Şeytanın Karı Boşadığı Sıra...

Lütfü Doğan, geçmiş dönemde MSP’nin Erzurum Senatörü'ydü. Daha önce, Diyanet İşleri Başkanlığı da yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığı yapan, bir başka Lütfü Doğan daha vardır, bu o değil. O, Dr. Lütfü Doğan’dır. Uzun sakalıyla, senato toplantılarında görürdüm. Pek konuşmamız olmazdı. Ancak, MSP içinde, düşünce özgürlüğünden yana tutumunu sürdürdüğünü duyardım. Kardeşi Paris'te imammış, çocukları Avrupa'larda çalışırlarmış. Kendi kendini yetiştirmiş bir kişi. Zaman zaman "Cumhuriyet” okuduğu olurmuş.
Bu “Ankara Notları”na Lütfü Doğan'la girişimin bir nedeni var elbette. Lütfü Doğan, Gümüşhane'nin Kelkit ilçesinin Salyazı kasabasındandır. Salyazı'nın eski adı Posus; Lütfü Doğan, MSP’nin son yönetim kurulunda olduğu için on yıl süreyle yasaklılardandı. Bu halkoylamasında yasağı kalktı. “Referandum’dan önce, o da arkadaşlarının isteği üzerine Salyazı kasabasına gitti, hemşerilerinin "evet" oyu vermelerini sağlamak için. Lütfü Doğan ailesinin kasabada en az yüz oyu vardı. O, Erzurum Senatörü diye, Kelkit'ten 1977 seçimlerinde MSP'ye 4000 oy çıkmıştı. 1984 belediye seçimlerinde de, ANAP'a karşı DYP’li aday seçimleri kazanmıştı. Eh, bu durumda Salyazı dan "evet" oyu çıkmasından doğal ne olabilirdi?
Ama, öyle olmadı. Lütfü Doğan'ın köyü Salyazı'dan iki sandıkta 63 "evet”, 426 “hayır’’ oyu çıktı. Lütfü Doğan'a köylüleri şöyle demişlerdi:
— Efendi hazretleri, bizim birkaç yüz oyumuzla, sen bir şey olacak değilsin. Biz ise ilçelik bekliyoruz. Gel bizi bağışla, biz ‘evet' oyu verirsek, sonra bizi ilçe yapmazlar!
Lütfü Doğan, hiç sesini çıkarmadı. “Bu ne ahlâksızlık? Devlet kesesinden bu ahlâksızlık nasıl yapılır?" demedi. "Demokrasi bunun neresinde?" de demedi.
Lütfü Doğan'ın köyünün yanıbaşındaki Oylumdere adında, eski adı Danzu olan bir köy daha vardı; o köyün 82 oyu vardı, Lütfü Doğan'a komşu köy saygısından 76 “evet" oyu çıktı. Bunlar, Lütfü Doğan'a hatır oylarıydı. ANAP iktidarının borazancıları, ilçelik, illik sözleri vererek, seçmenlerin ulusal istençlerini (iradelerini) bozuyordu.
İlçe olanlara da kaymakam ne, daha gitmemişti.
— Seçimlerdeki oylarınıza göre, kaymakamınız gelir! deniyordu. Bir ANAP borazancısı şöyle dedi:
— Biz, yapacaklarımızı bir gecede yapar, bir gecede bozarız!
Kül de yutmuyorlardı; hizmet bekleyen seçmen kıskıvrak yakalanmıştı.
ANAP yöneticilerinden Şükrü Yürür, "hayır" çıkması üzerine, Aybastı'ya teşekküre gitti. Şükrü Yürür:
— Gözünüz aydın, belediye başkanınız Salih Yaman geliyooor! diye mi bağırdı?
Fatsa’da çıkan “Güneş” gazetesi 11 Eylül 1987 günlü sayısında Şükrü Yürür'ün "özlediğiniz belediye başkanı yakında aranıza gelecektir”dediğini alkıslandığını yazdı.
Mardin'de “hayır" oyları, bir tek İdil ilçesinden çıktı. Bu oylar da ileri sürüldüğüne göre, “partizanlık" sonucu alınmıştı.
İdil Kaymakamı Selahattin Apasi, köylere dek gidip, “Fak-Fuk-Fon"dan usulsüz paralar mı aktarmıştı köylere. Bu harcamaların hesabı, yapan kim olursa olsun, birgün sorulmayacak mıydı?
Sakarya'nın Kocaeli'si ilçe oldu, kaymakamı yok, bir şeyi yoktu. O da mı seçim sonucunu bekliyordu?
Taşköprü'nün SHP İlçe Saymanı Zeynel Yurtseven, Kastamonu'da yapılan partizanlığı anlatıyor, özelle şöyle diyor:
"... İnsan düşündükçe olayları ve kişileri daha iyi anlıyor ve değerlendiriyor. Sayın Özal'ı daha iyi tanımaya çalıştım böylece. Çok kindar ve acımasız olduğunu öğretti bu oylama bana, ANAP iktidarının.. Özal, Mecliste kabul ettiği konuyu, halkımıza kabul ettirmemeye çalıştı. Ne kadar. ....bir kişiliği varmış adamın. Ne güzel anlaşılıyor.
