Yugoslavya Büyükelçisi Petrovski Trajan'ın, Yugoslavya'dan gelen milletvekilleriyle gazetecilerin onuruna elçilikte verdiği kokteylde Celal Vardar'la, Cahit Külebi vardı. Birbirlerini kırk yıldır okuyan iki ozan, o aksam ilk kez yüz yüze görüşüyorlardı. Celal Vardar, Mehmed Kemal'in, Niyazı Akıncıoğlu’nun dostu. Bana her karşılaşmamızda, Niyazi Akıncıoğlu'nun dizelerini okur. "Selam" başlıklı şiirinin dizeleri şöyle:
"Selamın geçiyor belli ki / Yeşerdi telgraf direkleri / Ben deli divane olmuşum / Çok mu görülür."
Celal Vardar’ın “Marifet" başlıklı şiirini de belki çok kişi bilir: "Suya dokunmazmış / Sabuna dokunmazmış / Pise bak." Vardar'ın "Ne Mutlu Bize” şiiri de şöyle:
"Arabın Kürdü Kürttür / Acemin Kürdü Kürttür / Bizim Kürdümüz / Türktür, Türktür, Türk"
Ozan Ali Yüce'nin şiirlerinde satır aralarında bir gülmece havası sezilir. Kimi de açık açık gülmece izlenimi taşır. "Burçlar"ı anlatan Ali Yüce, "Kedi Burcu" şiirinde şöyle der:
"Bizim Tekir kedi/Geçen mart ayında/Çok güzel miyavladı/Bir plaket veremedim/Çünkü plaket vere vere/Çarşıda teneke kalmadı."
Ali Yüce'nin 17 Nisan Köy Enstitüleri gününde okuduğu "Yaş Günü” şiiri ne güzeldi. Bu şiir, Yüce'nin “Taş Tanrılar" kitabında var. Şöyle:
"Ben mi yılları eskittim /Yıllar mı beni bilmem / Ak düştü saçlarıma / yıkadım yıkadım çıkmadı / Yazık oldu su ile sabuna / Aldım elime / Eski yıllardan birini / Yıkadım yamadım boyadım / Yani bir yıl yaptım kendime / Gıcır gıcır bir yıl / Ama kullanamadım.
Bizim oralarda kadınlar / Tavuktan daha çok doğurur / Civcivden daha az yaşar çocukları/ Yaşarken alıç kenger / Ölürken biraz ağıt / Biraz gözyaşı ağıtları.
Sen de o çocuklar gibi / Ekin tarlasında doğdun / Güreştim doğa ile / Hem yıktım hem yıkıldım / Kalemim kazma idi / Defterim kitabım toprak / Köy Enstitüsü’nde okudum.
Dişimle tırnağımla kazdım / Düz ova yaptım sarp dağları / Taşı toprağı yoğurdum pişirdim / Kireç yaptım tuğla yaptım / Ak yapılar diktim bozkıra / Emeğin yontusunu diktim.
Ben sevgiler yolcusu öğretmen / Yürüdüm acılara bata çıka / Cellada sevme öğrettim / Gülme öğrettim zindancıya / Ak tebeşir servetimdir / Yurdumdur karatahta"
* * *
Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in, 141,142,163'ün kaldırılması konusunda, "olumsuz" tutum içinde bulunması nasıl da şaşırtıcıdır; Yıllardır, Avrupa Topluluğu ülkelerinin kapısını aşındıran Ali Bozer'in, konunun önemini hiç anlamamış olması, uslara durgunluk verecek niteliktedir. Adamlar ne diyor, Ali Bozer ne diyor? Bozer, 21 nisan cumartesi günkü Milliyet’te Nilüfer Yalçın'a verdiği demeçte, 141, 142, 163'e hiç mi hiç değinmiyor da bir yerde şöyle diyor; "... İnsan hakları başkadır, bir ülkenin bütünlüğüne ve bölünmezliğine karşı girişilen terörizm başkadır. Dünyadaki oluşumlar sürerken ve barışın tesisi için insan haklarına saygı gösterilmesi vurgulanırken Avrupa ülkeleri dahil, bütün ülkelerin terörizm olaylarına karşı ilgisiz kalmamaları gerekir. İnsan hakları başka, ülke bütünlüğüne yönelik terör haraketleri başkadır. Bu itibarla AGİK süreci de dahil, uluslararası platformlarda insan haklarına saygı ele alınırken, terörizmle mücadeleye ayrı ve önemli bir yer verilmelidir. Ali Bozer'in suya sabuna dokunmaz gibi görünen konuşmasında dolambaçlı da olsa 141,142,163'ün kaldırılmasını dışlar görünmesi, büyük bir şanssızlıktır. Bir dışişleri bakanı, açık apaçık olmak zorundadır.
