Rus-Türk Savaşı Kapıda mı?

Rus yazarı Leonid Juhovsky’yi dinlerken birden ürperdim. Kültür Bakanı Timurçin Savaş'ın, Rus yazarları onuruna ver­diği yemekteydik. Masada, sağımda Gülşen Karakadıoğlu, solumda Büyükelçi Bilal Şimşir, onun yanında da Rus roman­cı Leonid Juhovsky oturmaktaydı. Bilal Şimşir Rusça konuşu­yordu. Leonid Juhovsky, şöyle diyordu:

1996'da Rusya'da cumhurbaşkanı seçimleri var. Jirinovsky’nın yüzde 25 oyu var. Yüzde 15 de komünistlerin. Bu yüzde 40 eder. "Türk düşmanlığı” ise yaygın. (Sovyetler Birli­ği dağılmıştı, ama “Kızılordu" öylece duruyordu!)

Yazar Leonid Juhovsky. bu sözlerini ayağa kalkıp konuştu­ğunda da yineledi. Özetle şöyle dedi:

Her memleket gibi bizde de maceraperestler, faşistler var.

En iyi generalin en iyi dostu düşmandır. Generaller, gaddar bir düşmanı çok zor bulabiliyorlar. Şimdi. Almanya ile düşman­lık bitti gibi, Amerika'yla dost olundu. Düşman İsrail'di, şimdi o da olmuyor. Rus ordusu için Osmanlı da, o denli korkunç değil, “O da Rus İmparatorluğu’na benziyor” diyorlar...

Bilmem anlaşılıyor mu Leonid Juhovsky'nin söyledikleri, sa­tır arasında? Sürdürüyor konuşmasını Juhovsky:

Rusya ’da bugün, çok kuvvetli Amerikan lobisi, Alman, Fransız, İsrail lobileri var. Rusya'da bugün çok zayıf bir Türk lobisi var. Gerçekte güçlü, ancak tek kişi! (Leonid Juhovsky, bu sözleriyle Nâzım Hikmet dostu Radi Fish’i anımsatmak istiyor.)

Şu uyarıyı yapıyor Juhovsky:

Bence bu kısa zamandan yararlanmalıyız. Türk halkının ger­çek yüzünü görmeli, göstermeliyiz. Çünkü biz bize çok yakı­nız. Size bir çağrıda bulunuyorum: Somut bir plan yapmalı, kamuoyu oluşturmalıyız. 1.5 yıl kaldı cumhurbaşkanı seçimi­ne. Bu seçimde, bizdeki gericiler, “Türk düşmanlığı" kartını oy­nayacaklardır. Yapacağımızı elden geldiğince çabuk yapma­lıyız. Geç kalmamamız gerekir. Aslında, aydınların suçu, her şeyi biliyorlar, fakat geç kalıyorlar. Benim isteğim, geç kalma­yalım!

Leonid Juhovsky, kırkı aşkın kitabı olduğunu söyledi. Altmış yaşlarında, kitaptan dünyaca ünlü, TV’de de özel bir izlencesi var. Kadın-erkek ilişkilerini ilginç bir dille anlatıyormuş. O. “Ben aşk yazarıyım!" diyor. Ona Nasrettin Hoca’ nın aşkla ilgili fık­rasını söyledim, çok hoşlandı. Hoca ya ‘Aşık oldun mu?’ di­ye sormuşlar:

Bir kez aşık oldum, üstüme çıkageldiler! demiş.

Leonid Juhovsky’nin son kitabı, “Don Juan'ın Son Kadı­nı” imiş. Emre Kongar'la Tamer Levent, onun bir oyununu çe­virtip oynatmak için yazarla görüştüler.

Radi Fish’in “Bizim en değerli romancımız'’ diye tanıttığı Yuri Davidov, tarih romanları yazmış. Rusya'da devrim akımlarını inceleyen, devrim eylemleriyle, insan vicdanı arasındaki çelişkileri, devrimlerin insanı nasıl etkilediğim ele alıp yazan bir romancı. Deniz subayı olarak İkinci Dünya Savaşı'na katıldı.1949’da Stalin döneminde, Amerikan casusu olduğu ileri sü­rülerek, beş yıl kamplarda yaşadı. Sonradan suçsuz olduğu an­laşıldı.