Benim köyümde de bir baraj yapılacaktı. En büyük zararı bizim köy görüyor tabii. Bir kilometre yukarı yapılırsa zararımız azalıyor. ANAP’lılar, bizim köye bunu işlediler. Alt yanımızda bulunan köylere de 'önümüzdeki yıl barajınızı mutlaka yapacağız’ dediler ve sonuç aldılar.
Yine bir bölgemiz var, Gökçeağaç diye. Bir zamanlar bucaktı, onu ellerinden aldılar. Beş bin nüfusu yok. Boyabat-Taşköprü yolunun geçtiği yerde bulunuyor. Şimdi de 'Sizi ilçe yapacağız' diye ne güzel kandırdılar. İşin garip yanı ne biliyor musunuz?
Bu olayın önünde koşanlar, bizim eski CHP’li, şimdiki SHP’liler.
İl yönetimini yığdık bir pazar günü. Neler söyledik caydırmak ve doğruyu buldurmak için. Bir türlü bu aldatmacanın önünü alamadık. Aslında, bizlere de ne güzel şeyler söylediler bizimkiler;
'Bizi anlayın, hoşgörün...' gibi. 'Bir rüşvet geldi ayağımıza, bunu kullanmaya çalışalım!' dediler. Ancak, bu kandırmacanın geleceği ANAP için de kötü olacak gerçekten. Köylümüz ve o yöre halkı sözünü tutarsa ilerde seyreyle filmi.. Ora halkından bakkal Bekir ile bunu değerlendirdik. ANAP gerçekten büyük bir oyun oynuyor. Bu iş onlara pahalıya mal olabilir diye söyleştik Bakkal Bekir'le. 'Baraj yapacağız’ lafını yalnız bizim köy dolayında değil, her yörede işlediler. Oylamadan iki hafta önce Avşar denilen bir köye çeşit çeşit makineleri yığdılar. Yine baraj
yapılıyor o yöreye de. Bizim kalemiz durumunda olan köy ve çevrelerden yarıya yakın kaybımız oldu, ilimizin Küre ilçesinde de şu soru sorularak 'hayır' oyu olmaya çalışılmış:
— Efendim, ANAP iktidarından memnun musunuz? Genellikle halk 'hayır' demekte.
— O zaman, Özal ve ANAP iktidarına 'hayır' oyu kullanacaksınız! demişler. Oğlunu işe alırız!', ‘Kızını tayin ettiririz!', 'Yolunuzu yaparız!', ‘Kuyunuzu kazarız!' gibi ne varsa, söylediler. Böylece yüzde ellilere varan 'hayır' oyunu aldılar. Bakalım, erken seçim ne getirecek ülkemize ve ANAP iktidarına?”
Anlaşılıyor ki ANAP iktidarının işi ivedi; bir beş yılı daha kurtarabilmek için vermeyeceği ödün, yapmayacağı şey yok. Anadolu’da söylenir bir deyim var; “Şeytanın karı boşadığı sıra" derler. Şeytan karısını boşadığı sırada böyle olurmuş. Hiçbir şeytanlığa usu ermezmiş. Başı öylesine kalaba! Bu deyim, Ömer Asım Aksoy’un “Deyimler Sözlüğü"nde de yok. Kendisine anlattığımda çok güldü, duymadığını söyledi.
Meclisten öylesine ivedi, başıboş karar alınmış ki 1982 Anayasasının 62. madesi bile gözden kaçmış. Maddede şöyle deniyor.
"Bakanlar Kurulu, genel ve katma bütçe tasarıları ile ilgili bütçe tahminlerini gösteren raporu, mali yılbaşından en az 75 gün önce TBMM'ne sunar..."
Erken Seçim Yasası’nı çıkardıktan sonra, yılbaşından geriye doğru 75 gün sayan hükümet yöneticileri, 17 ekim tarihini buldular. Biri:
— Yahu, 17 ekimde Meclis var mı? Nereye verilecek bu rapor? diye sordu.
1982 Anayasası’nın düzenleyicileri, bu arada Kenan Bey, bir erken seçim olabileceğini düşünmemişler miydi? Ya ANAP'lılar? Onlar için şeytanın karı boşadığı sıra mıydı? 1982 Anayasası'nı düşünmenin sırası mıydı?
Hükümet, Maliye Bakanlığı, Danıştay'a sordu, "Bütçe işini ne yapalım?" diye... Danışman durumunda olan Danıştay, bakalım ne yanıt verecekti?...
Bülent Bey, SHP'nin oylarını istediğince bölsün, ANAP'ın durumunu kurtaramayacak gibiydi.
Hoş, tüm liderler için "Şeytanın karı boşadığı sıralar"dı şu sıralar...
* * *
Ruhi Su ölüm yıldönümünde, bu sabah Zincirlikuyu’da gömütü başında anılıyor. Törende ailesi, sevenleri bulunacak, öğrendiğime göre, Arif Damar, Ruhi'nin gömütü başında konuşma yapacakmış. Daha sonra, topluca Ruhi Su Korosu’ndan Şara Balıkçıoğlu’nun gömütüne gidilecekmiş. Ruhi Su için düzenlenen bu törende olmayı çok isterdim. Onu, gönlümüzde türkülerle yaşatacağız.