Ne Denebilir?

Cumhuriyet'in Yazı İşleri Müdürü Okay Gönensin'e bir gün sormuştum:
Okay, senin adın nereden geliyor, biliyor musun?
“Ok"la "Ay" birleştirilmiş, "Okay" olmuş; oradan geliyor diye biliyorum…
Hayır, benim bildiğim "Okay", "Aferin, bravo" demek; ben bunu bir öyküde okumuştum öykü Kurtuluş Savaşı’nda geçen bir olayı anlatıyordu; savaşta, yararlılık gösteren bir köylü çocuğuna subay, “Okay yavrum, san tam bir yiğit Türk çocuğusun!" diyordu. Sonra. 1930'lu yıllarda öğretmenlerimiz, yazılı kâğıtlarımıza “aferin" yerine, "okay” diye yazarlardı.
Okay'ın babası, dil devrimine inanmış bir kişi olmalı ki, oğlunun adını “Okay" koyduğu gibi, soyadını da "Gönensin" almış…
"Okay” sözcüğünün nereden geldiğini, dil ustası Ömer Asım Aksoy'a sordum. O da şöyle anlattı özetle:
—■ Okay sözcüğü ilk sıralarda 1935'lerde çıkan "cep kılavuzu”nda var: "Aferin, bravo” demek. 1934'te çıkan "Derleme Dergisi "nde geçiyor; kaynak olarak gösterildiği yer. Velet Çelebinin 12 defterlik yazma sözlüğü, bu basılmadı. Velet Çelebi, orada “Zuhal Yıldızı” anlamına geldiğini belirtiyor. Falih Rıfkı Atay'ın başkanlığını yaptığı “Küçük Cep Kılavuzu" da buralardan alıyor "Okay" sözcüğü tutunmadı, kullanılmıyor. Ama biz Okay Gönensin‘in Ok'la, 'Ay’dan geldiği önerisini de benimseyebiliriz!
Halktan derlenmiş, eski Türklerden kalmış, nice sözcükler, günümüzde tutmayabiliyor; kişi adlarında, soyadlarında kalıyor. Ne yapalım? Dil gelişen bir şey, sözcüklerin kimi tutunuyor, kimi tutunmuyor. Halk, benimsediğini yaşatıyor. Bir yandan da dilde sözcüklerin türetilmesi, yaratılması sürüp gidiyor. Bir zamanlar "zaviye-i münferice" yerine geometride “oput açı" kullanılıyordu, şimdi “geniş açı" tutunduğu için o kullanılıyor. Cevdet Kudret'in, Cumhuriyet'in pazar günkü sayısında çıkan “Aheste çek kürekleri" yazısı ne güzeldi! Yaşlı kuşakların, genç kuşaklara uymaları zorunluluğuna değiniyor, özetle şöyle diyordu:
"... Hem neden, yaşlı kuşaklar genç kuşaklara uymayı düşünmüyorlar da genç kuşakların kendilerine uymasını istiyorlar? Bugünün çocuğu "zûerbaat-ül-adla" diyemeyeceğine göre yaşlı kuşaklar "dörtgen” demeyi öğrensinler; böylece ilerlemeyi engellememiş olurlar. Cumhurbaşkanı Evren ve yandaşları isledikleri kadar "inkılap" desinler, bugünkü çocukların dili dönmez ona, "devrim" der. Türk dili ezan değil ki bir buyrukla Arapçaya dönüşsün..."
K. ilinin D. İlçesinde, bir bayan Türkçe öğretmeni, derste öğrencilere, dilbilgisi terimleri arasında geçen "eylem", "ilgeç". “ad", “belirteç" sözcüklerini kullandığı, çocuklara öğrettiği gerekçesiyle, "bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması" cezasına çarptırıldı. Ayrıca yeri değiştirilerek, "Y“ ilçesinin “D" kasabası ortaokuluna sürüldü. Konu, idare mahkemesinde olduğu için bayan öğretmenin adını, yerini yazmayacağım. Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel, bu haksızlığa uğratılan öğretmenin adını, adresini isterse kendisine vereceğim. Haksızlığın düzeltilmesini İsteyeceğim!
Sanıyorum ki bayan öğretmeni cezalandıranlar, bu terimlerin, sözcüklerin, Türk Dil Kurumu kapatıldıktan sonra kurulan Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurulu içindeki TDK'nın hazırladığı “Türkçe Sözlük"te de bulunduğunu bilmemektedirler, öyleyse ne denebilir?