnü Öndül daha önce gözaltına alınmıştı Gözaltına almaların, DGM Savcılığının buyruğu ile olduğu açıklanmıştı. Bilgesu Erenus’un gitar' Yalçın Küçük'ün evinde kaldı. Ankara'ya gelen Müştai Erenus. Bilgesu'yu aradı, durdu... Gözaltına almalarda evrensel insan haklan ölçü olmalı, göz Önünde tutulmalı diye düşünürün. Çağrılınca tıpış tıpış gidecek olanlar, gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlar, ellerine kelepçe vuruluyor, neden?
Savunman Gülçin Çaylıgil, Uğur Mumcu'nun Vurman davası için Ankara'ya gelmişti. Gûlçin Hanım, Yalçın Küçük'ün de savunmanıydı. O, Yalçın Küçük'ün ne zaman DGM'ye çıkarılacağın: DGM Savcısı Nusret Demirat'a sordu; Nusret Demiral, gözaltı süresinin uzatıldığını, bu nedenle, önümüzdeki hafta çarşambaya dek gözaltında kalacağım bildirdi. Yapılacak bir şey yoktu. Yapsak bir şey vardı, biz de onu yaptık. Ecevit’in Başbakanlığı dönemlide Demir Çelik işletmeleri Genel Müdürü olan Refik Oral, söyleyip duruyordu:
Eşim, su böreği yaptı, Gölbaşı'na Eymir Gölü'ne gidelim, orada bir güzel yiyelim!
Kimler var?
Teoman Erel, Erol Çevikçe, Ziya Gökalp Mülayim...
Benim konuklarım var, Gûlçin Çaylıgille Hikmet Özdemir...
Aaa, birlikle olursak çok seviniriz!
Gölbaşı'na ODTÜ'nün Eymir Gölü kıyısındaki lokantasına gittik, Gülseren Hanım'ın su böreğini mideye indirdi! Gülseren Hanım, Prof. Ziya Gökalp Mülayim'in kızkardeşi Pof. Mülayim de bizi perşembe akşamı İtalya Elçiliği'ndeki Benetton'un “defilesi”ne çağırdı. Oraya gittim. Defile çok güzeldi. Defileden sonraki kokteylde, "çiğ köfte" vardı, viskiyle çığ köfte! Gülçin Hanım, İstanbul'a döndü uçakla...
Cuma sabahı saat 09.00'da “DGM'de Haydar Kıtlu'yla Nihat Sargın'ın duruşmaları vardı. Oraya gidecektim. Geçen duruşmaya, başlangıçta girememiştim. Çok kişi girememişti. Öğleden sonra girebilmiştim. Cuma sabahı erkenden arabayla. Çevre Sokak’a doğru yola çıktım, ismet Paşa'nın "Pembe Köşk"ünden girecektik. Yollar polislerce kesilmişti. "Basın” deyip geç etiktim "Duruşmaya gideceğim!" Bu kez. Çevre Sokağın başında durduruldum Polisler:
Arabayla geçemezsiniz, yürüyeceksiniz! dediler. Arabadan inip yürüdüm. Ooooo, bu kez, gerçekten çok sıkı ödem alınmıştı. Yüzlerce polis köşeleri tutmuş, o yöreye işleyen otobüs seferi kaldırılmış. Kuş uçmuyor. Savunmanlar, yabancı konutlar, ta ötede polis barikatının arkasında bekleşiyorlar. Yüzlerce savunman, polislerle tartışıyorlar Savunmanlar cüppelerini giydiler Barikattan geçtiler. DGM önünde tartışmalar başladı bu kez; polisler savunmanları arayıp içeri öyle bırakmak istiyorlar, “Savcımı emri böyle" diyorlar. Beylik giysi giymiş polisler, sivil polislere bile kimlik soruyorlar. Mehmet Ali Aybar, ak saçıyla orada. Prof. Sadun Aren, içeri girememiş ta aşağıda. Savunman Erşen Sansal, savunmanlara şöyle diyor:
Duruşma başlayalı yarım saat oldu. Savunma hakkımızı engelliyorlar. Yetkililere 15 dakika süre tanıyoruz, bu süre içinde, aranmadan içeri giremezsek, Türkiye Barolar Birliği'ne gideceğiz...
