Roman Gibi...

Danışma Meclisi’nde yapılan komisyon seçimleri, Orhan Aldıkaçtı grubu için “yaprak dökümü biçiminde sonuçlandı. Komisyon Başkanlığı'na seçilen Aldıkaçtı, listeye yedinci olarak girebildi. (Aldığı oy 94). Sözcülüğe seçilen Şener Akyol, ikinci turda kazanabildi (aldığı oy 69). Feridun Şakir Öğünç de Şener Akyol’un aldığı oyu aldı. Danışma Meclisi kulislerinde, bu kez Anayasa Komisyonu Başkanlığı'na Fevzi Feyzioğlu'nun getirilmesi istenmekteydi. Komisyon’un Başkanlık Divanı seçimleri, Fevzi Feyzioğlu’nun bulunmadığı bir toplantıda yapıldı. Fevzi Feyzioglu, ilk turda Komisyon’a girmiş, 108 oy almıştı (Aldıkaçtı’dan on dört oy daha çok.)
Yine kulislere dönelim. Şöyle konuşmalar oluyor:
— Yıpranmış olan Aldıkaçtı’nın yeniden Başkanlığa gelmesi iyi oldu. Şimdi daha da yıpranacak. En zayıf kişi Başkan, bir en zayıf kişi de sözcü oldu...
Bir başkası da şöyle dedi:
— Üyeler üzerinde kulislerde, “hizip” oluşturarak, baskı kurmuşlardı. Artık bu sökmeyecek. Gözümüz açıldı.
Bütçe Komisyonu seçimlerinde, üyelerin gözleri daha bir açılmış mıydı?
***
Nazlı hanım’ı hapis cezasına çarptırıldığı zaman, telefonla aramış: “Geçmiş olsun “ demiştim. Eklemiştim:
— Sakın usunuza “Domuz aslında, hapse girmemden memnun olmuştur; ama lâf olsun diye telefon edip, 'geçmiş olsun' diyor.” Diye gelmesin. Hiçbir yazarın, gazetecinin düşüncesinden, yazısından dolayı hapse girmesini istemem.
Gecenin gecikmiş bir saatiydi. Şu karşılığı verdi:
— Hayır, Mustafa bey, çok duygulandım. Hiç İstanbul'a gelmez misiniz? Gelince evimize bekleriz...
Bir şeyi daha söylemiştim:
— Nazlı hanım, lütfen sövüp saymadan, uygarca yazıp çizelim.
Düşüncelerini paylaşmasam da, bir yazarın, düşündüklerini yazdığı için cezaevine girmesine gerçekten üzülürüm. Ancak, bazı gazeteciler öyle yapmıyorlardı. Görülen davalarla İlgili, içeridekileri suçlayıcı yazılar yazmaktan çekinmiyorlardı...
Yazarın, düşünenin kadını, erkeği olur mu? Ali Sirmen, “Barış Derneği” davası nedeniyle içerde. Duruşmaları sürüyor. Yargılama sürdüğü için, bu konularda bir şey yazmıyoruz. Nazlı hanım’ın yazı yazdığı gazetede, dava görülürken neler çıktı?
İçeri giren kadın gazeteciler deyince, usuma Suat Derviş geldi. Bilgi almak için, o yılların adamı, Hasan izzettin Dinamo’yu aradım, bulamadım. Eşiyle konuştum. O da on gün önce kalp krizi geçirmiş, hastaymış...
Suat Derviş “Yeni Edebiyat Dergisi” yazarlarındandı. 1942 1944 yılları arasında Hasan İzzettin Dinamo’nun da içinde bulunduğu bir grupla birlikte tutuklanmışlar; yedikleri bir günlük ceza zaman aşımı nedeniyle düşmüştü.
Yurt dışında yurt özlemi içinde ölen Sabiha Sertel, Cumhuriyet döneminin hüküm giyen İlk kadın gazetecilerinden. Sabiha hanım, 1929'larda çıkan “Resimli Ay” Dergisi'nin sahibi. Kanunu evvel (aralık) 1929'da Resimli Ay da. “Savulun Geliyorum”, “Köyümde Neler Gördüm” başlıklı iki yazı çıkar. Yazan Emin Türk (Elicin)'dir.
İstanbul Savcılığı, yazılarla ilgili soruşturma açar. Derginin Yazı işleri Müdürü Behçet bey'le yazar Emin Türk, derginin sahibi Sabiha (Sertel) haklarında dava açar. Sabiha hanım, sorguya çekilir, ancak, tutuklanmasına gerek görülmez. 1930 martında dava sonuçlanır. Sabiha hanım'la Behçet, bey 2'şer ay hapis, otuzar lira para cezasına çarptırılırlar. Yazı İşleri Müdürü Behçet bey’in tutuklu kaldığı süre, aldığı cezadan 3 gün dana çok olduğu için, bu üç gün hesabedilerek, para cezasından düşülür. Röportajı yapan Emin Türk (Elicin) ise, gazetecilikte yeni olduğu İçin, daha az bir cezaya, bir ay hapis ile 25 lira para cezasına çarptırılır. ‘Resimli Ay'ın mart 1930 sayısında, Sabiha Serter’in yazısının başlığı: “Mahkemede kaybettik, fakat davayı kaybetmedik”tir. Sabiha hanım, bu olaya “Roman Gibi” adlı yapıtında değinir...