"Şeytan Ayetleri" Tartışması...

“Şeytan Ayetleri" yine günün konusu: konuya eğilirken işi bilenlerinden öğrenmeyi yeğledim. En sağlıklı kaynak, Turan Dursun'du. Turan Dursun, 19 Mart 1989  günlü “2000’e Doğru” dergisinde yayımladığı, sonradan "Tabu Can Çekişiyor-Din Bu 1" kitabına alınan yazısının sonunda şöyle diyordu:
"Kısacası: 1- ‘Şeytan Ayetleri' olayı gerçektir. Bunu yok sayma çabaları da boşunadır. 2- Diyanet İşleri Başkanlığı en büyük İslam otoritelerince de sağlam kabul edilen hadise dayalı ayetlerle destekli bu olayı yok sayma yerine ülkede kimseye yararı olmayan din terörünü kınayıcı çabalara girse çok daha yararlı bir tutum göstermiş olurdu. Çünkü gerçek olduğu halde bu olaya 'iftiradır'. 'dinsizlerin uydurmasıdır' biçimindeki sözler, cinayete azmettiren fetvalara çanak tutmaktan başka bir şeye yaramaz.'
Turan Dursun, "Şimdi, olayın gerçekliğini dile getiren kanıtları görelim:" dedikten sonra "Şeytan Ayetleri" olayına değindiği, bu olayı dile getirdiği savunulan ayetleri inceliyor. "Hacc" suresinin 52. ayeti ve izleyen ayetler. Bu ayette, her peygamberin "okuduğu şey"e "şeytanın bir şeyler kattığı" ama "Tanrı'nın, şeytanın kattığını neshettiğı (hükümsüz bıraktığı) ve kendi ayetlerini geçerli-sağlam kıldığı" anlatılır Turan Dursun, şöyle diyor:
"Görüldüğü gibi anlatım, ‘Şeytan Ayetleri’ diye bilinen ayetlerin ’Kuran’a sokulup sonra çıkarıldığı, sokanın şeytan, çıkaranın da Cebrail aracılığıyla Tanrı olduğu yolundaki ifadelere uygundur. Zaten, 'tefsirler' de bunun için bu ayetleri, olayın yansıtıcısı olarak görürler. 52. ayetten sonraki ayetlerde de aynı olaya uygun anlatımlar bulurlar."
Isra suresinin 73-75 ayetleri ile bu ayetlerin anlamları şöyle:
"(Ey Muhammedi) Seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırılıp daha başkasını ileri sürerek bize iftira etmeye sürüklüyorlardı neredeyse. O zaman seni dost bulacaklardı. Eğer seni pekiştirmiş olmasaydık, andolsun ki onlara eğilim gösteriyordun az kalsın. O zaman sana, yaşamı da ölümü de kat kat azab biçiminde tattırırdık. Sonra da bize karşı bir yardımcı bulamazdın."
Turan Dursun, daha sonra iki "hadis" örneği veriyor; şöyle- "Hadis" 1. "Peygamber Mekke'de NECM suresini okurken secde etti ve onunla birlikte, -aldığı toprağı alnına götüren yaşlı birinin dışında- Müslüman ve puta tapan herkes SECDE etti". Anlatan Peygamberin arkadaşları: Abdullah İbn Abbas, Abdullah İbn Mes'ud. KAYNAK: Buhâri (Bkz. Di. Baş. Yay., Tecrid, Hadis No: 555, 556) Tirmiziı ve öteki hadis, fıkıh kitapları.
Turan Dursun, şu soruları soruyor: 1- "Peygamberin can düşmanı" diye nitelenen puta taparlar nasıl oldu da Peygamberle bir araya gelebildiler? 2- Putataparlar nasıl oldu da Peygamberle birlikte secde ettiler?
Bu soruların karşılığını bulabilmek için bundan sonraki hadis iyi incelenmesidir
Hadis 2: "Peygamber Mekke'deyken. NECM suresini okuyordu. Lat’ı , Uzzâ’yı ve bir öteki, üçüncü (put) olan Menat’ı gördünüz mü diyen yere gelince: Şeytan, Peygamberin diline şunu atıverdi (sokuşturdu):
'İşte bunlar, yüce turnalardır (ğarânik). Şefaatleri de elbette ki umulur.'
Bunun üzerine (putataparlar): ‘Muhammed daha önce değil, bugün tanrıçalarımızı iyi (sözlerle) andı!' dediler.
Yine bunun üzerine Peygamber secde etti ve onlar da SECDE ettiler. İşte bu nedenle de Tanrı şu ayeti indirdi:
(Ey Muhammed!) Senden önce hiçbir Peygamber (Resul, nebi) yoktur ki şeytan onun okudukları arasına, (bir şeyler katıp) bırakmasın. Tanrı, şeytanın bıraktığını bozar (kaldırır), kendi ayetlerini güçlendirir. Tanrı Bilendir, Hikmetlidir." (Hacc suresi, ayet 52)
Anlatan Peygamber’in arkadaşları: Abdullah İbn Abbas’ında içinde bulunduğu bir topluluk...
Çok açıkça görülüyor ki: İkinci hadis, birinci hadisi tamamlıyor. Daha doğrusu, ikisi aynı hadistir. Birincisi eksik, ikincisi tamam. Ve çok açıkça şunların anlatıldığı görülüyor; Putataparların Peygamberlerle birlikte SECDE etmelerinin nedeni: "Peygamber’in üç putu (Lât'ı, Uzza ’yı ve Menâti) öven sözlerle anması ve bunu ‘âyet’ o tarak okumasıdır."
Üç putu öven sözleri "Peygamberin diline ayet olarak sokan ŞEYTAN'dır.
Yani bu sözlerin oluşturduğu 'ayetler', Tanrı'nın ayetleri değil, ‘Şeytanın ayetleri'dir.
'Şeytanın ayetleri' sonradan sureden çıkarılmıştır. Hacc suresinin 52. ayetinde anlatılan da budur..."
Turan Dursun, 4 Eylül 1990'da İstanbul'da evine giderken öldürüldü. Vurulduktan sonra eve giden "2000'e Doğru" muhabirleriyle. Turan Dursun’un yakınları, evin polislerce duman edildiğini, yatağın ikiye katlandığını gördüler. Yatağın üzerine "Kutsal Terör Hizbullah" adlı  bir kitap konmuştu. Polisler arasında "Hizbullahçı" mı ı vardı ne?
Turan Dursun, Salman Rüşdü’yü eleştirirdi yakınlarına; özetle şöyle derdi:
Onun amacı gerçeği açıklamak değil, romanının yaratacağı sansasyonla para kazanmak. İran'dan tepki gelince geri adım attı, korkak, ürkek davrandı. Hem de yetersiz, bilgisiz!
Salman Rüşdü'nün kitabını bilmiyoruz; Aziz Nesin yayımlayınca öğreneceğiz. Bir şey bilinmeden nasıl değerlendirilebilir? İranlı yetkililerin, bir başka ülkenin insanına "ölüm" cezası biçmeleriyse, usla, insanlıkla bağdaşacak bir şey değil...
Laiklik gibisi var mı?