Bir görevli, savunmanları, gazetecileri videoya alıyor bu sırada. Gazetecileri içeri aldılar, üstümüz güzelce arandı! Başın kartlarımızı verip, giriş kartları aldık. Yargıçlar kurulu yerim aldı. Sanıklar, Haydar Kutlu’yla Nihat Sargın, öbür tutuksuz sanıklar yerlerinde, savunmanlar girmemekte direniyorlar. Mahkeme başkanı Vehbi Benli, gazetecilere:
Size resim çekmeniz için izin vereceğim efendim. Mübaşir nerede? Avukat beyler buyursunlar! diyor. Savunmanlardan ses yok. Başkan mübaşiri arıyor, o da yok! Az sonra mübaşir geliyor:
Avukatlar gelmiyorlar efendim!
Nihat Sargın söz alıyor, savunmanların üstleri aranmak istendiği için duruşmaya girmediklerini söylüyor. Başkan Vehbi Benli:
Buyursunlar efendim, üstleri aranmadan buyursunlar!
Başkan, biz gazetecilere azıcık sert, sanıklara çok yumuşak gibi geldi. Saat 10.00'a geldi, duruşma başlayamadı. Bu sırada, birkaç yabancı girdi salona, savunmanlar sırasına doğru yönelmişlerdi. Başkan onları avukat sandı. Onlar boş sıraları geçerek Haydar Kutlu’yla Nihat Sargın'ın ellerini sıkmaya başladılar:
Avukat mısınız?
Grek milletvekili Korakas. Fransızca bir şeyler söyledi başkana, başkan, anladı ki, bunlar yabancı, savunman filan değil. Korakas, "Arkadaşlarımızı kutluyoruz!" dedi yine Fransızca. Başkan:
Tamam efendim, tamam işte, arka tarafa geçin lütfen. Mübaşir nerede?
Sanıklardan Nihat Sargın, duyulamayan bir şeyler söylüyordu. Başkan
Sayın Sargın, buyurun efendim, rahatsız olmayın! dedi.
Mübaşir haberi getirdi:
Geliyorlar dendim!
Avukat Beyler buyurun! Bu vazıyette, duruşma yapılması olanaksız oldu efendim!
Mübaşir: "Şu yolu bir açın" diye çırpınıyordu. Başkan:
Böyle duruşma olmaz! diye yineledi...
Savunmanlar gelmeye başlamışlardı. İçerisi alacak gibi değildi.
Sonunda Askeri Savcı Ülkü Coşkun, iddianameyi, gecen duruşmada kalınan yerden okumayı sürdürdü.
Öğleyin ara verildi. Tutuklu sanıklara, cezaevinden gelen karavana verildi. DGM mensuplarına ise, DGM’de yapılan yemekler verildi. Geçen kez, Camuzoğlu’ndan üç tepsi şöbiyet gelmişti ayrıca.
Duruşmaya gelen yabancılar, yine kalabalıktı. Bu kez, Grekler yine başı çekiyordu. Mikis Theodorakis, Tratis Korakas (Grek. Midilli, Limni milletvekili). Fivos Kutsikas (PASOK Milletvekili), Triko- kıs Makis (Selanik Barosu'ndan). Bulukos (Yeni Demokrasi Partisi milletvekili). Logotetis (Nikea Belediye Başkam), Paizi Aleka (Film Sanatçısı). Paparigas (Gazeteci).
Fransa'dan Patrick Baudgın (savunman, Uluslararası İnsan Hakları Genel Sekreteri). Pıerre Lima (Afrika İnsan Hakları Uluslararası Federasyonu adına), Roger Ferrand (Fransız CGT Maden-iş Yürütme Kurulu üyesi).
Danimarka'dan- Jean Peter Jensen(Avrupa Parlamentosu üyesi Jensen. Kutlu ile Sargına Avrupa Parlamentosu Başkanı’nın yazılı bir mesaimi elden verdi)
Avustralya'dan- Robert Wjod (Senatör, Nükleer Silahsızlanma Partisi’nden) …