Oyumu Kime mi Vereceğim?

Taşlama ustası Hasan Çelebi, şu dizeleri düştü:

"Dağdan, kırdan, şehirden topladığı terörü Ekonomiye soktu terör purofesörü!”

Taşlamalarını genellikle aruz ölçüsüyle yazan Çelebi, bu­nu hece ölçüsüyle yazmış.

20 mart günü çıkan “Demokrasimiz..." başlıklı "Ankara Notları"nın sonunda şöyle demiştim:

... Tarhan Erdem e göre, İzmir'de Yüksel Çakmur. An­kara ’da Korel Göymen kazanır.

Çankaya da Doğan Taşdelen, Altındağ'da Ali Rıza Koç’un kazanacakları gün gibi ortada. Sosyal demokrat olduklarını söyleyenler, hani sandıkta birleşebilseler.

Şimdi faksla mektup yollamak moda oldu. Yazımın yukarı­ya aldığım bölümünün "fotokopisini" çıkarıp, eklemişler, döşenmişler şöyle diyorlar;

Hey Amigo... Bir dakika bakar mısın?

Çankaya'da Doğan Taşdelen'in kazanacağı. Altındağ'da Ali Rıza Koç'un kazanacağı neden gün gibi ortada imiş???

Gün gibi ortada olan, sevgili Mustafa Bey ’in resmen SHP amigosu olduğudur.

Heeeey Mustabey,

İSKİ ile ASKI ve ASO ile... Metro ile lekelenmiş SHP amigo­luğu size yakışmıyor.

Heeeey Mustabey,

Ve sana asıl utancını çarpalım:

Uğur Mumcu anısına saygın yok, Çankaya 'da bir Mumcu var: Ceyhan Mumcu.

Hani desteğiniz?

Uğur Mumcu ticareti yapıyorsunuz, ama Ceyhan’ı değil, Taşdelen'i destekliyorsunuz. Ayıp!

Altında imzalar da var: CHP'li gençlik adına: Musa Bulut, Ahmet Dural. Dikmen Sosyal Demokrat Gençleri: Semih Tuğcan..

Bir mektup da İstanbul'dan, Kadıköy'den. O benim içimi ışıttı, serinletti. Cumhuriyet okuru Aykut Gürkan yazmış, şöy­le diyor 10 mart günlü mektubunda:

Sayın Ekmekçi,

Çok eski bir Cumhuriyet okuru olarak yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum; hele domuz konusunu daima işlediğiniz için sizi kutluyorum. Uzun yıllar yurtdışında yaşadım; büyük iştahla salamlarını, sosislerini yedim. Burada da buldukça yiyorum ama, bu yazımda, sizin Bülent Ecevit ve Deniz Baykal için yazdıklarınızı okuduktan sonra, düşüncelerimi bildir­mek istedim. Kızanlara hayret ediyorum. Çok haklıydınız yazdıklarınızda. Dağlara, taşlara adını yazdığımız, umut diye bağlandığımız Bülent Ecevit'i tanıyamıyorum. Konuşmaları­nı dinledikçe hüzünleniyorum, ölümsüz İsmet İnönü ne ka­dar ileri görüşlüymüş. Onun dedikleri çıktı.

Deniz Baykal'a gelince.. Ondaki hırsa, fütursuzluğa hayret ediyorum. SHP'deyken, partiyi olağanüstü kongreler partisi yaptığını biliyoruz. CHP açılacağı zaman çok umutlanmıştık, ama partiyi kendinin ve hizip grubunun partisi yaptı. Böyle giderse, çok uzak değil partinin kapısına kilit vurması.

SHP'ye gelince... Sütün eksikliklerine karşın tek umudu­muz Sayın Karayalçın. Günden güne bizlere daha büyük güven veriyor. Laikliğe ödünsüz sahip çıkması bizleri çok mutlu kıldı. Kitleleri ve gençleri uyandırdı ve SHP'yi tekrar umut partisi haline getirmeye başladı. Demokrasi, fikir öz­gürlüğü yolunda verdiği savaşımda bizleri umutlandırıyor. İnönü 'den sonra Karayalçın’ı da sevmeye başladık. Sade ki­şiliği de bizleri etkiliyor, inşallah sosyal demokratları tekrar birleştirip partiyi büyütecek, buna inanıyoruz. Size ve aileni­ze. tüm Cumhuriyet çalışanlarına sevgiler, saygılar.

Üç gün sonra seçim var. Hepimiz sandık başına gideceğiz. Kullanacağımız yalnız oyumuz değil, usumuz da olmalı, önemli günlerde. İsmet Paşa'ya sorardık:

Paşam, çizmelerinizi giyecek misiniz?

Paşa, karşılık verirdi:

Çizmem yok, aklım var!

Hüsnü Göksel, sosyal demokratları tavanda birleştirebil­mek için neler yapmadı? Kaç kez, parti başkanlarının ayakla­rına gitti. I-ıh.. Kimse birleşmeye yanaşmıyor, herkes "Bir­leşme olsa olsa bizim partide olur!" diyordu. Zaman zaman takılır.

Hüsnü Beyciğim, havanda su dövüyorsun! derdim. Sonunda o da umutlarını yitirdi. Birleşmeyi tabana bıraktı.

Sağduyulu sosyal demokratlar, üç partiyi de sandıkta birleş­tireceklerdi. Kanımca, bu yerel seçim bunun bir denemesi olacak, bırleşmeyenler bir güzel ders alacaklardı...

Erhan Karaesmen. cumartesi günü Cumhuriyet'te çıkan "Olmak ya da Olmamak... “başlıklı yazısının bir yerinde şöy­le diyordu:

Ey solda hâlâ kalabilmiş, hafifçecik de olsa, sağın sadece beş milimetrecik solunda da olsa yerini hâlâ tutabilmiş azın­lık... Parçalara bölünmüşlükten, bir mucize olmazsa kurtula­mayacağımız anlaşılıyor. En kuvvetlice ve dirice gibi gözü­keninizin güçlenmesine çaba göstermekten başka çare yok.

CHP Ankara İl Başkanı, eski dostum Nail Gürman’ın ince­liklerle dolu mektubunu, yerim kalmadığı için yayımlayamadım. Gürman. Cumhuriyet okuru Necmiye Ergen gibi, ancak kendi açısından dertleşiyor; bir yerde şöyle diyor:

Bizi bize vurdurdular/Üstüne bağdaş kurdular.

***

Metin Toker, her seçim öncesinde oyunu nereye, hangi partiye vereceğini açıklar. O oyunu yarın açıklayacakmış. Ben de Çankaya’da oturuyorum. Anakent Belediye Başkanı için oyumu Korel Göymen’e, Çankaya’da Doğan Taşdelen’e vereceğim. Çankaya'da mahallemiz Aziziye, muhtar adayı olan 22 yıllık emektar muhtar Tevfik Özat’a oyumu kullana­cağım.

İstanbul'da olsaydım, oyumu Zülfü Livanel’ye. İzmir'de Yüksel Çakmur'a kullanırdım. Beyoğlu'nda otursam, oyum SHP'li aday, sanatçı Halil Ergün’ündü. Doğduğum yerde, Hâdim'de olsam, oyumu saldırıya uğrayan SHP'li Başkan Mürsel Ayrancı ya verirdim!