SHP'deki son eylemce(operasyon) biterken, Genel Başkan Aydın Güven Gürkan konuştu. "Partinin bunalıma düşmemesi için", girişimleri önlemeye çalıştığını söyledi. Özetle şöyle dedi:
Başaramadım, önergenin arkasındaymışım gibi gösterildim. Başkanlık Divanı'nda hiçbir konu oybirliğiyle çıkmadı. Hâlâ, bir İnönü-Gürkan çatışması yaratılıyor. Bu göreve hiç de isteyerek talip olmadım. İnönü'ye genel başkanlığı vaktiyle önerdim. Kendisini kurultayda seçmekten onur duyacağımızı söyledim. İnönü, kendisine yapılan baskılar sonucu adaylığını açıkladı. Genel Sekreter ve yardımcılarını koruyabilmek benim gücümün dışındadır. Artık sözümü dinletemiyorum. İstanbul'u(görevden) alırsak, artık onun da arkasında benim olduğum sanılacak. Bunu lütfen geri alın....
Gerçekten İstanbul’la ilgili önerge geri alındı. Hasan Fehmi Güneş kurtulmuş muydu?
Birleşmeden sonra, SHP’de olup bitenlere, sokaktaki vatandaş gözlerini dikmiş izliyordu. Kulaklar kirişteydi. İktidarın tek seçeneği olma yolundaki SHP'de dalgalanmalar, seçmenin güvenini azaltacak mıydı?
Tek güvendiğimiz SHP, onun da içini görüyorsunuz! diyenler vardı.
Yaşam pahalılığından bunalmış, partizanlıktan bıkmış usanmış, eziyetlerden gına getirmiş yığınlar, 1402’likler, işsizler haklı olarak gözlerini, umutlarını SHP’ye çevirmişlerdi. O gelecek, holdinglerin yönetiminden kurtaracak, sosyal-demokrat bir yönetimi gerçekleştirecek...
SHP örgütü, büyük bir canlılık gösteriyordu. Tabanda, demokrasiyi yerleştirme konusunda, ödünsüz bir savaşım verildiği izleniyordu. Artık, partilerin genel merkezleri, eski biçim genel merkezler olmaktan çıkmalıydılar. Partililer, illerden gelecekler, Ankara'da sorunları çözümleyecekler, bu da geçmişti artık. Taban, giderek yukarıya da egemen oluyordu. Kanımca bu, iyi bir gelişmedir. Şimdi Ankara'da bulunan seksen kişilik MKYK üyesinden, pek çoğu mayıs sonunda yapılacak Kurultay’da dışarıda kalabilir, MKYK tabanın sesini yansıtacak biçimde oluşabilir. Şimdiki gürültü patırtının da sonu gelmiş olur.
Pazartesi gecesi yapılan MKYK toplantısı, içerdeki tartışmalar, ağır sözler, SHP’deki üst yönetimdeki sıkıntıyı da açığa vurur nitelikteydi.
MKYK toplantısından iki tümceyi daha aktarayım mı? Angın konuşuyor, Vecihi Ataklı, oturduğu yerden "Ayıp ayıp, terbiyeli konuş " diyor. Angın, "Sen terbiyeni takın!" yanıtını veriyor. Doğrusu bunları yakıştırmak güçtür. Cahit Angın, genel sekreter olmazdan önce, çeşitli nedenlerle "Ankara Notları"nda adından sözedilen bir kişi, bir eski politikacı.
Dürüst kaldı. Güç koşullarda görev yaptı. Kimse, "Cahit Angın, şöyledir, böyledir…" demedi. Diyemezdi de. Yine de diyemez. İçi dışı bir... Çorumlu…
Ancak, Cahit Angın'ın genel sekreter oluşundan sonra işler değişti. Onu daha bir hırçınlaşmış gördüm. Bir kokteylde karşılaştım, yanında arkadaşları vardı, takıldı:
Eline kalemi almışsın, sorup ne etmeden yazıp gidiyorsun! dedi.
Nasıl üzüldüm anlatamam. Eski bir dostun, daha bir hoşgörülü olmasını beklemiştim doğrusu. "Demek ki sen, başkalarından, benim karşımda olanlardan sözediyorsun, öyleyse beni beğenmiyorsun!" Böyle mi demek istedi? Ben neyse, birbirlerini yemeğe çağırmıyorlar. Ayrı toplantılar yapıyorlar. Sevmiyorlar birbirlerini....
