Türk-İngiliz Kültür Derneği nde İffet İnan’ın sergisini gezeli bir haftayı geçti. Birkaç satır yazıp, sergiyi duyurmayı düşünüyordum. İffet İnan, eğitimci Rauf İnan’ın eşi. İffet Hanım, resimde kendi kendini yetiştirmiş. Rauf Bey, şöyle anlattı İffet Hanım’ı:
O, genç yaşında Çifteler’de, Hasanoğlan’da bir çeşit dul gibiydi. Çünkü ben, sürekli meşguldüm; o çocuklarıyla uğraşırdı. Birkaç kez de boş derslere girdi, gönüllü olarak. Ben de ona kitap alırdım. Okuduğu kitaplardan, benim okumamı gerekli görürse "Sen de bunu okumalısın’' derdi. Gerekli görmediklerinin de özetini anlatırdı, buluşabildiğimiz zamanlarda. Köy Enstitülerinden sonra, resim yapmaya başladı. İlk yaptığı resim, gecekondularla ilgiliydi, adı da “Kendi kaderini yapanlar”dı. Bir de “Kapalı kapılar”ı yaptı ilk resimler arasında; o, sergide vardı…
İffet inan, "Ankara Kadın Ressamlar Derneği”nin kurucularındandı. 1975 "Kadın Yılı"nda dernek, Viyana’ya bir inceleme gezisi düzenledi. Orada ilgiyle karşılandı. Viyana Güzel Sanatlar Akademisi Rektörü, Türk kadın sanatçılara şunları söyledi:
—Ben Atatürk'ü çok okudum, çok iyi bilirim. Ancak açıklamalıyım ki, bu kadarını bilmiyordum ve düşünemezdim. Daha dün çarşaf içinde peçe arkasında olan Türk kadını ondan kurtulmuş, ressam olmuş, dernek kurmuş. Viyana’ya gezmeye değil, alışverişe, eğlenmeye değil, sanat incelemeye gelmiş. Bu ne demektir? Bunu biz Avrupa'da henüz yapamadık...
Ankara Kadın Ressamlar Derneği’nin başkanı Naciye İzbul, o gün sergide yoktu. Naciye İzbul, geçirdiği bir trafik kazası sonucu yaralanmış, yatıyordu. Naciye İzbul, trafik kazasını yapıp kendini yaralayan şoförün yoksul olduğunu öğrenince, ondan davacı olmamıştı. Sanatçı inceliği işte! Naciye Hamm'a buradan “geçmiş olsun!" demek istedim
Ankara Kadın Ressamlar Derneği’nden Nevide Gökaydın o gün var mıydı göremedim. Nevide Hanım, karikatürist ayrıca; güzel karikatürleri çizip, dostlarına armağan eder.
Bahri Savcılarla, Bedri Rahmi Eyûboğlular, iyi ahbaptılar. Bahri Savcı’yla Sudiş, Bedri Rahmi'ye:
İffet Hanım çok güzel resim yapıyor? demişler. O da:
Niye bana söylemedi?
Yok, yok çekinir o; resim yaptığının bilinmesini istemez…
O zaman baskın yapalım! der, Bedri Rahmi. İffet Hanım, bir tablo başında çalışırken, gelirler. (Olay. 195O’lı yıllarda olur) İffet Hanım
Ben üstada ne göstereyim, ben akademili filan değilim! der. Bedri Rahmi
Bak, der. bütün bu renkleri tespit edeceksin, sakın bırakmayacaksın, Devlet Resim Sergisi’ne de gideceksin!
O zaman İffet Hanım’a bir güven gelir; "Demek, ben resim yapıyormuşum!" diye düşünür. Bundan sonra, dışa dönük çalışmalara hız verir...
İffet Hanım. "Bunların yazılacak bir tarafı yok ki!” diyor. "Kendi kendini yetiştirmiştir, dersiniz işte, o kadar!" diye ekliyor. Ben de öyle yapıyorum…
"Grifon" Sanat Galerisi'nde İzmir Buca Lisesi resim öğretmeni İlhami Ercivan’ın gravür ve ağaç baskı resimleri vardı; o da 11 şubatta sona erecek. Orada Mustafa Ayaz'la, Veysel Günay’la, Hüseyin Bilgin’le konuşuyorduk. Hüseyin Bilgin:
Basın ile sanat tarihçileri sanatçıların ancak nallarını toplarlar! dedi
Hüseyin Bilgin niye öfkelenmişti yine acaba?
Merih Sözen’in “yontu”ları, Turkuaz Sanat Galerisi'ndeydi. Kaç gündür yatağa düştüm. Sayrıydım. Şöyle bir görebildim Merih Sezen'i de yontularını da. Bir dolu baş; anlamlı. Göz çukurları boş ya, sanki gözleri var da bakıyorlar gibi yontuları Merih Sezen'in. Merih Sezen, Beşiktaş'taki "Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi”nde, "uygarlık tarihi" dersleri veriyordu, Tanilli'den sonra. Beş yıl bu görevde bulundu. YÖK gelince, öğretim görevlisi olduğu için, hemen ilişiğini kesiverdiler. Merih Sezen'in yontularını ilk gün Naci Ünver, Cahit Külebi, Turgut Alpagut, İstanbul'dan gelen Sami Karaören ile Turan Erol, Halit Çelenk, Önder Şenyapılı da izlediler.
Prof. Fehmi Yavuz, bir süre var ki, sayrı yatıyor. O, yayımlamayı tasarladığım "Domuzuna Yazılar”ın önsözünü hazırlayacak. Önsözü kafasında çattı bile. Fehmi Yavuz'un bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyorum.
Tahsin Saraç da, benim gibi gripten yatıyordu, doğruldu şimdilerde. Akın Birdal, Ali Sirmen gibi, sayrılı. Ali'nin durumu iyiye gidiyor. Akın Birdal, ameliyat olmamak için fizik tedavilerle önlem almaya çalışıyor. Önemli bir ameliyat geçiren Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun, sağlık durumunun iyiye gittiğini öğrenip seviniyorum. Nazım Hikmet'in savunmanlarından Saffet Nezihi Bölükbaşı İstanbul'da Cerrahpaşa’da yatıyor. Fahri Özdilek, İzmir'de ameliyat oldu, kalbine pil takıldı…
CHP'nin eski milletvekillerinden Cemal Reşit Eyüboğlu, yakın dostumdu. Onun ölümüne çok üzüldüm. Bugün bir başka Karadenizlinin, eski Emniyet Müdürlerinden Fevzi Karaman'ın ölümünün birinci yılı; yaşamı boyunca dürüst yaşamış, bu yiğit insanın anısını unutmadım. Fevzi Karaman, geçen yıl ölmüş, Hopa'da toprağa verilmişti.
Abdi İpekçi’nin ölümü üzerinden dokuz yıl geçti. Birlikte dokuz yılımız geçmişti. Abdi Ipekçi'yi hiç unutmadım.
30 Ocak, bir gencin de ölümünün yıldönümüydü. ODTÜ Elektrik Fakültesi öğrencilerinden Mehmet Sinan Suner’in. Mehmet Sinan Suner, 30 Ocak 1980'de Hoşdere’de, MHP'li Cengiz Gökçek'in koruma polisi Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürülmüştü Mehmet Sinan Suner'in annesiyle kardeşleri, 30 ocak günü onu "sevgi ve özlemle” anıyorlardı…