Özgürlüğün Tadı

Sovyetlerin “Ordu Günü”ne gelen Bulgarlar, pek çalımlıydılar. Devlet Başkanı Evren'in Bulgaristan’a gidişi, onları sevindirmiş...
1979 yılında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk gidecekti Bulgaristan’a. Cumhuriyet adına geziyi izlemem kararlaştırılmıştı. Bir yandan pasaport işlemlerine başlamıştım. Korutürk hastalandı, gezi kaldı. Sonra 12 Eylül oldu.
On yıl önce gitmiştim Bulgaristan’a, Sofia Press in çağrılısı olarak. Bir çok gazeteci, yazar gidip geliyordu, iyi karşılanıyorduk orada, ağırlanıyorduk. Böyle geziler çok yararlı oluyor. İki ülke halkının barış istediklerim gözleme olanağı buluyorsunuz. Bir 27 Mayısçı arkadaşım anlatmıştı. Bulgaristan’ı gezerlerken, bir yaşlı köylü:
— Siz bizden ne istiyorsunuz? Bir küçücük devletiz biz... Demiş.
— Öyle bir şey yok!
— Ah, diye sevinmiş adam, buna çok sevindim. Şimdi evimde olsaydınız, size bir kahve sunmak isterdim...
Böyle geziler, halkın kafasındaki yanlış izlenimleri de siler. TV’den izledim, Evren'i karşılama candandı.
Bulgarlar, Türk dostluğuna çok önem verirler. Konuşmaları da dikkatlidir. On yıl önce,0 Dışişleri Bakanı Peter Mladenov’la konuşmak istediğim zaman:
— Olmaz! demişlerdi, konuşamazsınız!
— Neden?
— Dışişleri Bakanımızın zamanı olmadığından değil; Örneğin şu anda Japon gazetecileri var yanında. Onlarla konuşuyor. Ama sizinle ı-ıhh!
—Niye yahu, ben gazeteci değil miyim?
— Gazetecisiniz ama, Türk gazetecisiniz. Sizin yazacağınız olumsuz bir yazı ülkelerimiz arasında yaşamasını istediğimiz dostluğa çok zarar verir. Başka hangi bakanımızla isterseniz konuşturalım. Ne isterseniz yapalım ama, Dışişleri Bakanı ile konuşmayı istemeyin bizden. Kendisi de böyle rica ediyor...
Sovyetlerin “Ordu Günü”nde, Bulgarların neden keyifli olduklarını seziyordum. Genelkurmay adına bizden İstihbarat Dairesi Başkanının Başkanlığında Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerinden generaller gelmişlerdi. Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Orhan Aldıkaçtı, Danışma Meclisi üyesi Kamer Genç, feshedilen AP’nin eski Genel Sekreteri Nahit Menteşe, eski bakanlardan Halil Başol, İrfan Özaydmlı, 27 Mayıs’çılardan Sami Küçük, Haydar Tunçkanat, Ahmet Yıldız, Şükran Özkaya, Suphi Gürsoytrak, TRT Genel Müdürü Macit Akman, Mümtaz Soysal, Ali Dinçer, Ertöz Vahit Suiçmez ile kalabalık bir sivil topluluk vardı. Orhan Aldıkaçtı votka, Kamer Genç viski içti kokteylde.
Kokteylden Mümtaz Soysal, Ali Dinçer, daha birkaç arkadaşla İlhamı Soysal’ın evine gittik. Yoktu. Annesine, yakınlarına gitmişti belki. Pazartesi akşamı çıkar çıkmaz görmüştüm İlhami'yi evinde. Gülçin Çaylıgil, Turgut Kazan, Uğur Mumcu, Şükrü Koç, Nuri Bozyel daha önce gelmişler. Sonra Adalet Ağaoğlu ile Müşerref Hekimoğlu geldi. On dört ay tutukluluktan sonra, özgürlüğün tadını çıkarıyordu İlhamı.
Şimdi yeni Anayasanın ilkeleri saptanıyor, çerçevesi çiziliyor ya, Anayasaya sanıkların, özellikle dava açılmazdan önceki, tutukluluk sürelerine ilişkin hüküm kesinlikle konulmalı. Bazı Avrupa ülkelerinde böyle hükümler var.
★★★
Günün önemli bir konusu emekliler! Çoğunun emeklilik nedeniyle içine düştükleri durum. Bazı meslek dallarına bu arada eğitim hizmetlerine, avukatlara, teknik, sağlık hizmetlerine yeni “Ek gösterge” verildi. Mart ayından önce emekliye sevkedilmiş olanlardan birinci derecenin dördüncü kademesinden aylık almamış bulunanlar, bundan yararlanamayacaklar. Bunun için bir yasa değişikliği gerekli. Emekliliğine yansımadıktan sonra, “Ek gösterge” vermenin ne yararı var? Devlet, kaşığıyla verip sapıyla göz çıkarmaz. İki parayı devletin geriye alması düşünülmez; biri ölüye, ikincisi emekliye verilen para, emekli, emek veren demektir. Emekliye sahip çıkılmazsa, genç memurları da kamu görevinde tutmak kolay olmaz. Cumhuriyet okurlarından “re’sen emekliye ayrılmış olanlardan” da yakınmalar geliyor. Başvurular halinde, bu durumda olanların sorunlarına eğilmek gerekir...
★★★
Antalya dönüşü, İçişleri Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Hayat İlhan’ın bir açıklamasını da masamda buldum. Şöyle diyor açıklamasında Hayat İlhan:
“2.12.1981 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Ankara Notları” sütununda “Katilini arayan yurttaş” başlıklı yazınız, ilgililere inceletildi. Gelen cevapta:
“5.11.1981 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesine başvuruda bulunan şikayet sahibi Hüseyin Özer’in, alman müracaatında, siyasi görüş ayrılığı nedeniyle 21.4.1978 tarihinde kendisini yaralayan sanık Nurettin Çalı’nın Çumra Adli makamlarınca tutuklandıktan sonra serbest bırakıldığı, daha sonra bu suçtan dolayı Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin bu şahsa 17 yıl hapis cezası verdiği ve bu kararın Yargıtayca onandığı halde firari sanığın bugüne kadar yakalanamadığım beyan etmiştir.
Adı geçenin iddia ettiği hususlarla ilgili olarak 13.11.1981 tarih ve 183391 sayılı yazımızla Konya ve İzmir Valiliklerinden durum sorulmuş, ayrıca müştekinin aynı konudaki 23.11.1981 tarihli dilekçesi de 15.2.1981 tarih ve 204379 sayılı yazımızla Konya Valiliğine intikal ettirilmiştir.” denilmektedir.
Bilgilerinizi rica eder, ilginize teşekkür ederim.”