Önce Türkiye, Sonra Mülkiye...

Çarşamba günü, kadınlara siyasal haklar tanınmasının 50. yılı törenlerine çağrılmayan bayan sosyal bilimcileri yazmıştım ya, yine de onların, çağrılmayanların durumları iyiymiş. Çağrılanlar, daha güç durumda kalmışlar. Türk toplumuna emek vermiş, çeşitli dallardan, yaşlı, 77 bayana kalabilecekleri bir yer bile gösterilmemiş. Bedia Muvahhit:
Ben de gidip otelde kalayım bari, demiş. Yâ gelenlerin otel paraları, törende üstlerine giyecek giysileri yoksa?
Sabah Anıtkabir'de tören, sonra 14.00-18.00 arasında bir tören, o kadar. O, en azı yetmişlik bayanlar, böyle ilgisiz bırakılır mı?
Kadınlara siyasal haklarının verilmesinin ellinci yılı, öyle mi?
Daha geçenlerde, Ankara'nın kuzey doğusunda, “A” ilinde, bir ekin (kültür) etkinliğine girişilmek istendi. Bir eğitimcimiz, "Atatürk devrinden ve kadın" konusunda konuşacaktı. Konuşma saati gelince gitti, bir de ne görsün? İlkokulun, ortaokulun erkek öğrencileri; tek kız yok, ilin kadınları da yok. Vali yardımcısı, eşiyle geldi. O kadar. "A" ili ki, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı başlatırken yayımladığı ünlü “bildirgesi"bi onurunu taşımaktaydı.
Olayları yakından izleyen eğitimciden edindiğim bilgiye göre, “A " da böyleydi, ama örneğin bir Elazığ'da, bir Van'da durum daha değişikti. Oralarda, kadınların, elli yıl önce getirilmiş yasalardan yararlandıklarını gördü eğitimcimiz. Söyle dedi:
Doğu, doğu der geçeriz. Oysa, bazı yerlerde gerçekten kıvanç vericidir durum...
SODEP’in AST'ta düzenlediği toplantı, güzel olmuştu. Erdal Bey, konuşmada gitgide açılıyor. Daha rahat konuşuyor. Jale Candan, İsmet Paşa'nın bir sözünü andı. Paşa, "Kadınların siyasal yaşamda görev almaları, Atatürk devrimlerinin yaşama geçirilmesidir" biçiminde konuşurmuş. Toplantıyı Güler Tanyolaç yönetiyordu. Orada, Jale Candan, Hale Soygazi, Rona Aybay, Tevfik Çavdar, Yüksel Tez konuştular. SODEP, toplantının bir benzerini bugün İstanbul'da Kadıköy'de düzenliyor. Rona Aybay, Güler Tanyolaç, Hale Soygazi orada da konuşacaklar. Toplantıyı Türkân Akyol yönetecek...
“Rehber öğretmenler”in kıyımı konusunu bırakmadım. Elim değer değmez, sürdüreceğim. Geçenlerde, Ankara'da bir okulda, okul müdürü:
—Bu okulda kızla erkeği yan yana oturtanın... dedi.
Rehber öğretmen, karara karşı çıktı. O da kıyılanlar arasındaydı...
* * *
Mülkiyeliler Birliği'nin her yıl verdiği "Rüştü Koray” ödülleri bu yıl, Prof. Bahri Savcı, Prof. Sadun Aren ile Doçent Gencay Şaylan’a verildi. Tören, salı günü Mülkiyeliler Birliği salonunda yapıldı. Ödül törenlerinin ardından, “onursal üyelik'' belgelerini, Prof. Tank Zafer Tunaya, Prof. Rona Aybay, Kurthan Fişek, Korkut Boratav, Haluk Gerger, Fazıl Sağlam aldılar. Bu belgeler, Mülkiyeli olmayıp da, çeşitli alanlarda hizmet vermiş olanlara. SBF’de öğretim üyeliği yapmış olanlara verildi. Mülkiyeliler Birliği Başkanı Prof. Cevat Geray, bir ara şöyle dedi:
Hani, bir söz vardı ya, “önce Mülkiye sonra Türkiye " diye, biz onu değiştiriyoruz, önce Türkiye, sonra Mülkiye!
