Neden mi Böyle Oldu?

Hasan Âli Yücel in iki fıkrasını. Köy Enstitülü Dursun Kut anlattı, şöyle:

1940,17 nisanında, Köy Enstitüleri Yasası çıkarken bu­nu destekleyen, Eskişehir’in toprak ağası milletvekillerin­den Emin Sazak, enstitüler tutunmaya, kök salmaya baş­layınca karşı çıkmaya başlar. Meclis'te bir gün;

“Enstitülerde okuyan çocuklara ahlaka aykırı türküler söyletiliyor" der. Hasan Ali Yücel, söz alır:

"Neymiş bu ahlaka aykırı türküler" diye sorar; Emin Sazak şu örneği verir;

"Armudu budakladım / Dibini nacakladım / Anasının yanında/ Kızını kucakladım!" Hasan Ali, yeniden söz alır: “Su türkü Meclis kürsüsünde söylenebildiğine göre, enstitülerde de söylenebilir" der.

İkincisi de şöyle: Arifiye Köy Enstitüsü'nün aşçısının maaşını. 1940'lı yıllarda ilçe olan Adapazarı kaymakamı ödemiyormuş. Yanına Ismall Hakkı Tonguç'u, Özel Ka­lem Müdürü'nü de alan Hasan Âli Yücel. Arifiye'ye gider, kaymakamı yemeğe çağırır. Yemekte kaymakama sorar: "Siz, enstitünün aşçısının aylığını vermiyormuşsunuz?"

“Evet vermiyorum!"

"Neden?"

“Enstitünün aşçısı benden çok aylık alıyor!"

O zaman Köy Enstitüleri de 'amiri ita' olan kaymakam­lara bağlıdır akçalı konularda...

Hasan Âli Yücel, özel Kalem Müdürü'ne şöyle der "Hemen içişleri Bakanı'na bir telgraf yaz; Adapazarı Kaymakamı’nın,” Arifiye Köy Enstitüsü aşçılığına, aşçının da Adapazarı Kaymakamlığı'na atanmasını rica ettiğimi bildir!"

Sonra Kaymakam’a:

"Aşçı belki kaymakamlığı yapar, ama sen aşçılığı nasıl yapacaksın? öğrenciler aç kalırsa karışmam" diye takı­lır...

Dursun Kut un anlattığına göre bundan sonra Köy Enstitüleri'nde, kaymakamın 7ta amiri' yetkisi kaldırılır.

Hasan Âli Yücel’in ölümünün 33. yılında, 18 şubat cuma günü Eğit-Der. Sanat Kurumu’nda bir anma toplantısı dü­zenledi. Osman Bolulu’nun yönettiği açıkoturumda Mus­tafa Gazalcı, Nazif Evren, Ali Dündar, Dursun Kut Ergin Atasü konuştular. M. Rauf İnan ileti göndermişti. Korel Göymen ile Ceyhan Mumcu da konuştular. Ali Dündar, konuşması sırasında. Hasan Âli ile ilgili, tanık olduğu olayları anlattı; biri şöyle:

1954'lerde, Hasan Âli Yücel, Pakistanlı eğitimcilerle Kayseri'nin Pazarören'ine gelir. Ali Dündar, Pazarören Köy Enstitü'nde okumuştur, ama o sırada, Pazarören İmam-Hatip Okulu'nda öğretmendir. Okulun yöneticisi (müdürü), sonradan AP'den milletvekilliği de yapmış olan Hüsnü Dikeçligil'dir. Dikeçligil konuklara, imam-hatip okullarını öven bir şiirini okur. Hasan Âli Yücel, sinirlen­miş, Ali Dündar'ın dizine dokunmaktadır. Yücel, Dikeçligil'i çağırır, sorar:

"Sizin çocuklarınız var mı?"

" Var efendim. İki çocuğum var.''

Nerede okuyorlar?"

Dikeçligil, İki çocuğunun da Amerikan kolejlerinde oku­duğunu söyleyince. Hasan Âli Yücel ona şöyle der "Sen bir yalancısın hem de Osmanlı yalancısısın!" Yücel, bununla imam-hatipleri öven o şiiri içten yazma­dığını söylemek ister satır arasında. Hasan Âli Yücel Günü’nün akşamı, Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen, Köy Enstitülülere. SSK iş Hanı’ndaki Belediyeevi’nde bir yemek verdi. Mahmut Makal, Ali Arı, Musa Emmi, Musa Çınar, Ati Yılmaz da oradaydılar. Âli Yılmaz’ın İlk Köy Enstitülü' adındaki yapıtı 'Görkem Yayın­larından çıkacakmış. Hamdi Konur’u da yemekte gör­düm.

Dün de Halkevlerinin kuruluşunun 62. yılıydı. Genel Başkan Ahmet Yıldız dün bir basın toplantısı ile Halkev­lerini anlattı; Halkevlerinin 62. yıl etkinlikleri bir hafta sürecek.

Köy Enstitüleri kapatılmasa, Halkevleri, kapatılıp açılıp kolu kanadı kırılmasa. Türkiye böyle mi olurdu? Sivas olayları olabilir miydi? Toplu öldürümler yaşanabilir miy­di? Güneydoğu olayları, bu kargaşa, bu kalkışma olur muydu? Atattık ün kurduğu Halkevlerinin yerini, ne ya­zık ki dün. halktan çok. polisler biliyorlardı!

Her şey. önce Köy Enstitüleri’nin kapatılması, ardından Türkçe ezanın Arapçaya çevrilmesiyle başladı. Gericilik aldı yürüdü. Cami avlusunda takke giyen başbakan gör­dük. Gitgide, boynuz kulağı geçti. Bugünlere geldik. Politi­kacılar boy boy 'iftar’lar veriyorlar!

Sivas duruşmaları iki gün basına kapalıydı, izleyemedim. Sanık savunmanlarının ellişer milyon lira aldıkları söyleniyor, doğru mu, değil mi ne bileyim? Kim besliyor sanıkları içeride?

DGM duruşma yargıcı Başkan Muammer Ünsoy, du­ruşmaları 21 marta erteledi.

Tunuslu Riyad Mahlut’la ilgili, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1'e karşı 2 oyla aldığı karar. Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Adalet Bakanı Seyfi Oktay, 'yazılı emir' yetkisini kullanarak, olayı Yargıtay'a gönderecek mi bilmiyorum. Bakan, dosyayı Bakanlar Kurulu'na gön­derirse. Riyad Mahlut u Tunus'a geri gönderip gönder­memek, Bakanlar Kurulu'na kalıyor. Tunus Devlet Başka­nı Zeynel Abidin Bin Ali, tüm gücüyle bastırıyor. Adalet Bakanlığı Ceza işleri Genel Müdürü Yaşar Büken, Kırkla­reli Savcılığı'na -adalete etki yapıcı- yazılar yazıyor.

Neden mi böyle oldu? Türkiye, Osmanlı’da bile böyle olmamış mıydı?