SHP Örgütü, Gemini Geviyor...

SHP’de. 29 mayısta yapılan Ankara il kongresi de, az kaldı İstanbul gibi “iptal” ediliyordu! Kongre başkanlığına seçilen Ankara milletvekili Ömer Çiftçi'nin uyanık davranışı, bunu önledi. Yönetime aday olan birkaç kişinin, oy sayımı için oluşturulan sandık kurulunda aday gösterilmiş olduklarını, Ömer Çiftçi hemen farketti, onların yerine, aday olmayanlardan delegeleri getirdi. Böylece, siyasal Partiler Yasası’na aykırılık nedeniyle doğacak bir “İptal" Ankara'da önlenmiş oldu. Aday olup da, sandık kurullarında görevlendirilenlerin, görevlendirilmek istenenlerin, öyle kazanmak için filan bir hırslan yoktu elbette. Sadece oyuna getirilmiş, kullanılmış oluyorlardı o kadar. İstanbul kongresini yöneten Ahmet tavan adı, saygıdeğer bir addı; ancak, Siyasal Partiler Yasası’nın, kongrelere ilişkin hükmünü yeterince incelemediği anlaşılıyordu...
Öyleydi, ama bu oyunlara başvuranların durumu öyle bağışlanacak kusurlardan değildi. Bunlar, “Dallas” dizisindeki “Ceyar"a yakışan yöntemlerdi ki, demokrasiye inanmış insanların başvuracaktan bir şey olamazdı. Bu yöntemler, parti içinde demokrasiyi yozlaştırır, giderek parti de inanılmaz, güvenilmez bir kuruluş durumuna düşerdi. Kazanmak, ille de ne olursa olsun, başa geçebilmek için böyle yöntemleri deneyenlerin foyaları çabuk çıkar ortaya, dökülür...
Parti içinde savaşımlar, elbette olacaktır; “Ankara Notları"nı izleyenler, SHP’de “hizip”lerin olması gerektiğini, bunun partiye canlılık verdiğini, parti içinde demokrasinin varlığını gösterdiğini sık sık belirttiğimi bilirler. Yine görüşümü, düşüncemi değiştirmiş değilim. Sağlıklılık olarak nitelediğim bu nokta, "oyunlar”a varırsa, işte o zaman, demokrasi için eleştirmek de bir görev olur...
Şimdiye değin. SHP'de olup bitenlerle ilgili bir şey yazmadım. İlhan Selçuk. Füsun Özbilgen belki daha başkaları da değindiler konuya. Yazanların hiçbiri, SHP'de görev alacak, başa geçecek kişiler değillerdi Gözlemlerini, düşüncelerini yazdılar. Kurultaya şunun şurasında on gün gibi bir zaman kalmışken, kongreler de bitmişken, soğukkanlı bir değerlendirme yapmanın zamanının geldiğini düşündüm.
Necdet Uğur Ankara’daydı, telefonla ona sordum:
Ne diyorsunuz, SHP'de olanlara?
Yalla, hep böyle olur, kongre öncesi, kurultay öncesi zaten. Biraz ateş yükselir...
Sonuç?
Yalla, sonucu kestiremiyorum doğrusu. Yani, dengelerin ne kadar olduğunu bilmiyorum. Yalnız, sanki Erdal Bey'in ağırlığı arttı gibi geliyor.
Kongrelerde olanlara ne diyorsunuz?
Politikada bu, bir ölçüde geçerlidir biliyorsun. Yapanı olur çok.
Siz yaptınız mı?
Hayır, çünkü tutumum başka türlü benim. Baştan itibaren ben girmedim böyle şeylere. Ama, genellikle yapılır şeylerdir de. Çirkinleşmeden yapmak gerekir Bir de kör kör gözüm parmağına olmaz tabii. Onun da bir adabı var, tıpkı futboldaki fauller gibi...
Anladım.
Yani, bir faul yapıyorsun, tribün ayağa kalkıyor, hakem kırmızı kart gösterir, bir faul yapıyorsun, avantaja bırakır hakem, ceza bile vermiyor. Yani, mesele bu...
Yani, bizdeki dizgi yanlışları gibi! (Necdet Uğur kahkahalarla gülüyor) Siz, İstanbul kongresini izlediniz mi?
Hayır...
