Orhan Taylan'ın, Tanbay'daki “Hasret Resimleri" sergisi 10 haziran pazartesi gününe dek uzatıldı. Sergi 14 mayısta açılmıştı. Gelen 93 resmin otuzdan çoğu satıldı.
Açılış gününü anımsıyorum, nasıl da kalabalıktı. Ana baba günüydü Tanbay. Fransız Büyükelçisi Fernand Rouillon, Hasan Esat Işık, Mahmut Makal, Duran Karaca göze çarpanlardandı. Vedat Dalokay, açılışa değil de, daha sonra gelmiş. Çok sevmiş resimleri. Deniz Baykal da öyle. Daha çok gençler gezmişler Orhan Taylan'ın sergisini.
Taylan’ın sergisinin açılışına Hollanda'dan bir genç de gelmişti. Paul de Vries adındaki genç. "Uluslararası Sanatçılarla Dayanışma Derneği"nden geliyordu. Güç durumda olan karikatürist, ressam, yazar gibi kişilerle ilgileniyordu bu dernek. Paul de Vries, dernekçe, sergiyi izlemek için görevlendirilmişti. Paul de Vries'in, sergiyi görmek için taa Hollandalardan gelişi, Doğan Avcıoğlu’nun "Papuççu Muştası"nıı anımsattı.
Serginin açıldığı gün, akşam "Mülkiyeliler Birliği"nde verilen yemeğe gelenler de kalabalıktı. Yemekte, gözleyebildiklerimden birkaçı: Paul de Vries, Orhan Taylan'ın eşi Melek Taylan, Rutkay Aziz, Sezan Öz (Doğan Öz’ün eşi), Niyazi Ağırnaslı, Avukat Levent Akyüz, Nevzat Helvacı, Nezahat Gündoğmuş, Zeynep Oral, Yalçın Küçük, Serpil Şaylan, Özdemir İnce, Serpil Bozer, Osman Ulagay, Toşun Terzioğlu, Nuran Terzioğlu, Tuba Tarcan, Nurdan Arca, Büşra Ersanlı, Alman doktor Norbert Altaner, Nedim Gürsel, Ülkü Yalım, Özcan Yalım, Ersen Şansal...
Çoğu Sağmalcılar Cezaevi'nde yapılmış, "Hasret Resimleri" düşündürücü. Bu resimleri, politikacıların görmelerini isterdim. Daha zaman var, görebilirler...
Gaziosmanpaşa'daki "Nev"de açılan sergi de ilginçti. Ünlü ressamların Picasso'nun, Salvador Dali'nin, Pierre Bonnard’ın, Manick'in özgün baskıları sergileniyordu. Ayrıca, Fransız Elçisi Fernand Rouillon’un özel koleksiyonundan sağlanan Friedlander ile Viera de Silva resimleri de, satılmamakla birlikte, sergilenmekte Picasso ile Bonnard'ın baskıları, Murat Belge’nin yardımıyla sağlanmış. Ona da Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan kaldığı sanılıyor. Dali ile Manick'in resimleri ise, Ankara'da düzenlenen Fransız Kitapları Sergisi dolayısıyla, Paris’ten gelmiş. Sergiyi görmüştüm, Ankara'da Kızılay'da “ABC Ki- tabevi"nde açılmıştı.
Cumartesi günü, Evrensel’de Semih Balcıoğlu'nun imza günü vardı, "Güle Güle İstanbul”u imzaladı. Turgut Bey, imza gününe gelememiş, Balcıoğlu'nu Başbakanlık Konutu'na çağırmıştı. Balcıoğlu, Evrenselden oraya gitti.
Evrenselde, Doğan Öz'ün oğlu Hakan Öz'ün sergisi açıldı. Hakan Öz'ü Mükremin Mungan yetiştirmiş.
Pazar günü, HP'nin Etiler'de düzenlediği "Pahalılığı Protesto" toplantısına gittim. Dağ başında bir yerde açık hava toplantısı, kim ne derse desin, yine de başarılıydı. HP'nin bölünmüşlüğü, kimi grupların kendi toplantılarına bile çağırılmayışları, hemen belli oluyordu. Bir HP değil, tüm solun birleşmesi nasıl da gerekli. Bunu kavrayamayanlara ne demeli? HP açık hava toplantısını izleyenler, Yunanistan'daki seçim öncesi toplantılarını da TV'de izlemiş kişilerdi. "Hey yavrum hey, demokrasiye nasıl da susamışız" diyorlardı. Demokrasi, özgürlük, açıklık demekti..
