Sarı Zeybek

Şule Perinçek, Turan Dursun'a yaşamını anlattırıp yaz­mış. "Turan Dursun Hayatını Anlatıyor" adlı yapıtta geçen, Erbakan’ın arkadaşının. Turan Dursun'a nasıl rüşvet ver­mek istediğini bir kez kısaca yazmıştım. Bir açıklama yada tepki gelmedi. Bir daha değinmeyi düşündüm. Şule Perinçek, Turan Dursun'a soruyor:

Din adamları çevresiyle ilişkiniz sürüyor mu?

Diyanet’ten bazen bilirkişi olarak danışıyorlar. “Kendi fikrinize göre değil, İslama göre yanıtlayın" diyorlar. Diyanet'te müfettiş M.Y., "Türban konusunda yazsanıza, siz yazarsanız gerçek yazarsınız" dedi. "Yazdıklarımı beğeni­yor musunuz" diye sordum. "Evet, şaşıracak bir şey yok" oldu yanıtı.

On vaizi dinsizleştirdim. Ama hiçbiri söylemiyor. Çıkıp vaaz verdiklerinde şaşırıyorum. Aklıma söyledikleri geli­yor.

M.K. ile ilk karşılaşmamızda radyoda "Başlangıcından Bugüne İnsanlık" programını yapıyordum. "Hoca", dedi, "bu işte bir iş olduğunu biliyordum, ama şimdi hiç şüphem kalmadı". İyi Arapça bilir, rahat rahat içkisini içer, sinema­sına tiyatrosuna gider. "Sayende özgürlüğüme kavuştum" diyor.

Tekirdağ’da bir imam, hatim indiriyormuş. Parayı az ver­mişler. Başlamış Arapça sövüp saymaya: "Topunuzun da..." diye. Herkes de ne anlasın, "Amin" deyip duruyor­muş.

Gene bir imama sormuştum. Sabahları hangi sureyi okursun diye. Anlamını söyleyince, "Yapma yahu" diye çok bozulmuştu "Bekareti bozulup bozulup düzelir" diye bir sureydi.

(...) ilinin merkez vaizi, Diyanet Teşkilatı’nda müfettiş H.A.’ya “İnancından hiç kaldı mı?" diye sorduğumda, "Her­halde kalmamıştır, temizlenmiştir" demişti.

Gene radyoda program yaptığım sıralar, "Aşağıda ada­mın biri sizi bekliyor. Israrla sizi istiyor" dediler. İndim. "Necmettin Ağabey, sizinle görüşmek istiyor" dedi. "Kim" diye sordum. Erbakan’mış. "Randevu alın, uygun zamanda görüşürüz" diye yanıt verdim.

Partide bekliyormuş. Kültür Yayınları Müdürü M.Ş., "Keşke kabul etseydin, komik olurdu" dedi. Tekrar geldi­ğinde, başka bir yerde görüşmek istedim. İPA’da, İslam Pazarlama'da bekliyormuş. Gittim. Erbakan içeri girince müdür hemen yerinden fırladı. Erbakan. "Aydın bir insan olduğunuzu söylediler. Çok iftihar ettik. Ancak programlar­da bizim partiye hiç yer verilmiyor. Kardeşlerimize de yer verin" dedi. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:

Ben yönetici değilim, prodüktörüm.

Yemekte filan arkadaşlarınıza söylersiniz.

Elimden gelse bütün partilere yer verirdim, sizinkine vermezdim.

Kızacak sandım. Hiç oralı olmadı. "Neden " diye sordu.

Diğer partiler iyi yönetiriz diyor, oy istiyorlar. Siz kendi adınıza değil. Tanrı adına, İslam adına istiyorsunuz. Kar­deşleriniz kim?

Birtakım isimler saydı. Hepsi politikacı. O sırada TRT'ye beni çağırmaya gelen adam söze karıştı.

Necmettin Ağabey söylemiyor. Ben söyleyeyim. Ne ka­dar para alıyorsun? Senin gibi bir kardeşimizin memur maaşıyla geçinmesine gönlümüz razı olmaz. Ben İslam uğruna iki karı boşadım, malımı servetimi verdim.

Rüşvet mi teklif ediyorsunuz, diye sordum.

Yok, İslama hizmet.

"Duymamış olayım " dedim, çekip geldim...

1970’li yıllarda, CHP-MSP ortaklığı sırasında, bir bakan­lıkta, dincilerin "mürşit" diye tanıdıkları birinin, aracılık ederek, işi düşenlerden para sızdırdığını yazmıştım. Olay, bakanlıkla İlgili olduğu için savcılık dava açtı. Savunmanım Orhan Apaydın’dı. Aklanıp çıktım. O yıllarda. Hacı T.Ö.’den önce. MESS Başkanı olan Ş.E. şöyle demiş:

Cumhuriyetin hiçbir döneminde, onların aldığı rüşveti kimse almadı.

Bir bakanın eşi, Dışkapı'daki SSK Sayrıevi’nin çocuk bö­lümünde, sayrı çocuklara ayrılan sütleri, başka şeyleri kul­lanarak yandaşlarına aşure yapar, dağıtırmış. Bu yüzden, Ergin Atasü ile bayan sağın A.D. arasında kavgalar olmuş.

Mustafa Kemal'e karşı çıkanların iç yüzünü kurcalayın, kesinlikle bir çıkarın yattığını görürsünüz. Din sömürüsü, Atatürk'e söverek, oy toplamaya çalışmak, bunların başın­da gelir. 1950’den bu yana bu konuda yapılmayan kaldı mı? Ezan Türkçe okunurken, neden Arapçaya çevrildi? Kim açıklayabilir? Ramazan'da lokantalar neden kapalıdır? Si­vas'ta aydınlar neyin sonucu olarak yakıldı? Orada yakılan Mustafa Kemal miydi?

Mülkiyeliler Birliği lokantasında Hamdi Konur, Melike Demirağ oturduk, konuşuyoruz. Konu, yine son olaylar. TRT'de Can Dündar, Mustafa Kemal’le ilgili "Sarı Zeybek" filmini hazırladı. Melike’ye onu söyledim. Can Dündar, Me­kke’ye de gönderdi. Sarı Zeybek'i insanın gözleri dolma­dan seyretmesi olanaksız...

Küba Milletvekili Agustin A. Delgado Rodriguez, önceki gün Ankara'ya geldi. Cumhuriyet’e de uğradı. Deigado Rodriguez’e, Can Dündar'ın "Sarı Zeybek" filminin kaseti­ni armağan ettik. Agustin A. Delgado Rodriguez, Küba'da, Kültür İşçileri Sendikası Başkanı, Ulusal Birlik Partisi Mil­letvekili. Küba Dostları Derneği'nin çağrılısı olarak, ülke­mizde bulunan Kübalı milletvekilini Ankara'da “68’liler Birliği Vakfı" ağırlıyor.

Agustin A. Delgado Rodriguez, Brecht konusunda çalış­malar yapmış. Tiyatro ile ilgili. Delgado, Ankara’da Fikri Sağlar, Emre Kongar ile de görüştü.