Yuri Davidov konuşmasında, özetle şöyle dedi:

Kendimi suçlu buluyorum. Kitaplarımda hep Rus kahramanlarını anlattım, Türklerin kahramanlarını hiç anlatmadım!

Yuri Davidov, arşivleri karıştırdığını, sadece 18. yüzyılda Türklerin olumlu yanlarını anlatan bir tek yazıya rastladığını söyle­di. Ondan beri, kaç yüzyıldır Türkler lehine hiçbir şey çıkma­mış. İlginç değil mi? Davidov, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Şimdi bir şey istiyorum: Türk ve Rus romancıları aynı ki­tapta buluşsunlar. Rusla Türk aynı kitapta yer alsın. Rus köy­lüsü savaşa giderken Türk köylüsüdür. Düşmanın görüntüsü­nü (imajını) kırmak, yok etmek. İki tarafın da “düşman” görün­tüsünü silelim!

Izvestia gazetesinden Alexander Vasinsky, Radi Fish, daha sonra da Mustafa Şerif Onaran konuştular. Radi Fish, “Kültürsüz politika olmaz. Bu ilk kültür lobisi olacak. Biz işadamları gibi lobi kuramayız. Eskiden demirperde vardı, şimdi altın perde var, dolar perdesi var. Biz sanatçıları Moskova 'da görmek istiyoruz" biçiminde konuştu.

Kültür Bakanı Timurçin Savaş kadehini konuklara kaldırır­ken, “Gelen kültür adamları, Nâzım Hikmet'i çok yakın tanı­yan dostlarımız, ben Nâzım’ı Radi Fish'in ‘Nâzım’ın Çilesi’ ki­tabından tanıdım" dedi; “İstiyoruz ki Rusya Federasyonu hal­kı ile Türkiye halkı ortak yönleriyle yaklaşsınlar. Sanat alanın­da ortak projelerimizi oluşturalım. Şu anda Moskova'da bir ‘Türkevi' kurmak için uğraşıyoruz" diye ekledi.

Oldukça kalabalık olan yemekte, nedense romancı yok gi­biydi. Bir Şemsettin Ünlü gözüme çarptı.

Rus yazarlar önceki gün, Meclisteki odasında Erdal İnö­nü'ye gittiler. Konuklardan biri Erdal Bey'e şunu sordu:

Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, “Rusya, eski Sovyetler Birliği’nden daha korkunç bir tehlikedir” demiş. Bu­nu nasıl yorumluyorsunuz?

Erdal İnönü, gelen soruyu şöyle savuşturdu:

Başkasının sözlerini yorumlamak doğru değil. Ne zaman, ne için, ne maksatla söylediğini bilmiyorum. Biz, barış istiyo­ruz.

Rusya'da bir akım var, Türkiye’ye karşı!

Biz bunu bilemiyoruz. Bir başka ülkenin içişlerine burnu­muzu sokmayız!

Soru yağmurlarını karşılayan Hinthorozu’na, Yuri Davidov, şöyle dedi:

Size kişisel bir sorum var Sayın İnönü, siz politikacısınız. Politikada canınızın sıkıldığı anlar olmuyor mu?

Siz romancısınız, roman yazarken can sıkıntısı gelmiyor mu?

Hayır, gelmiyor!

★★★

Çağdaş Gazeteciler Derneği “Uğur Mumcu'ya Arma­ğan "kitabından sonra, İnsan Hakları’nın yıldönümü dolayısıy­la, “İfade Özgürlüğü Hapiste" adıyla yeni bir kitap hazırladı. Tür­kiye İnsan Hakları Vakfı'nın katkılarıyla yayımlanan bu yapıtta, Türkiye'de insan hakları gerçeği sergileniyor.

Haluk Gerger’in önsözünün yer aldığı yapıtta, 68 “düşün­ce suçlusu"nun mahkeme kararları da veriliyor.

İnsan hakları kutlu olsun!