Öksüz Kuzu...

Bu, «Ankara Notları»nın çatısını çatarken, bir dizi fıkra aktarmayı düşündüm..

Adamın biri, çeşmenin önüne oturmuş kediyi yıkıyormuş. Oradan geçen biri:

— Kedi, yıkanır mı demiş.. ölür sonra... Yürümüş, gitmiş.

Dönüşte, kedinin öldüğünü görmüş.. Adama söylemiş:

— Ben sana ölür dedim, bak öldü... Adam, karşılık vermiş:

— Yıkarken ölmedi, sıkarken öldü...

Trabzon'un Çaykara'sının Taşören köyünde Osman Taka adında bir terzi vardı. Taşören'li bir köylü ilçeden şayak bir kumaş alıp köye getirmiş, Osman Efendi'ye vermişti. Osman Efendi, ivedi bir ölçü alıp başladı kumaşı, elindeki makasla kesip biçmeye. Osman Efendi, «Şak şak» makası vurdukça, adamın içi eriyordu. Şayağa çok para vermişi çünkü. Osman Efendi’yi seyrettikten sonra şöyle dedi:

— Osman efendi, ustalığından haberim yok ama, yürekliliğine maşallah..

Şimdi aktaracağım fıkrayı, yazar Hasan Kıyafet anlattı. Şöyle:

Kaman'ın Çağırkan köyünden İsmail Dayı, köyün kırk yıl sığırını gütmüş. İyi huylu, dürüst, ileri görüşlü, sözünü çekmez biriymiş kör İsmail dayı. Son yıllarda gözleri iyiden iyiye görmemeye başladığı için, «Kör İsmail» diye çağırılır olmuş. Kışın, köy odasında otururlarken, biri onu konuşturmak için takılmış:

— Yahu, İsmail Dayı gözün de iyi görmüyor ama, doğru yolu buluyorsun. Her dediğin doğru çıkıyor. Bu nasıl oluyor?..

— Oğlum, doğru yolu, iyiyi görmek için cam gözlü, uslu olmaya gerek yok ki.. Hallo'nun (Halil'in) gittiği yolun tersine gidiyorum, doğru çıkıyor: kah kah kah...
(Halil, köyün ağası, tefecisiymiş)..

Fransa’da Mitterrand'ın başkanlığa gelmesi, Metin Toker'le Güneri Civaoğlu’nu nasıl da üzdü. Bereket, Hıristiyan Demokratlar Berlin Belediye seçimlerini aldılar da, yüreklere su serptiler. Metin Bey. Mitterrand'ın seçilmesine içerliyor ya, koca İsmet Paşa'nın Pembe Köşkünün önünden arabayla geçenler de, köşkün çevresine kurulan dizi dizi apartmanları görünce. Metin Bey in kulağını çınlatıyorlar...

Çankaya'da oturan bazıları Toker’in apartmanlarının güneşlerini kapattığını söylüyorlar.

Mitterrand deyince, Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri Georges Marchais takılıyor belleklere. Metin Bey, onun İçin «Pişkin» demedi mi?

Valery Giscard d'Estaing'den ence Pompidou vardı. Bayan Pompidou da, Georges Marchais'yi günahı kadar sevmezdi. O yıllar (1973'lerde) Paris'te şöyle bir fıkra anlatıyordu Fransızlar:

— Madame Pompidou a tapisse les murs de sa maison, pourquoi? (Bayan Pompidou, evinin duvarlarını halılarla kaplatmış, neden?)

— Pour ne pas entendre Georges Marcher (Georges'un yürüdüğünü duymamak için)

★★★

Dün 19 Mayıs'tı. Gençlik ve Spor Bayramı, aynı zamanda Atatürk'ün doğum günü. Atatürk, dün yüz yaşındaydı. Prof. Afet İnan, şöyle anlatır:

«Mustafa Kemal'in doğum ayı hiç yazılmaz. Yahut yanlış olarak bir sonbahar ayı gösterilir. Halbuki kendisinden işittiğime göre, bir ilkbaharda doğmuş olduğunu, hatta bunun mayıs ayına tesadüf ettiğini söylerdi. Nitekim bir gün Cumhurbaşkanlığı Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak, Atatürk'e yabancı bir memleketten gelen ve bir ansiklopedi için olan mektubu göstermişti. Bunda Atatürk'ün biyografisi isteniyor, aynı zamanda bilhassa doğum gününün kaydedilmesi rica ediliyordu. Atatürk bunun üzerine düşündü. Fakat bugünü kendisi de bilmiyordu. Ancak, annesinden işittiğine göre, bir bahar mevsiminde doğmuş olduğunu hatırladı. Ay ve gün için ise şöyle dedi: «Bu bir on dokuz mayıs günü niçin olmasın?» Ansiklopediye verilmiş olan bu cevabın Cumhurbaşkanlığı arşivinde saklanmış olması lazım.» (Atatürk hakkında hatıralar ve belgeler, Türk Tarih Kurumu yayını, 1959) Eski bir asker olan, CHP'li eski bakanlardan Ferda Güley'le zaman zaman konuşuruz. Onun, şimdiye değin öne sürmediği bir ozan yanı da vardır. Askerliği sırasında da edebiyat öğretmeniydi. Kamil Kırıkoğlu'yla birlikte politikaya atılmışlardı... Şöyle dedi geçenlerde:

— Cahit Sıtkı'nın «Otuzbeş Yaş» şiiri gibi, beş dizeli şiirlerde, bir dize çok ustaca yerleşmemişse, «öksüz kuzu» gibi kalır dize. Kuzunun anası hani, kesilmiş ya da ölmüşse, nasıl emecek? O koyuna gider, tekmelenir, bu koyuna gider tekmelenir. Koyun da ne de olsa anadır, benimserse biri, gider asılır memelerine...

Çelebi Ferda Güley, oturup konuşurken cebinden bir kağıt çıkardı. Bir, «19 Mayıs 1981 Atatürk Marşı» yazmıştı Ocak 1981 başlarında. Okudu, dinledim. Uzun şiirin, gençlikle ilgili bölümünü, aktarmak istiyorum:

«Özgürlük savaşısın, «Ulus»sun bayrak bayrak.
Sen «Halk»sın tüm dünyada «Halk»ı ezene karşı.
Bak, ulu ağacında gençliğin yaprak yaprak,
Çiçek çiçek doldurmuş yerleri, göğü, arşı,
Yüzüncü yaş gününde «seniniz» diyorlar, bak.»