Ölenler, Kalanlar...

Martın yedisi, sabah erkenden telefon çaldı. Açtım:
Sayın Ekmekçi, doğum gününüz kutlu olsun, ben Satı Erişen...
Sağ olun Satı Bey, bugün doğum günüm olduğunu nereden biliyorsunuz?
Yıllar önce, bir yazınızda yazmıştınız. 7 mart benim de doğum günüm!
Ben de onu kutladım, "Ne ince adam” diye geçirdim içimden. Doğum günü kutlamalarım yoktu, pek kimse de bilmezdi. Doğduğum yıl bile kesin belli değil, nerde kaldı ki günü...
Telefonuyla Satı Bey'ın bir yönünü, inceliğini öğrenmiş oluyordum. Çok istediğimiz halde, şöyle bir araya gelip, bir kadeh içki içemedik. Ama Sami Karaören'in geçenlerde Ankara'ya gelişinde birlikte "Galatasaraylılar Lokali”ne gidip oturmuşlar, yemek yemişler. Satı Bey:
Ekmekçi”ler de cumartesileri buraya gelirler, demiş. Olmadı, karşılaşamadık.
Satı Erişen'in ölümü büyük yankı yaptı. Üzüntü yarattı. TDK’nin kapanmazdan önceki başkanı Şerafettin Turan, eğitimciler, yazarlar, cuma günü Maltepe'deydiler. Günlerden cuma, hem de ramazan, cami avlusunda adım atacak yer yok. Gazete kâğıdını, seccadesini kapan cumaya gelmişti. Tek cenaze Satı Erişen’in. Parmaklıkların dışında bekleşen kalabalığa, içeriden söz atılıyor:
Burada ne bekleşiyorsunuz, kahveye gidin!
Laiklikle ilgisi olmayan bir laf. Karşılık verilmiyor.
Satı Erişen nasıl da hoşgörüden yanaydı. Cebeci’deki mezar, Ermeni, Yahudi mezarlarına bakıyor.
Satı Erişen. 7 Mart 1923'te İstanbul'da Beylerbeyinde doğmuş. Babası subaymış. Satı Bey, Galatasaray'dan Nadir Nadi'nin öğrencisiymiş. "Neden Satı adını koydular acaba?" diye düşündüm. Anadolu'da Satı adı, genellikle tek çocuklara konur. Yaşaması için, çocuk bir evliyaya, bir türbeye satılır. Satılmış olunca, çocuğun yaşayacağına inanılır. Belki de Satı adı, Ziya Gökalp'in çağdaşı eğitimci Satı Bey'den gelmedir, bilmiyorum. Satı Bey, 1949'larda vereme yakalanıp, Validebağ Sanatoryumu’nda yatmış. Aynı yerde 1953'te ben de yattım üç ay. Rıfat Ilgaz, Validebağ'dan geçmiş ünlülerdendi...
Satı Bey'in cenazesine, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ilgi göstermedi. Kimse de böyle bir ilgi beklemedi...
* * *
Bugün Türkiye'nin hemen her yerinde “Anadolu liseleri"ne giriş sınavları tartışılıyor. Mümtaz Soysal, bu konuda Milliyet’te, 31 mayıs günü, “Çocuk, Din ve Sınav" başlıklı güzel bir yazı yazdı. Sınav sorularına, onun altında yatan sakat anlayışa “Ankara Notları”nda değineceğim, yanlışları vurgulayacağım... Ancak önce Vehbi Bey'in başında bulunduğu Milli Eğitimin ne menem durumda olduğunu sergilemem gerekiyor. Ondan sonra, çocuklarımızı kimlerin eline bıraktığımızı düşünebiliriz.
Edindiğim bilgilere göre, Bakanlıkta, kimi “Abdülhamit 2” hayranlığıyla, kimi "Nakşibendi” tarikatından olmakla övünen kişilerin varlığı yadsınamaz durumda. Bakanlıkta, gerici “Yeniden Milli Mücadeleciler" mi egemen olmaya çalışıyorlar?
Vehbi Bey, gazetelerde çıkan haberleri, gazetelere açıklamalar göndererek yalanlamıyor, ya ne yapıyor? Bunları birer genelge ile tüm okullara gönderiyor, “Filan gazetede çıkan falanca haberin aslı yoktur" diyor. Okullarda, bunlar öğretmenlere tek tek imzalatılıyor, "Okudum, imzaladım" deniyor.
Şimdi, bakanın açıklamalarını da bekleyerek, Bakanlık üst düzeyini oluşturanların bazıları hakkında çarpıcı örnekler vereyim:
Bu durumuyla Bakanlık, on yılda, ayıklanıp yola getirilemez ...
M.Ö.: Personel işlerinin en üst düzeyinde, 12 Eylül öncesindeki personel atımındaki usulsüzlükler dolayısıyla. Ağır Cezada yargılanıyor (Bazı dosyalar ise ortada yok mu?).
M.U.: İlköğretimde, Yay-Kur'da iken, yandaşlarına soru satmaktan yargılanmakta.
E.Y.: Hakkında soruşturmalar var.
H.Ö.: Din işlerinin başında. Nurcuları kolladığı ileri sürülüyor.
M.O.: MSP'nin Konya mitinginin düzenleyicilerinden miydi? Ya Bursa’dan getirdiği yardımcısı? Kararnamesi köşkten döndü mü? “Tedvir”le mi yönetiyor?
A.D.: Üçlü kararname ile “müşavir” olan A.D., 12 Eylül öncesinde pek mi hızlı olarak bilinir?
O.H.: İç kararname ile mi daire başkanı oldu? Tarikatçı olduğu savıyla hakkında soruşturma var mıydı?
İ.T.: Memurken ikinci derece uzman yapılarak, maaşında elli bin liralık bir artış sağlandı mı, sağlanmadı mı? 100 dolayında şube müdürü atamasını zamanında gerçekleştirerek, “çekirdek" kadro mu oluşturdu?
YE.: "Komando Ayvaz"ın özel danışmanı mıydı vaktiyle? Üçlü kararname ile genel müdür yardımcısı mı oldu?
C.Ş.: özel eğitim işlerinin başında. Kararnamesi geri döndü.
N.Ö.: O, daire başkanı, üçlü kararnamesi çıktı.
A.B.: Bakanın özel danışmanlarından, nurcu gazetelere yazı yazmaktan çeşitli cezalar aldı. Kararnamesi köşkten döndü, ancak Vehbi Bey, onu hâlâ etkin görevinde tutmakta. İç kararname ile daire başkanı da oldu.
M.Y.: Bakanlıkta, üst düzeyde, hakkında 75 milyon liralık yolsuzluk soruşturması sürüyor mu, sürmüyor mu?
Daha yazmadıklarım var: Çankaya çevreleri, hükümetin gönderdiği on kararnameden dokuzunun geri döndüğünü söylüyor. Bu yeterli değildir. Ya Çankaya'ya gitmeyen iç kararnameler ne olacak?
Son bir söz: Bakanlık mescidi, namaz kılma yeri mi, buluşma yeri mi? Hiç namaza gitmeyenlerin tam bir yarış halinde oldukları dilden dile dolaşıyor da. Mescitleri kimler denetliyor?