Politikacı ile Gazeteci...

1964 yılıydı, bundan 31 yıl önce; o yıllar Milliyet’teyim. Adalet Partisi Genel Başkanı emekli orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın Doğu Anadolu'ya yaptığı gezideyiz. Erzurum’a vardık. Gümüşpala orada konuşacak. Milliyet’in Erzurum muhabiri Dündar Özden arkadaşımdı. Onu buldum. “Burada ne olup bitiyor" diye sordum. Dündar’ın kulağı delikti. Şöyle dedi:
Gümüşpala’ya burada, "Aman Paşam, Atatürk'ten filan söz etme" dediler, "Çünkü Erzurumlular. Atatürk'ü pek sevmezler!"
Başka?
Bir de "Sakın plandan söz etme" dediler. “Biz plan değil, pilav istiyoruz."
Dündar Özden, Erzurum’da "Devrim" adında bir gazeteyi ya çıkarıyor ya da orada çalışıyor. Gerici gazeteler de var.
Gümüşpala, Atatürk anıtının önünde konuştu, Atatürk'ten söz etmedi. Planı da hiç ağzına almadı! Konuşmasını olduğu gibi Milliyet'e yazdırdım. Oradan başka illere gittik; Muş'ta, sağlık hizmetlerinde sosyalizasyon denemesi yapılıyordu. Halkın, bunu nasıl karşıladığını araştırıyordum. Yanındaki AP’liler. Gümüşpala’ya gitmişler:
Efendim, bu Mustafa Ekmekçi, gizli gizli burada "sosyalizm" propagandası yapıyor demişler. Gümüşpala, bana sordu, anlattım.
Diyarbakır’a geldik. Çok yorgundum. Erkenden yattım. Gecenin bir yansı, kapım tıklatıldı. Sordum:
Kim o?
Sayın Ekmekçi, ben Gümüşpala, açar mısın?
Kalkıp açtım. “Uyuyamadım "dedi, “Sizinle dertleşmek istedim. Bu gezideki izlenimleriniz nedir? Bizim partiyi nasıl buluyorsunuz? öğrenmek istedim."
O da pijamalıydı, sandalyeye ilişti
Söyleyeyim Paşam, dedim, ben sizin partinizi beğenmiyorum. Erzurum'da size, "Sakın Atatürk'ten söz etme" dediler, siz adını bile anmadınız. Siz ordunun bir orgenerali, 27 Mayıs Devrimi'nin ilk Genelkurmay Başkanı'ydınız. Partililerinizin dediklerine uyarak Erzurum’da Atatürk'ten söz etmemenizi yadırgadım!
Anladım, başka?
Bir de ilk beş yıllık plan hazırlanıyor. Size, "Biz plan değil, pilav istiyoruz" dediler, plandan da söz etmediniz. Biliyorum, siz gerici değilsiniz, ama partilileriniz, sizi gericiliğe itiyorlar!
Böyle ağzıma geleni söyledim. Gümüşpala:
Teşekkür ederim Sayın Ekmekçi, dedi, ekledi: Bizim son durağımız Mardin, son konuşmamı orada yapacağım! Kürsünün yanından ayrılma, o konuşmamı lütfen dinle!
Gümüşpala, dürüst adamdı. Mardin'de ilginç bir konuşma yaptı: "Asıl Atatürkçü biziz, plan bizim ederimiz olacaktır, gericiler bizden değildir" dedi. Çok yazık, o gezinin sonunda öldü. AP Genel Başkanlığı’na Süleyman Demirel seçildi!
Bunları neden mı anlattım? Çankaya'nın, Başbakanlığın kapısını hemen gece gündüz aşındıran köşe yazarları görevlerini yapmıyorlar. Örneğin Tansu Çiller'le koltuklara oturup, espresso kahveleri yudumlarken kebap yapıyorlar. Tümü de koca koca adamlar, biri çıkıp da:
Sayın Çiller, şu Amerika’daki malvarlığınızı bir açıklar mısınız? Vergi kaçırdığınız gazetelerde yazılıp çiziliyor. Amerika'da, Türkiye'de ne ödediniz vergi olarak? Eşinizin, banka, kredi işlerine karıştığı doğru mu? Bu konuda da açıklama yapar mısınız? l-ıh sormuyor...
Böyle soruları soranlar, onlara göre gazeteci sayılmıyor. Onlara göre gazeteci bir aynaymış, olanı, söyleneni yansıtırmış. Yine yansıt; bunu da sor yüreğin varsa!
Gazeteye dönünce mangalda da kül bırakılmaz hani:
Bir geçirdim, bir geçirdim sorma!
Namık Kemal, kaç yıl önce söylemiş:
İnsafsız avcıya hizmet eden köpektir diye. “Köpektir zevk alan seyyad-ı biinsafa hizmetten”.
Yabancı gazetecilere bayılırdım; basın toplantılarında Türk gazetecilerinin soramadıklarını onlar sorarlardı. Çünkü, adamların sırtlarında yumurta küfesi yoktu, bir yandan patronlarının işlerini izleme zorunlulukları da yoktu.
Nazar boncuğunun üstünde “Türkiye'nin en iyi gazetesi" yazarı Sabah’ın “Sabah diyor ki..." başlığı altında yazılar yazan Güngör Mengi, 10 ekim günlü gazetedeki yazısında ne diyordu:
“Kamuoyunun gücünü bilen bir siyasetçi olarak Başbakan Çiller dün 'Ulusa Sesleniş' konuşmalarının en dramatik olanını yaptı..."
“Ulusa Sesleniş" konuşması yapılmamış, ertelenmişti oysa! Belli ki Sabah haberi, el altından ele geçirmişti!
Bir yıl içinde, seçimler yapılacak; bu seçimlerde, beni en çok ilgilendiren, gazetecilerin durumu olacak. Kimler, hangi partilerden aday olacaklar, bunları izleyeceğim. Gazeteciliği, yazarlığı kullanarak politikaya sıçrayacak olanları, bir bir sergileyeceğim. Politikacıları eleştirerek onların yanlışlarını düzeltmek, demokrasiye hizmettir; politikacının çantasını taşımak için sıraya girmek, gazetecinin, yazarın işi değildir. Politikaya atılmış gazetecilerin durumlarına bir bakın, ne dediğimi daha iyi anlarsınız. Genel başkanlığa dek çıkmış Bülent Bey’in durumu hiç de iç açıcı bir örnek değil. Taşlama ustası Hasan Çelebi, Bülent Bey için şu iki dizeyi yazdı: “Sayın Ecevit, iyi bakın ki kendinize/ düşünsel sağlığınız kaygı veriyor bize!"
Bülent Bey bana küs olsa da bir başka küsüm Deniz Baykal’ı katladığını yazdım! Yarın hükümet programı tartışılıyor. Demokrasi savaşımında kim nerede, göreceğiz... Güvenoylamasına üç gün var; izlenimim, Tansu Çiller güvenoyu alır, karşısındakileri ‘suludere'ye götürür, susuz getirir!..
Önceki gün 10 ekim, Behice Boran’ın ölümsüzlüğe varışının yıldönümüydü. 1965-69 Meclisi'nin onurlarıydı bir Behice Boran, bir Sadun Aren, bir M. Ali Aybar, daha var, toplam 15 TİP’li.
Demokrasi savaşımında tüketilmiş koca bir yaşam. Ama bunların hiçbiri boşa gitmedi. Onların dostluğunu, sevgisini kazanmak, benim için ödüllerin en yücesi oldu!