Selanik'te Günler... (1)

Ekimin başından beri, kimi Balkan ülkeleri gazetecileriyle birlikte Selanik'teyiz. Burada Balkan Gazetecileri Konfederasyonu oluşturuldu. Buraya gelmek için hiç günümde değildim. Ağabeyim Halil Ziya Ekmekçioğlu ölmüş, onu -vasiyeti üzerine- ilçemiz, doğum yerimiz Hadim'e götürüp anamın gömütünün yanına gömmüştük. O gece Ankara'ya dönmüştüm. Gürbüz Tüfekçi, İstanbul'dan Ankara'ya gelen yeğenim Mevlüt’le beni arabasına almış. Hadim’e götürüp getirmişti. Bir gün sonra da Selanik’e -Atina üzerinden- uçmak zorundaydım.
Ankara’da son akşam Çin'den, “Sürekli Dil Kurultayı”na gelen Uygur Türklerinden Bayan Rukiye ile buluşup. Kenterler'in 'Konken Partisi' oyununa gittik. Eylem’le Özlem, bir de Rukiye Hanım'ın arkadaşı Ayşe Ergüden de vardı. İzleyenler oyunu çok beğendiler. Rukiye Hanım, Çin'de, Çin Radyosu Türkçe Bölümü Yönetmeni olan Oralp Basım'dan mektup ile minik bir domuz biblosu getirdi. Oralp Basım, mektubuna şöyle başlıyordu;
“Sevgili Ekmekçi,
Bir de sana Tahsin Saraç, ‘Ankara'nın vefa kafesi' derdi; ben o sözü geri alıyorum, şu Pekin'e geleli 7 ay olmuş, tek satır bir mektup bile atmadın. Kısır iç politikaya gömülmüşsünüz, dünyada ne olup bitiyor haberiniz yok. Burada, tam 1 milyar 170 milyon insan var, arı gibi çalışıyorlar, her tarafta mantar gibi binalar yükseliyor, ekilmemiş bir karış toprak bırakmamışlar, tren yolu şeylerini bile ekmişler, bataklık yerlerini bile ekmişler -oralara nilüfer çiçeği ekiyorlar (lotus)- köklerinden çok güzel yemekler yapıyorlar. Sana bir domuz yazısı yollamadığım için kızmışsındır, onun için bir domuz biblosu yolluyorum. Yakında yazıyı da yollarım, burada da domuzları altı ayda 100 kilo yapıyorlar, aynen Avrupa’daki gibi...''
Oralp Basım, İzmit'teki domuz çiftliğini büyük ölçüde daraltıp Pekin'de radyoda görev alıp gitti. Orada 'amatör' tek Türk gazeteci!
Selanik yollarına düşerken Ankara'da. Ziya Gökalp Bulvarı'nda SSK İş Hanı'nda açılışı yapılan '68’liler Salonu’nun açılışına gidemedim. Bir yandan, telefonla gelen ‘başsağlığı’ dileklerine karşılık vermeye çalışırken bir yandan da yol hazırlıkları görüyordum. Toplantıya, Çağdaş Gazeteciler Derneği yöneticileri olarak katılıyorduk: Arkadaşlarımızın bir bölümü gitmiş, orada ilk yarkurul çalışmalarını yapmaya başlamışlardı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) adına katılan öbür arkadaşlarımız şunlardı; Mahmut Tali Öngören, Murat Yetkin, Veli Özdemir, Yüksel Baysal, Celal Toprak, Ceylan Özerengin, Nebil Özgentürk, Ahmet Özgenç, Ali Tartanoğlu. Türkiye’den yalnız Çağdaş Gazeteciler Derneği katılıyor, başka dernek ya da sendika katılmıyordu. Balkanlar, bir 'barut fıçısı' durumundaydı. Biz gazeteciler, bu bölgede barışı, özgürlüğü, dostluğu yaşatmak için bir araya gelmeli, gazeteciler dernekleri bir ‘konfederasyon' oluşturmalıydık.
Arkadaşım Veli Özdemir'le birlikte, Ankara’dan Selanik'e uçakla 12 saatte vardık Ankara'dan sabah 06.20'de çıkmıştık, -yalan değil- akşam saat 18.00’de, Selanik'te ‘Sun Beach' otelindeydik. Ankara’dan İstanbul'a, Türk Hava Yollarıyla oradan Atina'ya Olympic Havayollarının uçağı ile uçacaktık, ancak Atina'dan Selanik'e, öyle saat başı uçak yoktu, uçak dört-beş saat sonraydı. Veliyle, Atina'da indik, gümrüğe girdik, öyle ‘geçiş' salonlarında bekleyecek değildik.
Balkan Gazetecileri Konfederasyonunun açılışında, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun (FIJ) Genel Yazmanı Aidan White da vardı. Aidan White, ilginç bir konuşma yaptı. White, sanki “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!" mı demek istiyordu... O, Yunanistan’a dokundururken ben Türkiye'yi düşünüyordum.
FIJ Genel Yazmanı White, özetle şöyle diyordu:
“Basın özgürlüğünün sağlanmasında, bilginin yayımlanması sürecinde aktif olarak çalışan muhabir ve genel yayın müdürlerine de sorumluluk düşüyor.
İnsanların gerçekleri bilme hakkı korunmalıdır.
Yunanistan 'da seçimlerin hızla yaklaştığı, yani politik değişikliğin beklendiği bir sırada, basın özgürlüğü konusunda da değişiklik bekliyoruz. Geçen sefer gelişimde Atina'da beş gazeteci hapisteydi. Şimdi işler biraz daha iyi, ancak Yunanistan, AT'ye yanlış mesajlar vermeyi sürdürüyor. Spiros Karatzaferis’in durumu bunun göstergesi. (Karatzaferis, yazdıklarından dolayı, -yokluğunda- üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. O şimdi Kıbrıs'ta. Yunanistan geri istiyor, Güney Kıbrıs oyalıyor.)
Basın özgürlüğü, uygun siyasal koşullar bulunmadıkça var olamaz. Meslek örgütleriyle sosyal adalet birbirine bağımlıdır.
Balkanlarda bu örgütlenme cesaret verici. Ancak bu örgütlenmenin güçlü olması, lafların ötesinde kalıcılığı için Balkan ülkelerindeki gazetecilerin tümünü temsil etme niteliğinde olmalı. Bunu bekliyoruz.
Gazetecilik dünyada bir krize doğru gidiyor. Bu nedenle, mesleği geliştirici önlemlere başvurmalıyız. Bu amaçla; mesleki eğitim programları, gazetecilik uğraşının saygınlığını arttırıcı sosyal programlar, işsizlik, sigortasız ve sendikasız çalışma gibi konularla ortak savaşım programlan düzenlenmeli. FIJ'in kuruluşunda mesleki birlik ve dayanışma öne çıkar. Yalnızca kötü gazeteciliğe karşı değil, siyasal yönlendirmeye karşı da dayanışma önemli…'