Riyad Mahluf’la söyleşi: (4) Laiklik yoksa, demokrasi yok...

Tunuslu Riyad Mahluf’la söyleşimizin amacı, onun Tunus'un ileri sürdüğü gibi bir “adi suçlu" mu, yoksa, siyasal niteliği olan bir eylemci mi olduğunu kavramaya çalışmaktı. Söyleşimizin sonunda, bir kanıya varacaktım. Ancak, benim böyle bir kanıya ulaşmam yetmezdi. Bulguların da o yönde olması, Riyad Mahluf'un ya da savunmanı Burhan Apaydın'ın yargıç önünde açıklamalar yapması gerekirdi. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, bir yapıtının sonunda, "Delilsizlik yüzünden nice haklar heder olup gidiyor" der Biz. olayın o yanını yargıya bırakıp, söyleşimizi sürdürüyoruz; Oral Çalışlar soruyor Riyad Mahluf'a:
Siz banka soyduktan sonra, gizli bildiri çıkarıyor muydunuz?
Yok, hayır söylemiyoruz!
"Şu bankayı biz soyduk " demiyor muydunuz?
Hayır! Zaten onlar biliyorlar. Gazete yazdı: "Banka soygunları siyasidir" diye. Bir kişi soygun yapar, o parayla Amerika’da rahatça yaşar. O kadar çok banka soymaya gerek var mı? Ben size söyleyeyim mi, bu paralarla ne yaptık? Materyal alıyoruz (video, teyp kasetleri, bilgisayarlar), uçak bileti, dış bağlantı yapıyoruz bu paralarla. Devletten zarar görenlere (işkence görenlere) yardım ediyoruz...
(Türkiye'de siyasal eylemci deyince, adam öldürmeye karışması gerektiğini düşünüyoruz; Riyad Mahluf’un örgütünde yok böyle bir şey. Onların tüm eylemi, halkı uyandırıp, bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Demokratik bir eylem.)
Konuyu değiştirmek istiyorum;
Cezaevi nasıl? Yemekler örneğin...
Bakın birşey söyleyeyim; burası için söylüyorum; burası cezaevi değil, çok çok rahat
Otel mi?
Otel değil, ama rahat. Çok iyi davranıyorlar. Ama soğuk, kalorifer çalışmıyor. İnsanlar olarak söylüyorum, çok çok iyi. Yemekler beş yıldızlı değil ama, değişik yemekler. İdare eder. Yani, kişi yaşıyor, ölmüyor!
Müdür beyin hatırı için söylemiyorsun?!
Yok yok, hatır için değil.
Başka hükümlülerle konuşuyor musunuz?
Herkes burada af bekliyor! İçerde herkes, özel radyoların kapatılmasını protesto ediyor. Burada top var, maç yapıyoruz, fakat radyo çok önemli!
Bundan sonraki izlencen, programın nedir? Buradan çıktın, ne yapacaksın, nerede çalışacaksın? Salıverilirsen, gene Türkiye'de mi kalmayı düşünüyorsun?
Ben her yerde çalışacağım; bizim dava devam edecek. Ben ölsem, arkadaşlarım davayı hiç bırakmayacaklar. Çok güveniyorum arkadaşlarıma. Her bozukluğu düzeltmek için bir kurban gerekli. Ben kurban olacaksam, olsun, ben olayım. Dava yürüsün yeter ki.
Avrupa'ya mı gitmek istersin? Sonra ne yapmak istiyorsun?
Onu çıktıktan sonra söyleyeceğim, şimdi olmaz. Siz bilirsiniz!
Oral Çalışlar alıyor ele soruyu;
Diyorsunuz ki, Tunus'ta demokrasi için arkadaşlarımız savaşım veriyor. Onlara ileteceğin birşey, bir mesaj var mı?
Ben bir tohum ektim. Onlar biliyorlar, mesaj istemez! Onlar bilirler, ben ne düşünürüm, ne istiyorum şimdi...
Tunus'ta çalışmalarınızı halk destekliyor mu?
Sadece halk. Biz orada demokrasi için uğraşıyoruz. Halka demokrasiyi götürmez, vermezsek o zaman bizim dava bozuk demek.
Anladım... diyorum. Şöyle sürdürüyor konuşmasını Riyad:
Size birşey anlatıyorum: Demokrasi hayvanlar için değil, biz insanlar için. Bence bizim halkımız hazır demokrasiye. Bizim bütün bilgimiz, çalışmalarımız halkı hazırlamak için. Ben bir kişi değilim. Pozisyonumu çok fazla açıklamak durumunda da değilim. Ama şimdi, bizim halkımız hazır. Hayvan gibi değil.
Oral Çalışlar giriyor:
Demokratik sosyalizmi savunuyorum, dedin. Nasıl bir demokratik sosyalizm olacak bu?
Onlar da, "demokratız" diyorlar, ama değiller. Bizim rejim, şimdi içerde sosyal demokrat! Ama hiçbir sosyal demokratlığı yok! Biz niye çalışıyoruz? Bu sözcük yerli yerinde olsun. "Doğru yapın" diyoruz. Çok partili, düşünce özgürlüğü olan bir rejim istiyoruz. Bunlar yok, o zaman demokrasi yok!
Ben giriyorum araya:
Türkiye'de çok önem verilen bir ilke var, laiklik.
Tunus'taki rejimin laiklikle ilgisi yok. Bakın size birşey söyleyeyim, biz Müslümanız Elhamdülillah, biz inanıyoruz. Din şahsi birşey. Allah, hiçbir zaman, "Gelin bir parti kurun!" demedi. "Allah Partisi” Hizbullah, ne demek? Benim düşüncem böyle, ister Müslüman olsun, ister olmasın, özgür olmalı, hür konuşmalı. Laiklik yoksa, demokrasi de yoktur o zaman. Netice, dinin siyasetle hiçbir alakası yoktur...
Şimdiki iktidar nasıl? İslamiyet’e mi dayanıyor?
Bu Müslümanlar, yalancı Müslümanlar. Dinin arkasına sığınarak sandalye istiyorlar!