Panos ile Özdemir Asaf...

Panos Özararat, Fransa'da oğlunu evlendirip döndü. Cumhuriyet bürosuna uğradı, konuştuk. Ankara'ya geldikçe uğrar. Sofu Tuğrul'un odasında oturur. Yeni şiirlerini okur. Son şiirlerinden birkaçını Evren Paşa'ya göndermiş. Şiirleri, yeni Konya'da, bazen de İstanbul'da Ermenice yayınlanan «Nor Marmara» gazetesinde çıkar...

Panos'un, Ermenice yayınlanan gazeteden ricası şu olmuştur:

— Benim şiirlerimi Latin harfleriyle yayınlarsanız veririm yoksa vermem!...

«Nor Marmara» Gazetesinde gördüğüm şiirleri Latin harfleriyle basılmıştı..

Panos, yıllardır Konya'da oturur. Yaşamını orada sürdürür. Panos'a bir gün takılmışlar:

— Yahu Panos, sen artık iyice bizdensin. Ama, Müslüman değil Hristiyan’sın. Gel bir de Müslüman ol da tam olsun!»

— Ne olacak sanki, demiş Panos. Haydi Müslüman oldum; adımı ne koyacaksınız? Diyelim Ali... eee, birçok Ali var. Soracaklar. «Hangi Ali?» diyecekler. «Canım bizim Gavur Ali!» öyle olacak olduktan sonra. Panos olarak kalırım daha iyi...

— Konya'da Ramazan’da ne yapıyorsun? Diye sordum Panos'a... Biliyordum bellibaşlı lokantaların filan kapalı olduğunu o sıralar...

Panos, şu dörtlükle karşılık verdi: «Ramazanla aran nasıl diyorlar. / Bayram Bey'den imdat diler gibiyim. / Borcum yokken asıl borçlu yerine. / Kefaleten senet öder gibiyim...»

Bir Ramazan Bayramı’nda belediyede kutlamalar sırasında, Panos Müftüyü kucaklayıp şöyle demiş:

— Gel müftü efendi, bir kucaklaşalım da, şu birbirleriyle bir türlü geçinemeyenler görüp ders alsınlar!.. Tabii orası alkıştan yıkılmış..

— Paris’te Ermenileri gördün mü? Diye sordum. Görmüş Ama Panos'u benimsememişler. Soruyorlarmış:

— Ermenice biliyor musun?

— Yooo

— O zaman Ermeni sayılmazsın, sen Türk'sün» Oğlunu Nice'de evlendirmiş Panos. Kızı da Kanada'da. Yüreği insanlık dolu bir adam. Panos..

Barış içinde, kardeşlik içinde yaşamış yıllardır Konya'da.

Bazan düşünüyorum; soruyorum da kendi kendime: — Şu ülkede, birbirimizden alıp veremediğimiz nedir?...

Tutucu basına bakıyorum, barış değil, kavga arıyor kimileri. Diyelim bir kuruluşun yöneticileri mahkemede, duruşma sürerken, dava ile ilgili yorum yapmayı yasalar yasaklamış. Hayır, uymuyorlar yasalara, eski bildiklerini okuyorlar, söylüyorlar. Mahkemeleri etkilemek istiyorlar.

Panos'u biraz da bunun için anmak, anlatmak istedim. Örnek alan olur mu diye?...

★ ★ ★

Dünyada dostluğu, kardeşliği ozanlar, yazarlar pekiştirirler. Geçenlerde yitirdiğimiz Özdemir Asaf, «Yalnızlık Paylaşılmaz» kitabını yollarken, «Unutulmaz sıcaklığınız» diye yazmıştı. Onu daha yakından tanıyamadığıma üzüldüm.. Emil Galip'lerle bir gün onu aramış, bulamamıştık. İçinde yalnız bir ozan belli. «Yalnızlığa övgü» de şöyle diyor:

«Mutluluğun gözü kördür / yalnızlık sağır / ondandır biri tökezleyerek yürür / öbürü uykusunda bile bağırır.

Mutluluk yalnız kendisini görür / unutur bu yüzden ilkin kendisini / yalnızlık kendi tutukluğunda özgür / boyuna bekler dönsün diye sesini.

Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter / borçsuzluğuyla övünür, ama kendisi doğurmaz. / Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur / boyuna kapısına döner, açan olmaz..

Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var / her ikisinin de saksılarında çiçek / biri hep başka bir renkle solar, / öbürüyse ha açtı ha açmayacak..»