Pıtraklı memleket...

Yalçın Küçük söyler:
Türkiye’de yönetimler, ne zaman sosyalist ülkelerle yakın ilişkiye girseler, Türkiye'de solcu tutuklaması başlar,der.
Yöneticiler, sosyalist ülkelere, başta Sovyetler'e şunu demek isterler, bu yoruma göre:
Bak, ben seninle iş yapmak istiyorum, ama o başka iş, bu başka iş.
Turgut Bey, 9 şubat günü Ankara'da çeşitli meslek kuruluşları temsilcileriyle konuşurken, “sakın sosyalist olmayın!” demişti ya, ne bilsin, bir gün sonra Andropov'un ölüvereceğini, ayağının tozuyla, güney gezisini yarıda bırakıp Moskova'lara gideceğini...
Brejnev’in cenaze törenine Bülend Ulusu gitmişti, bir aralık ayıydı. Ulusu’yla konuşuyorduk. Kızıl Meydan'daki törende hayli üşümüşler, yaşlı mareşaller için, arkalara iskemle koyuyorlarmış. Daha sonra, Kremlin Sarayı’nda başsağlığı dileme töreni... Daha sonra da, cenaze törenine gelenlerin ikili görüşmeleri.
Turgut Bey, Moskova'ya giderken de muhalefete çattı. “Biz onlardan daha sosyal adaletçiyiz!" dedi. Yalçın Küçük’ü haklı çıkarırcasına..
Ulusu, Brejnev’in cenaze töreninden sonra, Başbakan Tikonov’la kırk dakika görüşmüştü. Tikonov, Ulusu'da çok çelebi bir kişi izlenimi bırakmıştı. Ulusu, bu görüşmede, birçok projenin uygulanmasını başlatmıştı. Turgut Bey'in de, aynı projelerin sürdürülmesi için girişimde bulunacağı düşünülebilir. Ancak, bizde politikacılarda gelenek, alışkanlıktır.
Ben yaptım, ben ettim.. Filan demek. Bakalım, dönüşte Turgut Bey neler diyecek?
1979 yılıydı, o zamanki Ticaret Bakanı Teoman Köprülüler’le bir bölük gazeteci arkadaş Sovyetler'e gitmiştik. Birçok kenti dolaştık. İnsanların, çocukların suratları öyle asık filan değildi. Bizler gibi gülüyorlardı, sıcak insanlardı. Otobüslerde, metrolarda yaşlılara değil yaşlılar çocuklara yer veriyorlardı. Çocuğa bu denli değer verilen bir başka ülke az gördüm...
* * *
Bir köyde, oğul babasına demiş ki:
Baba, bu yıl da tarlayı ben ekeceğim...
Peki oğlum! demiş baba. Ekmişler; gelgelelim, ektikleri arpanın yerine pıtraklar çıkmış. Pıtrak, kaktüsler gibi küçük küçük, her yanı dikenli şeyler. Tarlalarda yalınayak dolaşırsanız, ayaklarınıza bulaşır, saplanır kalır dikenleri; çıkarıp temizlemek bir sorun olur. Pıtraklarla dolunca tarla, baba, oğula şöyle demiş:
Gel oğlum Rüştü, biraz oturak; tarlaya ektik arpa, çıktı pıtrak! Yolak yolak kör eşeğe götürek, bu yıllık da böyle geçsin ömrümüz.
Bu öyküyle, tekerlemeyi bana, orta direkten biri söyledi.
Pıtrak dedim de, Mehmet Başaran’ın “Pıtraklı Memleket" şiirini anımsatmak istedim. Başaran'ın şiirinin başında "Güzelek köyünden Bayram Ali'nin dediği, demediği" tümcesi var. Güzelek köyü, Urfa'nın. Şiir 1969'da aynı adlı kitapta çıktı ilk, şöyle:
“Benzemez başka derde/Bu hepsinden beteri/Kişi kişiye kul/Çekilir mi el kahrı
Atıp her şeyi üstümden/Şöyle bir bakamam yukarı/Okşayamam denizi/Oysa ki canım çeker.
Altta kalmışım altta/Kimden kime medet/Hey gidi kahpe dünya/Pıtraklı memleket..."