Cahit Angın’ın da, iki yardımcısının da görevlerinden alınmalarına kişi olarak, dost olarak üzülebilirim. Ama, bir görevim var benim de, gazeteci olarak, yazar olarak, olup biteni gözlemek. Siyasal yaşamda, karşılıklı saygının önemini daha çok anladım. Saygı da, sevgiye dayanır onun için. Her şeyde, her eylemde öyle değil mi? Demokrasi olabilir mi, sevgi olmadan?
Karşılıklı birbirlerine ağır sözler söylemekle kalmadı üyeler, birbirlerinin üstüne de yürüdüler o gece..
Genel sekreterlik olayı, geceyarısına doğru saat 11.30'da bitmişti. Eylemcenin(operasyonun) arkası gelebilirdi. Sururi Baykal, tüm Başkanlık Divanı üyelerinin görevlerinden alınması yolunda bir önerge verdi. Ancak o geri aldırıldı. Buncağızı yeter görüldü.
Oylamada, Cahit Angın ile Metin Şahin, bir de Hızır Ekşi, kendileri ile ilgili önergelerde oy kullanmadılar. Ancak, görevden alınmak istenen arkadaşları için "güvenoyu" verdiler. Oylama sonucu gazetelerde çıktı ya, bir kez daha yayımlamakta yarar gördüm. "Güvenoyu" verenler şöyle: (eski HP'den gelenleri ayraç arasına ben aldım)
"Muhteşem Vasıf Yücel(HP), Cahit Külebi, İsmail Cem(HP), Arif Toprak(HP), Süleyman Sarıalioğlu, Münir Sevinç(HP), Cahit Angın, Metin Şahin, Hızır Ekşi, Tevfik Çavdar, Uğur Batmaz, Muzaffer Saraç, Mehmet Moğoltay, Özkal Yici, Yiğit Gülöksüz, Hasan Çetinkaya, Cüneyt Canver(HP), Barış Can(HP), Turan Beyazıt(HP), Cahit Talaş, İbrahim Taşdemir(HP), Mustafa Gündeşlioğlu, Sırrı Özbek...".
Genel Başkan Aydın Güven Gürkan oy kullanmadı. Kamer Genç ile Birgen Keleş "çekimser" oy kullandılar. Algan Hacaloğlu Cidde'deydi, yoktu. Erhan Işıl, oylama sırasında çıktı, oy kullanmadı. Mustafa Günaydın yoktu; ama onun güvensizlik önergesinde imzası vardı. Sermet Sıvacı da yoktu.
"Güvensizlik" oyu verenler ise şöyleydi:
İbrahim Yılmaz(HP), Ekrem Yurdakoş, Türkan Akyol, Vecihi Ataklı(HP), Ayhan Fırat(HP), Cezmi Kartay, Kenan Nehrozoğlu(HP), H. İbrahim Şahin(HP), Durcan Emir Bayer(HP), Halil Akyüz, Sahir Koçak(HP), İbrahim Önen, Fermani Aftun(HP), Turgut Atalay, Sururi Baykal(HP), Veli Baz(HP), Tevfik Bilal(HP), Ufuk Büyükkırkık(HP), Yılmaz Çarkgil(HP), Vedat Dalokay, Erol Köse, Kadir Narin(HP), Kazım Yenice, Fikret Ünlü, Enis Tütüncü, İsmet Turhangil(MP), Güler Tanyolaç, Mustafa Timisi, Aşkın Tokteş(HP), Tülay Oney(HP), Enver Özcan(HP) Turan Özgül(HP), Atilla Sav, Cemal Seymen, Sermet Sıvacı(HP), Edip Servet Devrimci, Doğan Sönmez(HP), Hüseyin Durakcan(HP), Erdoğan Erman(HP), Hicri Fişek, Halil Nusret Goral(HP), H. Avni Güler(HP), Nail Gürman, Halil İbrahim Karal(HP), Suphi Karaman, Kamil Karavelioğlu, Saim Kendir, Sabri Koç(HP),
SHP’deki son eylemcenin(operasyonun) yararlı sonuçlar getirmesini bekliyor çok kişi. Aradaki kırgınlıklar, geçimsizlikler giderilir; örgüte saygıyla, sevgiyle davranılırsa başarılı olabilir Göreceğiz bakalım...
27 Mart 1986, Cumhuriyet