ODTÜ’de Neler Oldu? (8)

Havuçla Sopa...
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ömer Saatçioğlu, "otobüs olayı”ndan iki gün sonra, 8 Haziran 1989 günü, üniversite öğretim üyelerine yayımladığı bildiride özetle şöyle diyordu:
"Üniversite yönetim kurulumuz, 6.6.1989 günü yapmış olduğu toplantısında, son günlerde öğrenci yurtlarımız, kafeterya ve A-1 Giriş Kapısı'nda meydana gelen bazı olaylar ile ilgili olarak ekteki açıklamanın öğretim elemanlarımıza ulaştırılmasını yararlı görmüştür.
1988-1989 akademik yılında öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu akademik, sosyal, kültürel ve sportif çalışmalar ve etkinliklere ağırlık vermiş ve bir grup öğrenci tarafından geliştirilmeye çalışılan ve yasal olmayan olaylara katılmamışlardı. Bilgilerinizi rica eder, bu olumlu ortamın yaratılmasında ve öğrencilerimizle karşılıklı saygı ve sevgi bağının oluşturulmasında yaptığınız katkıtlarınız için teşekkür eder, saygılarımı sunanm."
Rektör Prof. Ömer Saatçioğlu'nun duyurusunda neler var.
Duyuru şöyle başlıyordu:
"1- Yurtlar yönetmeliğine göre kız ve erkek yurtları kantinlerinde karşılıklı ziyaretler saat 21.00'de sona ermesine rağmen 30-31 Mayıs 1989 tarihlerinde 21.00-2300 saatleri arasında iki kız yurdu kantininde 200 civannda öğrencinin katıldığı izinsiz toplantılar yapılmıştır. Bunun üzerine rektörlükçe 1.6.1989 günü ekteki duyuru yayımlanmıştır. Daha az sayıda öğrencinin katılmasıyla izinsiz toplantılar 1.6.1989 ve 2.6.1989 günlerinde de tekrarlanmıştır.
5 Haziran 1989 günü öğle saatlerinde yaklaşık 150 kişilik bir öğrenci grubu kafeteryada yemek boykotu girişiminde bulunmuş ve bu arada ekte sunulan bildiriyi okuyan bir öğrencinin fotoğrafını çeken jandarma görevlisine maltaeriği, çatal, kaşık ve bardak atılmıştır. Bu öğrenciler benzer eylemleri dışardaki jandarma mensuplarına da yapmışlardır.
Aynı gün 16.45 servis otobüsleri A-1 kapısından çıkış yaparken jandarma tarafından yapılan kontroller sırasında bir otobüsteki öğrenciler kimlik kontrolü yaptırmamak için direnmişler, otobüsün kapılarını kapatarak jandarmayı içeriye almamışlardır. Jandarma, önceden tespit edilen 12 öğrencinin o otobüsün içinde bulunması nedeniyle kimlik kontrolü yapılmadan otobüsün hareket etmesine izin verilmeyeceğini bildirmiştir. Bu arada 19.15 servisleriyle yurtlardan hareket eden 70 civarında öğrencinin bulunduğu diğer bir otobüs de yine öğrenciler tarafından A-1 kapısında durdurulmuş, kapıları kapatılarak jandarmanın kimlik kontrolü yapması engellenmiştir.
Yaklaşık gece 01.00’e kadar süren bu eylemler boyunca rektörlük olayı yakından izlemiş ve ilgili üst düzey yöneticiler ile gerekli temasları yapmıştır. Saat 01.00 sularında jandarma tarafından kimlikleri önceden saptanan 8 öğrenci ifadeleri alınmak üzere İl Jandarma Alay Komutanlığı’na götürülmüştür. Otobüsteki öğrencilerden yurtta kalanlar yurtlara, diğerleri üniversite otobüsleriyle şehre gitmişlerdir..."
Olayları oldukça yakından izleyen biri olarak belirtmeliyim, rektörün bu açıklaması gerçeği yansıtmıyor. Rektör hiç de olayları yakından izlemedi. Fikri Sağlar izledi, Akın Birdal izledi, Muzaffer İlhan Erdost izledi, Mustafa Kul, Rıza Ilıman, Turgut Atalay, Jandarma Albay Cahit Balcı, Jandarma Bnb.Engin Hoş, Jandarma Yrb. Hüseyin Yılmaz, Ankara Valisi Saffet Arıkan Bedük, DGM Savcı Yard. Ülkü Coşkun, gazeteciler, öğrenci velileri yakından, çok yakından izlediler. Açıklamasına göre demek Rektör Saatçioğlu da izlemiş: biz görmedik, nasıl izlediyse!..
Aldığım bilgiye göre ODTÜ'de öğrenci yurtları bir askeri kışla disiplini içerisindeydi. Kültürel, sosyal, sportif çalışmalar çok az, yok demek daha iyi. Öğrenciler, sinemaya, tiyatroya gidiyorlardı; pazar günleri de kendi aralarında toplanıp "dinletiler" düzenliyorlardı. Bu dinletilere, toplantılara da yurt müdürü bayan karışıyor, sürekli jandarma çağırarak yapıyordu bu işi. Yurt Müdürü Bayan Rafiye Karakan'dı; Rafiye Hanım, olaylara "tehditkâr" mı yaklaşıyordu? En son dinletiden sonra bir yasaklama kararı çıktı: çalıp söyleyenler, yurttan öğrenciler; çıkan yasak kararında, “Sınav dönemine girildiğinden her çeşit dinleti yasaklanmıştır" deniyordu. Onun hemen arkasından, kısa bir süre sonra bir sosyal etkinlik grubu kuruldu; bu, yurtlar yönetmeliğinden yararlanarak kurdurulmuştu; yurt yöneticileri, kendi düşüncelerinden olan kişileri, bu etkinliklere getiriyorlar mıydı ne? Etkinliklere katılmak için kimi öğrencilerin verdikleri 900 imzalı dilekçe bir yarar sağlamadı!
Kız öğrenciler akşam saat 21.00'den sonra erkek öğrencilerin kantinlerinde, erkekler de kızların kantinlerinde duramıyorlardı. Öğrencilerin bir bölümü bunu "çağdışı", "ortaçağ mantığını yansıtan bir yasak" olarak niteliyorlardı. Öğrenciler, sınavlar döneminde bunun değiştirilebileceğini düşündüler. Bunu rektöre ilettiler, kendisinin bilgisi olmadığını, inceleyeceğini söyledi rektör; ama bir sonuç çıkmayacaktı...
Erkek öğrenciler, bir gün, 5. kız yurduna gidip oturmaya karar verdiler: kantin kalabalıktı, erkek öğrenciler, toplantıyı sürdürdüler, yurtlardaki uygulamaları eleştirdiler, dağıldılar. Ertesi gün de 4 numaralı kız yurdunda toplandılar; toplantılar bir çeşit "forum"a dönüşmüştü. Uzantılarda, yurtlarda öğrencilerden de bir temsilci bulunması konusu tartışılıyordu. Bunlar, rektörlüğün hoşuna gitmedi, havuçla birlikte sopa gösteriliyordu. Rektörlük, "Siz bunları yapmayın, biz diyaloğa açığız" diyordu. Bu, gerçekte diyaloğa yani gençliğe katlanamamak değil miydi?