SODEP ile DYP’de...

DYP birinci büyük kongresinden çıkarken. Erdal Bey'le, Cezmi Bey'e rastladım. İzlenimlerini öğrenmek ilginç olabilirdi. Erdal Bey'e sordum:
Kongreyi nasıl buldunuz?
Heyecanlı kongre, dedi ekledi: “Yalnız demokrasiyi, bizim kadar savunmuyorlar. Bazı arkadaşlar, "DYP demokrasiyi bizden daha iyi savunuyor” diyorlardı. Bunu pek göremedik. Sonra Kongre Başkanı Turgut Bey'in konuşmasını dinledim. Bizim Divan Başkanı Şeref Bakşık daha ilginç konuşma yapmıştı.
Erdal Bey, basına ayrılan bölüme yakın yerde; Cezmi Kartay'la birlikte kongreyi gülerek izliyordu. Bir tiyatro oyununu seyreder gibiydi. Erdal Bey'in suratı pek asık değildir, yakından tanıyanlara göre, kaşını çattığı pek görülmez.
Dün akşamüstü, Turgut Bey'le görüşüp “uyarı mektubu"nu verdi. O konuya değineceğim, ancak DYP Kongresi'ni izleyip günü gününe yazdığım bu “Ankara NotIarı"nda, DYP’nin havasından söz etmeliyim öncelikle. Pazartesi akşamından, DYP'nin havasını almaya başlamıştık. İstanbul'dan gelen arkadaşımız Deniz Som'la, DYP Genel Merkezi'ne, oradan Hüsamettin Cindoruk'un "karargâh"ına, sonra da Mehmet Yazar'ın Sıhhıye'de bir işhanının üçüncü katındaki yerine gitmiştik. Yazar'ı odada yıkılmış gibi görenler, yitireceğini hemen anlayabilirlerdi. Nazlı Ilıcak, yanından çıkıyordu, telaşlı, bitik.
Bir delege, Hüsamettin Cindoruk'u destekleyecekleri için:
İllere nasıl gidecekler? diyordu.
Kimileri illerinden Yazar'ı genel başkan yapmak için yola çıkmışlar, Ankara'ya gelince, hele "Bir Bilen”le konuşunca, havanın değiştiğini görmüşlerdi. Eski AP milletvekilleri, Cindoruk'un “karargah”ında, Cindoruk’la fotoğraf çektiriyorlar, delegeler, kongre heyecanını daha “karargâh”ta başlatıyorlardı. Yüzler gülüyordu. Cindoruk:
Beyefendiye ve AP’ye layık bir kongre yapacağız, diyordu.
Kongre, o havadaydı. Delegeler, “Demirel nerede, biz oradayız", “Cindoruk nerede, biz oradayız" diye bağrışıyorlardı.
Soruşturuyordum, hükümetten, ANAP'tan kimse var mı diye. Yok muydu?
Korumacıları olmasa, Nazlı Ilıcak saldırıya mı uğrayacaktı? Yuhalayanlar vardı. Güç bela, elinden tutulup basın bölümüne çıkarıldı. Yavuz Donat'ın yanına oturdu.
Yıldırım Avcı'nın yüzünde bir kırıklık var gibi geldi. Daha önceleri. “Bir Bilen" Avcı’yı destekler gibi mi görünmüştü? Kırıklığı oradan mı geliyordu?
Kongreyi izlerken, akan bir suyun hızını seyrediyordum sanki. Heyecanlı toplantılar böyledir. Hızlı akan suyun altındaki durgun, sessiz çoğunluk ne düşünmekteydi. Cindoruk, konuşmasını yaparken, bu konuşma biçimini çok kimse bir yerlerden anımsadı. "Bu hükümet her vaadinin aksini yapmış, her dediğinin tersi çıkmış bir acemiler mangasıdır" diyordu. ‘‘Menderes ve Demirel modeli politikalar, Türk köyüne ve Türk köylüsüne silinmez hizmetler götürmüştür" diyordu, Konuşmasını “Cenaba Allah'tan niyaz ederek” bitiriyordu. Doğru Yol, muhafazakâr, milliyetçi demokratların “tek çatısı” olacaktı. İçimden “Çağdaş sağ bunun neresinde?" diye geçirdim...
DYP Kongresi'ni izlediğimi, bu "Ankara Notları”nın çatısını bir başka olayla birlikte kurduğumu vurgulamıştım. Bu da, Erdal Bey’in Turgut Bey'e verdiği "muhtıra"ydı. "Muhtıra" içeriğini 1. sayfamızda okuyacaksınız. Erdal Bey, Turgut Bey'e bu metni vermeye karar verdiği zaman, kimi arkadaşları:
Niye gidiyor, gitmesin... demeye getirmişlerdi. Ancak, yanlış, haksız uygulamaların, hükümetin başına iletilmesi, en doğal bir yoldu ona göre. Muhtırada 1402 uygulamaları, soruşturmalarda işkenceler, yönetimde tek yanlı kadrolaşmalar, TRT'de parlamento dışındaki partilere yer verilmemesi, sert bir biçimde eleştirilmekte, "af" konusunda da şöyle denilmekteydi.
"Bugün halkımızın, birçok ailenin önemli bir beklentisi de “af”tır. Geçirdiğimiz anarşi ve kargaşa döneminin yaralarını sarmak için, mümkün olduğu kadar geniş kapsamlı bir af çıkarılması, beklenen toplumsal yararın sağlanması için temel koşuldur."