Attila Sönmez’den bir kart aktım; 20 Ocak 1990'da Jakarta’dan yazmış. Benim yeni yıl kartıma karşılık yazıyor, şöyle diyor.
''Sevgili kardeşim Mustafa,
Gönderdiğin kart ve iyi dilekler için çok teşekkürler. Hakikatli dost böyle olur işte. Ben 2.5 yıldan beri Endonezya'daki Dünya Bankası bürosu başkanıyım. Çok ilginç. Yanımda 30-35 uzmanım var. Endonezya iktisat politikasına bayağı katkı ve yardımımız oluyor galiba. Durumları da çok iyi. Ekonomi hep hızla büyüyor, hem de istikrarlı ve enflasyonsuz. Gözlerinden öper, haberlerini beklerim. Sen yine Washington adresine yazmaya devam et. Burada daha ne kadar kalacağım belli olmaz."
Attila Sönmez’in yazdıklarını okuyunca, çoook gerilere gittim; 28 yıl öncesine Attila Sönmez, ilk palancılardandı. İki Attila vardı; biri Attila Karaosmanoğlu. öbürü Attila Sönmez. Attila Karaosmanoğlu İktisadi Planlama Dairesi başkanıydı, Sönmez, ona bağlı "Uzun Vadeli Planlar Şubesi Müdürü” olarak çalışıyordu. Planlamanın müsteşarı Osman Nuri İbran. Sosyal Planlama Dairesi Başkanı Necat Erder, Koordinasyon Dairesi Başkanı Ayhan Çilingiroğlu’ydu. “Birinci Beş Yıllık Plan"ı hazırlayıp bitirmişlerdi. CHP Genel Başkanı İsmet Paşa başbakandı. Yeni Türkiye Partisi Genel Başkanı Ekrem Alican ile CKMP'den Hasan Dinçer başbakan yardımcılarıydılar. Turhan Feyzioğlu, planlamaya bakıyordu hükümette. Planlamada olup bitenleri izliyorduk; o yıllar Milliyet'teydim. Akşamüstü gazeteden çıktım, Kızılay durağında otobüs beklerken, 27 Mayısçıların yakın arkadaşlarından biriyle karşılaştım. Hoşbeş sırasında, şöyle dedi:
— Başbakanlık'taydım, ismet Paşa'nın kapısının önünde, Osman Nuri Torun'u gördüm. Bana İsmet Paşa’ya istifa dilekçelerini verdiğim söyledi…
-Ne, ne?
-Evet, Osman Nuri Torun, Attila Karaosmanoğlu, Necat Erder. Ayhan Çilingiroğlu topluca istifalarım vermişler...
-Hadi bana eyvallah! dedim, gazeteye döndüm. Başladım araştırmaya. Kiminin ev telefonu var, kiminin yok. Kimi de evinde yok. Adayacağım!
Planlamanın basın danışmanı Talat Halman'dı. Atlayıp arabaya ona gittim. Sıhhiye'de bir sokakta oturuyordu. Kapıyı kendisi açtı:
-Ooo, hoş geldin, hayrola bu saatte?
Ağzından laf alabilecek miyim acaba?
-Size bir şey sormaya geldim. Osman Nuri Torun, bugün İsmet Paşa’ya daire başkanları ile birlikte istifasını vermiş, doğru mu?
-Dur şimdi, onu konuşuruz, sen ne içersin? Sana bir viski vereyim mi?
-Ver bakalım!
Viskiyi yudumlarken, sanki boğazımdan kaynar katran geçiyor. Soruyorum Talât'a:
-Doğru mu?
-Demek sonunda bekleneni yaptılar ha? Şaşırmadım doğrusu. Demek istifa ettiler?
-Ben sana soruyorum, istifa ettiler mi?
-Vallahi Mustafacığım, istifalarını bekliyordum doğrusu. Ama ne diyeyim şimdi sana bilmem ki (Hükümette kimi bakanlarla araları açıktı. Bu bakanları gerici buluyorlardı.)
-Peki, ben şimdi "istifa ettiler" diye yazarsam, yanlış otur mu?
