Sabiha Sertel’in Dramı: (2) Mustafa Kemal Haklıymış...

'Yıldız Sertel’in Yapı Kredi Yayınlarında çıkan "Annem Sabiha Sertel Kimdi Neler Yazdı" adlı yapıtını okurken, bir yandan da Yıldız Sertel’in öbür yapıtlarını karıştırıyorum. Onun Milliyet Yayınları’ndan çıkan “Ardımdaki Yıl­lar" kitabında, ilginç bir bölüm var. Yıldız Sertel, burada Atatürk'ün ölümünü, Nazım Hikmet'in uzun bir süre için hapse girmesini anlattıktan sonra, Halide Edip’in yurda dönüşünü anlatıyor. Yıldız Sertel şöyle diyor:

Üçüncü önemli olay, 150‘liklerin, bu arada Halide Edip 'in yurda dönmeleri idi. Halide Edip, annemle baba­mın çok eski bir dostuydu. Babam, İstanbul'un işgali sı­rasında Halide Edip'in önderliğini yaptığı mukavemet ha­reketinin içinde çalışıyordu...

... Mustafa Kemal, günün çok kötü şartlarına bakma­yarak, tam bağımsızlıktan yana olduğu için, Kurtuluş Sa­vaşı'ndan sonra Amerikan mandasından yana olanları yurttan sürmüştü. Bunların içinde annemle babamın ta­nıdıktan, Rıza Tevfik ve Halide Edip'ti. Annemle babam daha o zaman mandacılığa karşıymışlar, ama bu o gü­nün bütün aydınlarını beraberce işgale karşı savaşmak­tan alıkoymamıştı. Sonradan Halide Edip'in ‘TheTurkish Ordeal’ adlı kitabında okuduğuma göre, kendisiyle M. Ke­mal arasında görüş ayrılığı sadece manda sorunundan ötürü değildi. Halide Hanım, Kurtuluş Savaşı boyunca Mustafa Kemal'in karargahında, onunla beraber çalışmış­tı. Harbin sonunda, s ıra yeni bir anayasa yapılmasına ge­lince Halide Hanım 'la kocası Adnan Bey, bu anayasay­la cumhurbaşkanına fazla yetkiler verilmesinden, M. Ke­mal'in bir diktatör kesilmesinden korkmuş, demokratik anayasa, demokratik seçim üzerinde durmuşlardı. Tür­kiye'den uzaklaştırılmalarının önemli sebeplerinden biri de buydu.

Mustafa Kemal'in ölümünden bir süre sonra, mandacılar affedilince, Halide Hanım'la Adnan Bey de geri dön­düler. Bir gün annemle beraber, Halide Hanım'ı Cağaloğlu'ndaki evinde ziyarete gittik. Hiç unutmam, kapıyı Ha­lide Hanım açtı ve ilk söylediği söz şu oldu:

Sabiha. Mustafa Kemal haklıymış!

Annemle ikimiz donakalmıştık. Daha, ‘Merhaba, nasıl­sınız' demeden, Halide Hanım, ‘Sabiha, Mustafa Kemal haklıymış!’ diyordu ve de Mustafa Kemal yüzünden 1S yıl çok sevdiği yurdundan uzak kaldığı halde. Onun için önemli olan, bağımsız bir Türk devletinin kurulmuş olma­sıydı. Bu 15yılı Fransa ve İngiltere’de geçilmişlerdi. O ülkelerin basınında, kurulan yeni modem Türk devleti hakkında yazılanlar gururlarını okşamış, yapılan işleri ya­kından izlemiş, sonunda Amerikan mandasının değil, her ne pahasına olursa olsun, bağımsız bir Türk devleti kur­manın doğru bir yo! olduğunu kabullenmiştiler. ‘Musta­fa Kemal'in seçtiği yol doğruymuş’ diyordu Halide Ha­nım. Ne demeli, belki de o zamanın aydınlan daha olgun­dular. Belki de o dönemde bir başka türlü yurtseverlik an­layışı vardı, kişisel duygularının üstüne çıkan...

Halide Edip, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti liste­sinden Meclis'e girmişti. Demokratlar, Halide Edip’i an­lamadılar. Onun eleştirilerine kulislerde:

Ne olacak? Mandacı kan! diyorlardı. Halide Edip:

Ben, o zaman bunu düşünmüşüm, bunlar ne yapı­yorlar? Türkiye'yi Amerika'nın kucağına atıyorlar! karşılı­ğını veriyordu.

Nazım Hikmet, “Resimli Ay" yıllarından beri Sabiha-Zekeriya Sertel çiftinin en yakın dostudur. Hapishane yıllan da onu, Serteller’den uzaklaştırmamıştır. Ona, dolaylı yol­lardan sürekli haberler, yardımlar gönderilmiştir. 4 Aralık 1945'tekı “Tan olayları"ndan sonra Nazım, “Düşman" şi­irini yazarak doğrudan Serteller'e gönderir. Şiir şöyledir

Düşman / Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim, /akar suyun/ meyve çağında ağacın. /serpilip gelişen hayatın düşmanı.

Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına;/-çürüyen diş, dökülen et-, /bir daha dönmemek üzere yıkılıp gidecek­ler, Ne elbetteki sevgilim, elbet dolaşacaktır elini kolunu sallaya,/dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla/bu güzelim memlekette hürriyet...

Düşman II- Bursa'da havlucu Receb'e/Karabük fabri­kasında tesviyeci Haşan ’a düşman./fakir köylü Hatçe ka­dına,/ırgat Süleyman'a düşman,/düşünen insana düş­man,/vatan ki bu insanların evidir,/sevgilim, onlar vatana düşman...

Yurtdışında sürgün kalmayan, Sabiha Sertel’in dramı­nı anlayamaz. Ne Sabiha Sertel’in, ne Nazım Hikmet’in, ne de Selim Turan’ın. Yurtdışında hep Türkiye konuşu­lur. Yıldız Sertel anlatıyor

Söz Türkiye 'ye gelince sızlanmalar başlıyordu. Sıla! Ne zaman dönülebilecekti memlekete? Bayar-Menderes idaresi memleketi Amerika'ya satmış, asken masraflarla beraber hayat pahalılığı da artmış, muhalefeti susturmak için ise baskı sertleşmişti. Bu koşullarda Türkiye'ye dö­nülemezdi.

Annem, ‘Enflasyon, hayat pahalılığı arttıkça, içeride hoşnutsuzluk da artacak, bu baskı rejimi içeriden çöke­cek’ diyordu, “Çok sürmez belki bir beş sene". Nazım, elini yüreğinin üstüne koyup.

Siz belki bir gün gidersiniz, ama ben gidemem, va­tandaşlıktan atıldım. Ve hazin hazin ekliyordu, “Münevver'le Memed’i de bir türlü getirtemedim..."

Sovyetler ’in faşizme kaydığını, sürgündekiler açıkça görecekler, Sabiha Hanım, düşkırıklığına uğrayacaktır. Ana-kız, “Artık bitse bu sürgün!" demektedirler...