Aybastı'dan yeni haberler var: İçişleri Bakanlığı'nca gönderilen müfettiş, sekiz aydır aranan ANAP'lı Belediye Başkanı Salih Yaman’ı görevden uzaklaştırdı. Yeni anayasanın 127. maddesine göre, İçişleri Bakanlığı'nın "işten el çektirme" yetkisi var. Ancak, bundan sonra ne olacak? Belediyeler yasasında, yeni anayasaya uygun düzenleme henüz yapılmadığı için, bu belirli değil, Ancak anayasa maddesi yeterince açık...
Gazeteye gelen okurların çoğu:
Aybastı’da ne gelişmeler oldu? ANAP'lı Belediye Başkanı yakalandı mı? diye soruyorlar. “Arkasını bırakma” diyorlar...
Yakalanamadı henüz. Üçüncü Ordu Komutanlığı, aranan Belediye Başkanı Salih Yaman'ın fotoğraflarını Aybastı ile Ordu ilçelerinin çeşitli yerlerine, duvarlara astırdı, "aranıyor" diye. İzliyorum olayı.
Geçen hafta salı günü, Hasan Hüseyin'in ölüm yıldönümüydü. O akşam, Ankara Sanat Kurumu'nda, Hasan Hüseyin için bir anma toplantısı yapılacaktı. Haberi gazetelerde çıktı. Toplantıyı Mükremin Mungan yönelecek, Azime Korkmazgil, Selçuk Altan, Şahin Yenişehirlioğlu, Varlık Özmenek, Yılmaz Gümüşbaş konuşmalar yapacaklardı. Konuşmacılar arasında ben de olacaktım. Sıkıyönetim Komutanlığı, toplantı yapılması konusunda yapılan başvuruya "uygun görülmediği" yanıtını verdi. Toplantı yapılmadı. Okurlar belki merak ederler diye yazıyorum, çünkü, toplantı olacağı haberleri gazetelerde çıktı, yapılamadığı, izin verilmediği yazılmadı. O gün, Azime Korkmazgil, çocukları, Mükremin Mungan, Ahmet Küflü, Selçuk Altan, Remzi İnanç, daha birkaç arkadaş Hasan Hüseyin'in Karşıyaka'daki gömütüne gidip, çiçekler serpip döndük...
O akşam, iki Hasan için, birer kadeh içtim...
“Vakko”nun, geçen hafta içinde düzenlediği “defile”ye, giysi gösterisine gittim. Geç gittiğimiz için Yılmaz Cemal Bor'la ayakta izliyorduk gösteriyi. Kızları görünce, Bor'un gözleri faltaşı gibi açıldı.
Hey Tanrım, dedi, bir yanda pancarın taban fiyatlarını yetersiz bulan köylüler, bir yanda da Konukevi'nde gösteriler. Ne garip ülke.
Bayanların etekleri uzun, ancak yırtmaçları büyüktü. Kalçaya varan yırtmaçlar! Çok kimse içinden, "gençlere göre" diye geçirmiş olmalı...
İzleyenlVitali, dedim, bu moda tam bana göre:
Nasıl?
Şalvar modası benim pantolonlar da ütü tutmuyor.
Vitali Hakko, gülmekten kırıldı. Kendi kendine “Şalvar modası" diye söyleniyordu...
“Akün” sinemasında oynayan “Missing" (Yitik) filmini gördük birkaç arkadaş; Yakup Kepenek, Amerika'da birkaç kez görmüş filmi. Bir kez daha görmek istiyorum...
A. Kadir öldü, TRT haberlerde, ölüm haberini vermedi. Türk yazınına emeği geçmiş, “Mevlana"yı, "Fikret"i bugünün diline çevirmiş, Azra Erhat'la birlikte "İlyada"yı çevirmiş bir kişinin ölümü TRT'de haber olamayabiliyor.
Yarın Rahmi Saltuk'un, "Çağdaş Sahne"de, dinletisi vardı. Sıkıyönetim izin vermediği için yapılamayacak. Daha önceki başvurulara sıkıyönetim izin vermiş, ancak çeşitli nedenlerle ertelenmişti. Rahmi Saltuk'un avukatı Şükrü Kartal, bu kez nisan ayında dinletinin yapılabilmesi için yeniden ilgililere başvuracak...