-Bence olmaz, ama sen bilirsin, sen gazetecisin…
Viskiyi dikip çıktım! Yine gazeteye döndüm. İstifa, tamam, kesin ama kime doğrulatacağım? Turhan Feyzioğlu’nu bir arasam, o ne diyecek?
-Turhan Bey, ben Mustafa Ekmekçi!
-Buyurun Sayın Ekmekçi!
-Plancılar istifa etmişler, doğru mu?
-İlk defa sizden duyuyorum!
-İstifa etseler, haberiniz olur değil mi?
-Tabii, benim haberim olmadan istifa etmezler. Planlamaya ben bakıyorum hükümette!
Gazeteyi aradım, Hasan Yılmazer yazı işlen müdürü. Haberi telekste geçtim. Telefon çaldı, Hasan Yılmazer:
-Ekmekçi, haberin çok güzel, kutlarım. Haberi manşet yapıyoruz, sekiz sütun vereceğiz!
İçimde bir korku:
-Yok, dedim sekiz sütun vermeyin, tek sütun olsun!
— Olur mu kardeşim, haber sekiz sütunluk. (Hasan Yılmazer'in içine kurt düşmüş müydü?) Yoksa, haberden emin değil misin, doğrulatamadın mı?
-Yooo, ama…
-İstersen yarına bırakalım, daha sağlam olur...
-Peki bırakalım!..
O gece uyuyamadım. Bütün gazeteciler uykuda! Ertesi günü de haberleri olmadı. Gazetede manşetten çıktı haber. Talat Halman, yalan söylememiş, ancak beni atlatmıştı! İstifa edenler, Turhan Feyzioğlu’ndan gizlemişlerdi. Prof. Kenan Mortan, Dr. Cemil Çakmaklı'yla birlikte yayımladığı "Geçmişten Geleceğe Kalkınma Araçları" kitabında, bu olayı tatlı tatlı anlatır.
O sıralar, Süleyman Demirel’le Turgut Özal da Planlamada askerliklerini yapıyorlar "uzman" adıyla. Ama etkili metkili değiller...
Attila Karaosmanoğlu, şimdi Dünya Bankası'nda, bankanın başkan yardımcılarından. Hacı Turgut Bey, ABD'ye gittiğinde, Dünya Bankası Başkanı Arthur Conable'ı, otelinde kabul etti. Bu görüşmede, Attila Karaosmanoğlu neden yoktu? Başkan Yardımcısı Attila Karaosmanoğlu. Dünya Bankası'nın Uzak Doğudaki Çin, Hindistan gibi ülkeleri üzerinde çalışıyor. Dünya Bankası’yla ilişkili ülkeler, kendi hemşerilerinin, ülkeleriyle ilgili işlere verilmesini özellikle isterler. Bizde bunun tersi mi olur? Ne denli uygunsuz bir şey. Bir Attila Karaosmanoğlu, bir Attila Sönmez değil. Dünya Bankası'nda, Başekonomist Prof. Oktay Yenal var; Afrika işlerine bakan Kemal Derviş var, başkan yardımcılarından Ali Alisbah var, Baran Tuncer var. Eski plancılardan Necat Erder, bir gün şöyle dedi:
-Bizim, 1960'lı yıllarda ihraç edilmiş sahici ‘prenslerimiz oradalar!
İkinci sınıf bile olmayan ‘Prensler’ de Türkiye'de; ülke ekonomisini batırmak için mi uğraşıyorlar? İlginçtir. ABD'deki Türkiye Büyükelçiliği’nin kabullerine, kokteyllerine, Dünya Bankası'nda yetkili yerlerde çalışan Türkler çağrılmazlarmış. Attila Karaosmanoğlu, Nüzhet Kandemir, oraya büyükelçi olduktan sonra çağrılmaya başlanmış...
Yurtdışına saldıklarımız, dünya ekonomisini yönetsinler; Türkiye'de, evlerini yönetemeyenler, ülkeyi yönetsinler. Ne diyelim?
25 Şubat 1990, Cumhuriyet