* * *
“Anadolu liselerine giriş" sınav sorularında yanlışlıklar, aksaklıklar olduğunu, bunları sergileyeceğimi yazmıştım son “Ankara Notlan"rında. 50'şer soruluk iki testte yapılan soru yanlışları 20'yi buluyor. Bakanlık yetkilileri, beceremeyeceklerse, bunu da Altan Günalp’ın başında bulunduğu ÖSYM'ye bırakırlar. Yanlışlardan birkaç örnek (sorular ile yanıtları 30 mayıs günlü gazetelerde çıktığı için, isteyenler, oradan karşılaştırabilirler):
-Test “1" "metin" bölümünde, ikinci paragrafın 9. satırında, "adam sen de" olacak, "de" ayrı yazılacak.
-Üçüncü paragrafın birinci satırında "daha pek çok şeyler vardır" denmiş, "daha pek çok şey vardır" olacak.
-Dördüncü soruda, “o mesleksiz aktör" denmiş. Aktörlük zaten meslektir. Doğrusu "işsiz" ya da "rolsüz" olmalıydı.
-Yedinci soruda, seçeneklerde verilen sözcükler "gövde” olarak adlandırılmış. Oysa bunlar, gövde değil, "kök”tür. Gövde, bileşik ve türemiş sözcüklere verilen addır. (Kaynak: Yeni Türk Dil Bilgisi, H. Ediskun)
Yirmi birinci soruda; çoğul özneler, bir topluluk adı gibi oluştuğu kişileri bir bütün olarak düşündürüyorsa yüklem hep tekil olur ve "uyum" vardır. Bu durumda, soruda olduğu gibi "uyumsuz" seçenek yoktur. "Çocuklar tiyatroya erken geldi" tümcesinde grup vardır. Bu nedenle yüklemin tekil olması gerekir. (Kaynak: Türkçenin Sözdizimi, Mazhar Kukey)
-Yirmi dördüncü soruda “farklıdır" sözcüğünün değil, "yapı”nın altı çizilmeliydi. Çocuklar, yanıltılmışlar, şaşırtılmışlardır.
-30'uncu soruda tümcenin doğrusu “İlkokul bitirilince ortaokula gidilir" olmalıydı.
-32 ve 35’inci sorular laikliğe aykırı olduğu gibi, "din kültürü ve ahlak bilgisi"nin programına da aykırıdır. Bunlar, namazlardaki farz sayıları vb. uygulamaya yönelik sorulardır (çok garip, kitapta da var.) Azınlık okullarını bitiren çocuklar, ne karşılık verdiler acaba?
-49’uncu soru ayrıntıyla çocukları oyalar niteliktedir. Irmakların kolları yerine, genel anlamda ırmaklar sorulmalıydı.
-50’inci soruda yazım ve anlatım yanlışı var: “Aşağıdaki bakanlıklarımızın adı" olmaz. Çünkü, bakanlıkların kendileri aşağıda yok. Doğrusu: “Aşağıdaki bakanlık adlarından hangisi eksik yazılmıştır” olmalıydı. Ayrıca, bu soru sorulmamalıydı. Çünkü, kimi bakanlıklar kendi levhalarını bile değiştirmediler. Kitaplarda yok, eski hali var. Sonra, her gelen yeni iktidar, bakanlık adı değiştiriyor, İlkokul çocuğu bunu nasıl izlesin?
Daha var, fakat kesiyorum. Her sorunun çözümlemesi (analizi) bakanlıkça yapılmakta mıdır? Yani her soruya, öğrencilerin yüzde kaçı doğru yanıt vermiştir? Bu yüzdeler, soruların geçerlik, güvenilirlikleriyle yakından ilgilidir.
120 bin çocuğun içinden, 10 binini seçmek için uygulanan bu yöntem, bir “Reagan işkencesi”dir.
5 Haziran 1985, Cumhuriyet