Oruç Ayı mı Zulüm Ayı mı?

Babam, oruç ayında oruç tutanların azlığını görünce:
Bu yıl ramazan garip geldi! derdi. Anam, daha eleştirel yaklaşırdı, bir düşünür gibi:
Eşeği de bağla, akşama değin su, saman verme; o da oruç mu tuttu? derdi.
Eski bir imam okurum geldi büroya, anlatıyordu:
Bu ay, zulüm ayı oldu! Siz burada, Ankara'nın Kızılayı'nda, bir adada gibi yaşıyorsunuz. Gidin Ankara’nın çevresine de görün, yollarda sigara içen tek kişi göremezsiniz. Herkes korkudan oruçlu gibi dolaşıyor!
O gün Bakanlıklardan Kızılay'a değin yürüdüm. Sigara elinde kimseyi görmedim. PTT’nin önünde genç, sigarasını avucuna almıştı, takılacak oldum:
Ooo, sigara içen bir sizi gördüm!
Sigarayı hemen yere attı, ayakkabısının altında çiğnedi.
Dur bir dakika, benim amacım o değildi! dememe kalmadı. Çocuk beni de yobaz sanmıştı...
Sabah’ın başyazarı Güngör Mengi, Amerika'dan gelen “Dole" marka muzlaro kötülemek için, “domuz gibi muz!" demiş, muza dokununca yurttaş. Güngör Mengi’ye göre, “domuza dokunmuş gibi" olmuş! İçimden:
Milyarların yediği domuz etini küçümsemenin, yüzde doksan dokuzu Müslüman (!) olan Türkiye'de haklı bir din sömürüsü olacağını mı düşünmüştü ne? Amerikan senatörü Dole, Ermenilerden yanaymış da, muza giden paralar Ermenilere gidecekmiş! İşin içinde bir de ırkçılık kokusu mu var? Senatörle de bir ilgisi yok olayın. Mengü artık gülmece yazarı mı oldu?
İstanbul'da domuz eti işleyen dört fabrika, üç gün süreyle kapatılmış. Zulüm ayından sonra açarlar mı ne bileyim?
Aziz Nesin’in, “Türk halkının yüzde 6='ı aptaldır!"sözü çok yankı yaptı. Ama, sözün başındaki, “domuz eti yemediği için" sözleri, gazetelerde çıktığı gibi kaldı, unutuldu. Neden gerekçeyi unutmak istediler de “aptal" sözüne sarıldılar, hâlâ anlayamıyorum!
Oruç ayında, kan da döküldü. Geçen hafta ortasında, Marmara Üniversitesi'nin Göztepe Kampusu'nda, kendilerine “ülkücü" diyen “faşo"lar, oruç tutmayan örencilere saldırmışlar, sekiz kişiyi yaralamışlardı. İstanbul Üniversitesi'nde de benzeri olaylar oldu. İçimden “Elbette olur!" dedim. Çankaya'da Süleyman Bey, hem laiklikten söz edip hem de oruç ayı boyunca “iftar”lar verirse, onun arasından tüm politikacılar sökün ederse, dünkü “faşo"lardan, yobazlardan ne bekliyorlar ki? “Yapmayın, etmeyin" diyerek önüne geçilebilir mi olayların? Sivas'ta geçilebildi mi? Neden geçilemedi?
Sivas'ta olayların önlenememesinde, Cumhurbaşkanlığının, Genelkurmay Başkanlığı'nın da bir sorumluluktan yok mu? Örneğin Başbakan’ın! Herkes, o zaman Erdal Bey’e yüklendi haksız olarak. Herkesin gücü Erdal Bey'e mi yetti?
Çankaya’nın “iftar" çağrısına gitmeyen Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) kutlamalar yağdı. TMMOB'nin yönetim kurulu üyelerinin tümünün adını, başta başkanları Yavuz Önen olmak üzere, “Ankara Notları"nda yayımladım. Bir ayda yaptığım en önemli işlerden biri de, “Yücel Kanpolat’la Söyleşi" gibi -belki de- bu oldu! Bir tek Milliyet'te “Açık Pencere" köşesinde Melih Aşık, konuya TMMOB'den gelen bir düzeltme dolayısıyla değindi. Kimi yazarlar, din sömürüsü iftarlara koşup nar şerbetlerini içerek serinlediler!
Eski MHP’li, yeni Refah'çı, Ankara Belediye Başkanı M.G., oruç ayı boyunca baskılarını sürdürdü mü? Belediyeye bağlı bir kuruluşta, oruç tutanlara ayrı, tutmayanlara ayrı yemekler çıktı. Zulüm ayının sonu geldiği için, son günlerin yemeklerini yazayım: 27 şubat pazartesi oruç tutanlara; tas kebabı, yayla çorbası, mevsim salatası; aynı gün (dün) oruç tutmayanlara; karnabahar, makarna, yoğurt. 28 şubat salının (bugün) listesi: Oruç tutanlara; orman kebabı, mantar çorbası, revani. Oruç tutmayanlara; nohut, soslu makarna, meyve... Oruç tutmayanlara bir ay et yok! Güngör Mengi ne der buna bilmem...
Adil düzen(!) böyle böyle gerçekleşiyor işte...
***
Ankara'da, TMMOB’nin düzenlediği bir anma toplantısına gittim. Çankaya Belediyesi salonunda, Ahmed Arif, Enver Gökçe ile Hasan Hüseyin anıldılar. Ahmed Arif’i, onun yakın dostu hemşerisi Canip Yıldırım anlattı. Ahmed Arif’in şiirlerini Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Oğuz Tunç okudu. Enver Gökçe üstüne Ömer Can konuşacaktı, trafik yoğunluğundan geç kalınca. Gökçe'yi sanatçı Erhan Gökgücü anlattı. Şiirleri de Erhan Gökgücü kendisi sundu. Hasan Hüseyin Korkmazgil’i Mükremin Mungan anlattı, Hasan Hüseyin'in şiirlerini Funda Gökgücü okudu. Güzel bir toplantı oldu. Dün de, “68'liler Lokali"nde üç ozan anısına bir kokteyl verdi TMMOB.
Azime Korkmazgilden sevgi dolu, kısa bir mektup aldım. Şöyle diyor:
“Sevgili yazar, sevgili Mustafa Ekmekçi,
Dizi yazınızı, tam da Dr. Yücel'e (Kanpolat) ve kendinize yakışır bir görkemle bitirdiniz.
Kafanıza, gönlünüze ve kaleminize sağlık.
Sizi ve Dr. Yücel'i, sevenleriniz için de kutluyor, teşekkür ediyoruz. Hepimiz, iyilik ve sağlık dileklerimizle sevgi, saygı sunuyoruz.
Korkmazgil'ler ve tüm Hasan Hüseyin'i sevenler adına:
Azime."
Şubat ayı, sanki yitirdiklerimizin ayı gibiydi. Orhan Apaydın’ı anma toplantısına gidemedim. Ankara'da, Büyük Tiyatro’da, Atatürkçü Düşünce Derneği, Hasan  li Yücel için bir anma toplantısı düzenledi. Hasan  li Yücel'e, “Atatürk Ödülü"nü verdi. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi’ne dün bomba kondu, bir ölü...
Bombayı koyan “meczup" ölmüş!