Geçen hafta "Tercüman"da Nazlı Ilıcak, yine dil konularına değindi. Eski Dil Kurumu'nca hazırlanan ‘Türkçe Sözlük'ten seçtiği bazı sözcükler için "acayip kelimeler" başlığını kullandı. Bazı Örnekler verdi, şöyle:
“Andaç”: (yadigâr, hatıra); "anlaklı": Anlağı ya da anlığı olan, yüksek ahlak erki gösteren (zeki), "ardıl": Ardından gelen, öncel karşılığı, halef. "Artağan”: Alışılandan artık olan (bereketli), “betim” : Bir şeyi, bir olayı betimleyen söz ya da yazı (tasvir). "batkın": Batkıya düşmüş (müflis), “gönenç”: İyi bir yaşama, (refah), "gönç”: Zengin, "gömüt”, ölü gömülen yer... (mezar), "gömütlük": Gömütlerin bulunduğu yer. (kabristan, mezarlık), "karşıcı'': Karşı düşüncede olan (muhalif); "öntasım": Yargısı başka bir tasımda küçük ya da büyük önerme durumunda olan tasım, "tasım": Doğru olarak kabul edilen iki yargıdan üçüncü bir yargı çıkarma temeline dayanan bir uslamlama yolu, (kıyas), “üfleç": Kirli havayı dışarı atan ya da temiz hava veren aygıt, (vantilatör), "ufku": Yengi, (zafer), "utkulu"; Muzaffer; “uslamlama": Mantık kurallarına uygun olarak önermelerden önermelere geçmek, (muhakeme etmek)... Belki daha vardır...
Konuyu Ömer Asım Aksoy'a açtım, konuştuk. Çok yararlandım.
Nazlı Ilıcak'ın, serpiştirme yoluyla Türkçe sözlükten aldığı örnekleri, üç bölüme ayırmak gerekiyor. Bunlardan “artağan", "batkın", “karşıcı", “utku" yeni değil, halk arasında yaygın olarak kullanılan sözcüklerdir. Bunlara kimse toz konduramaz, bu, bir...
İkinci gruba giren "gönenmek", "ardıl", "andaç", "önel, "anlak": Bunlar da "Cep Klavuzu”nda geçmektedir. Cep Klavuzu, 1935'te, Atatürk'ün buyruğuyla oluşturulan kurulca hazırlanmıştır. Başkanı Falih Rıfkı Atay'dı. Kurulda, Fuat Köprülü, Reşat Nuri Güntekin, Hasan li Yücel, Necmeddin Sadak da var. Atatürk de sık sık toplantılara katılır, izlerdi. Daha yakında, “Elli Yıl Önce Cumhuriyet" köşesinde, buna ilişkin haberler çıktı.
Nazlı Ilıcak’ın takıldığı sözcüklerden “gönenmek", "Derleme Sözlüğü" ile "Tarama Sözlüğü"nde var. "Tarama Sözlüğü’’, 150 kaynaktan yararlanarak düzenlendi. "Ardıl” da “Tarama Sözlüğü"nde geçmekte.
“Önel” sözcüğü de, “Cep Klavuzu"nda bulunduğu gibi, "Tarama Sözlüğü"nde de var. "Tasım” öyle. "Tasım"ın kaynağı, Merkezefendizade'nin "Babus" adlı yapıtı. “Kıyas”ın Türkçe karşılığı olarak kullanılmıştı. “Anlak" bir mantık, felsefe terimi, “Cep Klavuzu"nda geçer. “Üfleç", "hamlaç", karşılığı olarak, dil kurallarına uygun biçimde türetilmiştir. "Vantilatör" karşılığı olarak, bir de “yelleç" bulunmuştu, ancak tutmadı. "Uslamlamak" da, mantık terimi. Osmanlıcasını da kullanmaz halk...
Araştırırken baktım. “Tarama Sözlüğü"nde, "Ilıcak" da var “ılıkça" demek. Sıcak da, soğuk da değil; Ilıcak ...Dil Devrimini kimi sözleri ele alarak eleştiren Ilıcak, kendi soyadına baksın!..
Dil, bir yaşam biçimi. Dil devrimini Atatürk, Osmanlı yaşamını değiştirmek için yaptı. Kadını erkeği, kulluktan çıkarıp, yurttaş yapmak istedi. Sorun sözcüklerde, birkaç yüz sözcükte değil, anlayışla.
Dil devrimi, sözcük devrimi değil, anlayış devrimidir. "Padişah albümleri" çıkaran gazetenin yazarı bunu anlayabilir mi, ne bileyim?
Vecihe Hatiboğlu’yla konuşuyordum; Cumhuriyet'te çıkan yazısından dolayı kutladım onu; o yazıda, "başkan" sözcüğünün başından geçenleri anlatıyordu. TRT'nin yasaklamalarını konuştuk.
“Sevecen” sözcüğünü nasıl yasaklarlar? dedi. Bir yakınım tutuklanmışçasına üzüldüm diye ekledi.
6 Mart 1985, Cumhuriyet