“Sinop Güzellemesi” üstüne açıklamalar...

Cumhuriyetle yayımlanan “Sinop Güzellemesi"yle ilgili bazı mektuplar, açıklamalar geldi. Adana’dan Ahmet Dokur, aynı yerleri "Sarı Kuş" adını verdiği motosikletiyle dolaşmış, uzun bir gezi yapmış; başına bir ilçede bir sürü işler gelmiş. Mektup, üç bin kelimeye yakın uzunlukta. İki günde yazdığını kendi söylüyor, yayımlanma olanağı bulunsa, gazete sayfasının yarısını tutar... Cumhuriyet okuru 64 yaşındaki Ahmet Dokur’un emeğine, hayran kaldım. Açıklamalara gelince, açıklamanın basın özgürlüğünün bir parçası olduğunu, her zaman düşündüm. Bunları yayımlamak bir görevdir de.
“Sinop Güzellemesi" ile ilgili bir mektup, emekli Vali Şevket Esen’den. Şevket Esen, ad benzerliğine değinerek şu açıklamayı yapmış:
Sayın Ekmekçi,
"Sinop Güzellemesi" Başlığını taşıyan yazınız nedeniyle, sütununuza bu kez de konuk olmaktan kıvanç duydum.
Ancak, bazı gerçekleri bulmak hususunda inceleme yapmak gereksinimini duyduğunuzda faydalı olur düşüncesiyle, açıklama zorunluluğunu duydum:
Sinop Belediyesiyle Amerikan Radar Komutanlığı arasındaki "Su" anlaşması, benim Sinop Vali ve Belediye Başkanlığı’na atanmamdan öncedir. Filhakika Sinop Belediyesi adına anlaşmaya imza koyan Belediye Başkanının adı da Şevket ise de, o Şevket ben değilim...
Sinop Valiliği’ne atanmam 27 mayıs tarihinden sonra olup göreve 14 haziran 1960 tarihinde başlamıştım.
Her ne kadar iş Sinop Belediyesine ait işe de, başta ihale olmak üzere bütün işlemler Belediye adına İller Bankası'nca yapılmış olup anlaşmanın Türkçe metnini araştırma ihtiyacını duyduğunuzda İller Bankasının arşivlerinden bulabileceğinizi hatırlatır, bu vesileyle saygılarımı sunarım."
İzmir'de oturan Berin Taşan da şöyle diyor açıklamasında:
"Sayın Ekmekçi,
Bir araştırmamın 1.9.1983 günlü "Sinop Güzellemesi'nde kaynak oluşuna çok sevindim. Demek emeğim boşa gitmemiş. Başka hiçbir yerde adı geçmese de gam yemem. Sinop'taki kısa süreli tatilinizi çok güzel değerlendirmişsiniz. Elbette önemli olan gören göz, seven yürek, düşünen beyin. Yoksa Sinop'ta yıllarca kalıp da kitaplığın yerini öğrenmeden giden nice aydınlar vardır. Bunda herhalde değerli dost Hamdi Konur'un da katkısı olsa gerek. “Sinop Güzellemesi" ilerde Sinop'la ilgili araştırma yapacaklar için derli toplu bir kaynak olacak. Ben de kendimi biraz Sinop'lu kabul ederek "ellerine sağlık" diyorum. Bu vesileyle bazı eksik bilgileri de eklemek istedim.
Mustafa Suphi Sinop Cezaevi'nde yatmamıştır. 19.6.1913 de Mahmut Şevket Paşa’ya yapılan suikast nedeniyle “Tahrik edici yazılar yazdığından" bahisle, Hüseyin Hilmi, Refii Cevat, Refik Halit, Burhan Felek gibi birçok yazar, paşa ve o zamanki iktidardaki ittihatçılara muhalif fırkacılarla birlikte Sinop'ta "ikamete mecbur" edilmiştir. Bir süre sonra da sağladığı bir kayıkla yanında Ahmet Bedevi Kuran ve dört arkadaşıyla birlikte Kırım'a kaçmıştır...
Sinop’lular, Sinop'un ününün Sinop Cezaevi’nden dolayı olmasını istemezler. Onun için olacak Sinop Cezaevinde yatan, yahut Sinop'ta sürgün olarak kalan ünlülerle ilgili anılarını belleklerinde pek tutmak istememişler. Biraz da çekingenlikten olacak, görevle Sinop'ta kaldığım dokuz yıl içinde, ünlü kişileri anımsayıp konuşmak isteyen iki yahut, üç kişi tanıdım.
Sabahattin Ali'nin Sinop Cezaevi'ndeki yaşantısıyla ilgili yazım Soyut Dergisi'nin ocak 1976 tarihli sayısında çıkmıştı. Asım Bezirci, “Sabahattin Ali" ile ilgili araştırma kitabında kaynak olarak yararlanmış. Bu konuda başka bir kaynağa rastlamadım.
Rıza Nurla ilgili belgesel bir yazım da yine Soyut’ta çıkmıştı. (Bir şehir ve üç insan: Rıza Nur, Sabahattin Ali, Nihal Atsız) “Soyut, Ocak, 1977". Bu konuda da başka yerde bir kaynağa rastlamadım. O yazımda ayrıntılarıyla belirttiğim gibi, şimdiki kitaplığın sahibi Rum, Yunanistan'a kaçınca, evi, arsası ve çiftliği hâzineye kalır. Bu yerler hazine tarafından açık artırma ile satışa çıkarılınca, o zaman Sağlık Bakanı olan Rıza Nur, satın alacağı evi kitaplık yaparak Belediyeye bağışlayacağını söylediğinden kimse talip olmaz ve şimdiki kitaplıkla, bitişiğindeki arsa ve Nişi köyündeki çiftlik sembolik bir bedelle Rıza Nur’a ihale edilir. Nitekim 1926’da yurtdışına çıkınca Paris'te bir vakıf senedi düzenleyip Sinop Belediyesi'ne bırakır. 1940 yılında manevi evlat edindiği Nihal Atsız, Rıza Nur’un ölümünden sonra vakıf senedinin iptal edilerek “Rıza Nur Kitaplığı”nın ve Nişi köyündeki çiftliğin kendisine verilmesi için Sinop Belediye 'sini dava eder. Sinop Asliye Hukuk Mahkemesi, “Nihal Atsız'ın kütüphane, arsa ve çiftlik üzerinde bir hakkı olmadığından ve evlatlık mukavelesine riayet etmediğinden" bahisle davayı reddeder. (18.9.1950 tarihli karar)
Sinop’ta bulunduğum yıllar (1965—1974) Sinop Festivali'nin ikinci gecesi (2 ağustos) önerimiz üzerine tiyatro gecesi olarak ayrılmış ve her yıl 2 ağustos gecesi çocuk cezaevi bahçesinde yeni bir oyun sahneye konulmuştur. O gecelerden birisi için yazdığım “İçerdeki Adam" adlı deneme oyunumla, "Sinop'ta Kale Duvarlarının Sonunda" başlıklı şiirimin bulunduğu kitabımı ve yazınızda sözünü ettiğiniz araştırmamı adresinize gönderiyorum. Sinop'la ilgili daha sonra yazdığım şiirler, yeni kitabımda yer alacak.
Tekrar en iyi dileklerle tebrik, teşekkür ve saygılar".