Bu ülke pıtraklıdır ya, güzeldir. Bir örnek diye anlatacağım: Çamlıhemşin Kaymakamı İsmet Bayhan'dan mektup aldım, şöyle diyor:
"Sayın Ekmekçi,
Biz burada dünyanın en güzel yerinde yaşıyoruz. Ama bu güzellik yapma değil, doğal güzelliktir. Kesin iddia ediyorum, yalnız Türkiye'nin değil dünyanın hiçbir yerinde bu denli büyüleyici bir doğa güzelliği yoktur. Eğer Çamlıhemşin'imiz bir İspanya'nın, bir Yunanistan in içinde olsaydı, dünyanın en bilinen turist çekim merkezi olurdu. Ama bizim elimizdedir...
Ayder Kaplıcaları, yaylaları, kırmızı benekli alabalık dolu dereleri, bitki örtüsü Zilkalesi, Kale-i Balası ile Kaçkarlar’ın vahşi güzelliği, bunları tamamlayan dağ keçisi, yaban domuzu sürüleri, ayısı, çakalı ile bir yeryüzü cennetidir. Keşke olanağınız olsa da buraları görseniz. Güzel yurdumun bu nadide köşelerini kimler tanıtacak? Basınımız hiç mi sorumluluk taşımayacak?
Sayın Ekmekçi, bu doğal güzelliğin içinde yoksunluklarla mücadele ediyoruz. Bir kampanya açtık. Ayrıca, yurt dışında bizimle dayanışma içine girecek belediye arıyoruz. Lütfen siz de mücadelemize katkıda bulunun, gönderdiğimiz mektubun yayımlanmasını sağlayın. Belki tüm yurttaşların ve belediyelerin yardımlarını alabiliriz.”
Çamlıhemşin Kaymakamı İsmet Beyhan, aynı zamanda Belediye Başkanı bu yönüyle, ilçesine yardımlar bekliyor. Mektupta, Çamlıhemşin'de doğup da, başka illere göçenlere de sesleniliyor, şöyle deniyor:
“.. Sarp, yamaçlarının göklere doğru yükseldiği, tepelerinde ahşap evli köylerin kurulduğu ve bu evlerde dünyanın en uygar görüşlü insanlarının binbir güçlükler içerisinde yaşadığı bir ilçe. Ve sen burada doğdun, büyüdün, köyünden ilçeye, mahallenden okula, belki de çarıklarla gelip gittin. İşlerini güçlükle hallettin. Aradan yıllar geçti, maalesef değişen bir şey yok. Dünyanın en güzel vadisi olan vadimiz, bıraktığın gibi Fırtına deresi aynı haşinlik içinde akar, hepiniz bıraktığınız için Sal, Pöküt, Samisdal, Elevit, Ayder sahipsiz, tenha. Yolumuz bıraktığın günden biraz daha kötüce; çocuklarımız sabah, akşam aynı zorluklar içinde, çamurlu yollardan adeta sürünürcesine okullara gidiyorlar. Uzak, taa uzak köylerden Çat'tan, Amokta 'dan, Mollaveyiş'ten, Cindva'dan, Hala'dan kalkıp ilçe merkezine gelmek isteyen ayağı lastikli analar, bacılar, küçük çocuklar bıraktığın gibi sıkıntılar içinde kıvranıyorlar.
Ben Çamlıhemşin Kaymakamı ve Belediye Başkanı olarak belediyemize yardım kampanyası açtım. Bu konuda güveni Çamlıhemşinlinin yöresine bağlılığından aldım. Hepinizi kampanyamıza katılmaya çağırıyorum. Hiç olmazsa, belki belediyemizin ulaşım problemini çözmek üzere, bir iki otobüs alabiliriz. Çocuklarımızın üşümeden, çamurlara bulanmadan, hasta olmadan okula gelmesini, köylümüzün sıkıntıdan kurtarılmasını, öğretmenimizin sınıfına yetişmesini, dahası ilçene küçük de olsa, bir yardımın dokunmasını istiyorsan, gücünüz oranında kampanyamıza katılın, katılmasını sağlayın. Yardımlarınızı Çamlıhemşin T.C. Ziraat Bankası nezdinde açılan 640/26 No'lu hesaba yapabilirsiniz."