Neden, çekildiniz mi?
Hayır, ama yani, kongre sonuçları önceden bellidir, tıpkı kurultayda olduğu gibi. Orda yapacak hiçbir şey yoktur. Kimse konuşma dinlemez. Kuliste şey yapılır, kurultayda da öyle olacak göreceksiniz. İçeride olup bilenleri sız dinlersiniz; gazeteciler, bir de ziyaretçi kartı olanlar. Ama, partililerin hepsi kuliste çalışır. Şimdi, kuliste ne yapayım? Dinleyici olarak da doğrusu, yani bir şey duymayacaktım; onun için kalabalık arasında yapacak hiçbir şey olmadığı için gitmedim.
İsmail Cem'in şansı nasıl? Yok tabii!
Görünmüyor, bu anda zannediyorum ki, Erdal Bey rahat bir sonuca gidecektir. Sol kanat kendisini. Erdal Bey'le yabancılaştırmıyor...
Deniz Baykal'ın genel sekreterliği dayına ne dersiniz?
Yalla, aslında ‘genel sekreter olacağım’ diye bir şey, kariyer olmaz. Bu sırada, genel sekreterlik söz konusu değil zaten. Söz konusu olan, parti meclisidir ve genel başkanlıktır, 'ikisinden biri olacağım' olur. 'Parti meclisine gireceğiz' olur...
Parti meclisi, Erdal Bey'in çalışamayacağı biçimde oluşursa?
Ondan kaçınırlar zannediyorum. Yani, öyle olsa bile onu rahatsız edecek bir sonuçtan kaçınırlar. Çünkü, daha doğrusu, bunalım çıkaracak bir sonuçtan kaçınırlar...
Yoksa, iktidara da gidemezler...
Zedeler, zedeler, aksar...
SHP'nin, kurultaya giderken görüntüsü hiç iyi değil. SHP örgütü, iktidara giderken, gemini geviyor. Öylesine hazırlıklı. Ama, üst düzeyde, kulislerde, hiziplerde öyle mi ya? "Azotsun, bizim olsun" düşüncesi hemen her yerde egemen. Bir, Hinthorozu Erdal Be iktidara yaklaştıklarını vurguluyor, yineliyor, öbürleri sanki, parti içinde, post arkasında. Parti içindeki hizipler, sağ gazetelerin sermayesi oldu çıktı. Bu gazetelere bakıp insan, doğru mu yanlış mı yaptığını anlayabilir de gerçekte, İlhan Selçuk'a. Cumhuriyet yazarlarına kızıyorlar. Hiç haklan yok. SHP'deki kimi hizip başlan. "Ecevit" olgusunu da unutmuş görünüyorlar. Hizip başı olmak güzel bir şey, ama ne yapmalı ki, hizip başılığını sürdürerek, delegeleri, adamları “asker" gibi dizerek, lider oturamıyor. Lider olabilmek için çoook yukarılarda kalabilmek de gerekiyor Küçük oyunların, kulislerin üstüne çıkabilmek yani.
Politikada, anlamadığım, anlamak istemediğim bir şey de, birinin “adamı" olmak. Düşüncelerin değil, kişilerin adamı. Kendilerinde bir yetenek, bir güç yok, ancak bir grubun, bir hizbin içinde varlık olabiliyorlar...
Politikayı d», politikacıyı da seviyorum; “Yurt yönetimi"ne soyunduğu için, politikacı saygıdeğerdir. O saygıdeğer yeri koruduğu sürece, seveceğim, sayacağım... Otuz sekiz yıllık gazetecilik yaşamım boyunca, yer kapmak için milletvekili olmak için iktidara gelebilmek için politikaya soyunanları da gördüm. Hiçbirinin sonu iyi çıkmadı. Demokrasiden, gerçekten yana olanlar ise, saygınlıklarım yaşamları boyunca korudular, durdular.
SHP'deki sayrılıklar, belki de ülkede, “sosyalist”, "komünist” partiler olmadığından da kaynaklanıyor. Adamların o denli suçlan yok. Üzüm üzüme baka baka kararıyor. “Düşünce”, “ilke” partileri olmuş olsaydı o, sermaye partilerim, kitle partilerini de bir oranda etkileyebilirdi Demokrasi geliştikçe o da olur elbet.