Mülkiyelilere "Arapkirliler"de derlerdi...
Rüştü Koray ödülleri Seçici Kurulu, Prof. Bahri Savcı'yı, “Siyasal gelişme alanında Türkiye'de özgür ve demokratik düşüncenin gelişmesine yaptığı katkılarından, eleştirici düşünce yapısına sahip kuşakların yetişmesine hizmetlerinden, bu alandaki yapıtlarından dolayı" ödüllendirmeyi uygun bulmuştu. Bahri Savcı'nın ödülünü Rüştü Koray’ın kızı Selma Kurdakul verdi. Cevat Geray, Bahri Savcı'yı anlatırken, şöyle dedi:
Seçici Kurul’un değerlendirmesine eklenecek bir tümce daha var. Bahri Savcı, ayrıca insan hakları alanındaki öğretimi başlatan, yaygınlaştıran yapıtlarıyla da bu alanda katkılarda bulunan değerli bir hocamızdır...
Prof. Sadun Aren'e de, Seçici Kurul, ekonomi ve maliye dalında, Türkiye'de ekonomi-politika bilim dalının gelişmesinde öncülük etmesi nedeniyle ödül vermeyi uygun görmüştü. Ayrıca, Sadun Aren'in özellikte karşıt düşüncelerin hoşgörü ve saygıyla karşılanması konusunda, yetiştirdiği kuşaklara örneklik etmesi, en çetin sorunlara dahi bilim adamının dürüstlüğüyle eğilme özveri ve cesaretini göstermiş olması, ödülün verilmesinde rol oynamıştı. Onun ödülünü de, öğrencisi Tuncer Bulutay verdi. Bulutay, spor giysiyle gelmişti, şunları söyledi:
Kıyafetim böyle (alkışlar, gülüşmeler) büyük insan, büyük bilim adamı, hepimizin çok değerli hocası Sayın Sadun Aren'e bu ödülü vermekten büyük kıvanç duyuyorum. Bundan fazla konuşmaya da heyecanım elvermiyor. Gördüğünüz gibi...
Prof. Sadun Aren, ödülle ilgili olarak şöyle dedi:
Bu ödülün anlamı, bilimi, demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü ve hoşgörüyü vurgulaması, her zaman her yerde geçerli olan bu değerleri, bu vesileyle bir kere daha ön plana çıkarmasıdır...
Üçüncü ödül, Doç. Dr. Gencay Şaylan’a verildi. Prof. Cevat Geray, bu konuda şunları söyledi:
Kamu yönetimi alanında, kamu yönetiminin genel sorunlarını büyük bir cesaretle ve bilimsel dürüstlükle açıklayan ve çözüm getirme yolunda uğraş veren, ayrıca kamu yönetimi alanındaki özgür yapıtlarıyla ve verdiği derslerle, demokrasiye inanmış kamu görevlilerini yetiştirme yolundaki katkılarından dolayı, bu ödül Doç. Dr. Gencay Şaylan'a yöneltilmiştir. Gencay Şaylan’ın kendisi, maalesef aramızda değil. Şaylan’ın eşine bu ödül, yekin meslek arkadaşı Doç. Dr Metin Kazancı tarafından verilecektir (alkışlar)...
Gencay Şaylan’ın eşi ödülü aldı. Daha sonra, onursal üyelik belgesi alanlar, konuşmalar yaptılar. Onur üyesi olanlardan Prof. Tarık Zafer Tunaya şöyle konuştu:
Beni aranıza kabul ettiğiniz için teşekkürlerimi sunarım. Benim inancıma ve incelemelerime göre, bu 125 yıllık dönem içinde ve Türkiye'nin toplumsal gelişmeleri içinde, değişikliklerin ortasında, en ciddi ve sürekli olarak kalabilen bir kurumun bir camianın fahri üyesi olmak, zannederim şereflerin en büyüğüdür. O bakımdan çok teşekkür ederim efendim...
Tarık Zafer Tunaya'nın, üyelik rozetini Prof. Cahit Talaş taktı. Talaş, "Tarık Zafer Bey’i hep Bahri Savcı’yla birlikte gördüğüm için, ona, ‘Yahu, aynı sınıfta mıydık?’ diye soruyordum" dedi...