141,142 ile 163 maddelerin, Bakanlar Kurulu'nun son toplantısında tartışılması sırasında gözlenen olaylar, kimlerin hangi tutum içinde olduğunu da sergiliyordu. Yiğidi öldür, hakkını yeme!" derler; Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun, gerek 141, 142,163'le ilgili tasarının ilkelerini hazırlayıp getirmesi, gerekse Bakanlar Kurulu’ndaki konuşması olumluydu Sungurlu, bu maddelerin eskidiğini, toplumun gerisinde kaldığını da söyledi. Vehbi Dinçerler'le, Safa Giray, Bakanlar Kurulu’nda, tüm maddelerin kalkmasına karşı bir tutum içindeydiler. Bir ara, Bakanlar Kurulu toplantısını terk edip dışarı çıktılar. Bağırıp çağırıyorlardı. Ali Bozer, tam yan çizer durumda mıydı? Bu soruna hiç mi hiç sahip çıkmadı. Ama Dinçerler'le, Giray toplantıyı terk etmeselerdi, belki de geçtiğimiz çarşamba günü 141, 142, 163. maddelerle ilgili değişiklikler Bakanlar Kurulu'ndan geçecekti. Kavgalar çıkınca, Yıldırım Akbulut 4.5 saat süren toplantıyı bayram ertesine bıraktı. Kâmran İnan'la, Mehmet Keçeciler'in maddelerin kalkmasından ya da değiştirilmesinden yana olmaları ilginçti. Keçeciler, "Avrupa standartlarına uymamız ve elbisemizi o kalıplara göre diktirmemiz lazım" diyordu. Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek'le, Devlet Bakanı Işın Çelebi, tasarı ilkelerinin gelmesi için çok bastırdılar. Turizm Bakanı İlhan Aküzüm ile Devlet Bakanı Mustafa Taşar, 163'e karşı çıktılar. 141. 142. tasarı ilkeleri, “şiddet" öğesini getiriyor, "Komünist Partisi" adıyla parti kurmayı yasaklıyordu. Bir de en az 7-6 yıl olan hapis cezaları, 6-7 ay dolayına indiriliyordu. Başbakan Akbulut, biraz da kavgaları önlemek için bakanların konuyu bayramda düşünmelerini, bayram ertesi konuyu yeni baştan ele alacaklarını belirterek, toplantıyı erteledi.
Haydar Kutlu’yla, Nihat Sargın'ın "ölüm orucu"nu ertelemeleri için Azız Nesin, Cahit Talaş, Akın Birdal’dan oluşan üç kişilik kurulun cezaevindeki girişimleri de kanımca olumluydu. Aziz Nesin, cezaevine girebilmek için Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'dan izin istediğinde, Varlık Özmenek’le benim de adlarımızı vermişti Sungurlu. "Ekmekçi gazeteci, olmaz; Varlık Özmenek de olmaz!" dedi, üçü gittiler, görüştüler. Aziz Nesin, Cahit Talaş, Akın Birdal vardıklarında, orada kendilerini Ankara C. Başsavcısı Akın Öncül’ü de bekler buldular. Akın Öncül onlara, 141,142, 163’le ilgili tasarının, o gün tüm bakanlara dağıtılacağını söyledi. Öncül'e:
Bunu gelin, siz söyleyin! dediler. O da durumu Kutlu’yla, Sargın'a söyledi.
Aziz Nesin, Haydar Kutlu'yla Nihal Sargın'a özetle şöyle dedi: ...Siz haklısınız, her şeyi denediniz. Sizleri destekliyoruz. Daha geniş ve büyük bir eylem olması için bunun ertelenmesini diliyoruz. Bir ay, iki ay, süresini siz kararlaştırın. Bugün 141,142’nin kötülüğünü herkes söylüyor. Bu maddeler kalkmasa da sizler cezaevinden çıkmalısınız. Çünkü tutuklu kalmanız için hiçbir neden yoktur. Bu olay, tarihe siyasal bir cinayet olarak geçebilir. Vazgeçin demiyoruz. Erteleyin diyoruz...
Haydar Kutlu'yla, Nihat Sargın'a kimileri de eylemlerini, ölüm orucunu sürdürmeleri önerisinde bulunuyordu. Aziz Nesin, bu görüşlere katılmadığını Kutlu’yla Sargın’a söyledi..
24 Nisan 1990, Cumhuriyet